31 Ocak 2013 Perşembe

Bİr Poşet Dolusu "GeÇmİş"


Dün geceydi; zaman geçip giderken hayat denen yolculukta bir an geldi.Durup geriye bakma gereği duydum.Geçtiğim yolları, uğradığım durakları, güzergah boyu karşılaştıklarımı anımsadım.Kafamdaki fotoğraf karelerinin eksik parçalarını, günbegün bıkmadan yazdıklarımla doldurdum.Fotoğraflar netleştiğinde ifade ettikleri, siyah-beyaz buğulu ve gerçeklikten uzak duygulardan öte değildi.Benim dur durak bilmeden anlattığım, hala yaşadığını sandığım, her ne kadar geçtiği iddiasını sürdürsem de varlığını da inkar etmekten kaçınmadığım duygular...Meğersem öylesine katılaşmış, kurum bağlamış ki...Her bahsettiğimde, her suyun yüzeyine çıktıklarında ellerimde bıraktıkları karaltılar bu yüzdenmiş.

Meğersem küçük bir çocukken hissettiğin duygular ve yoğunluklar sen büyüdüğünde, geride yine o küçük kız çocuğunda kalıyormuş.

Zaman acımasızdır, durmaksızın akıp geçiyor ve kahkahayla gülen yüzümüzde, göz çukurlarımızdan geçmişin yağmur damlalarını eksiltmiyor.Ama geçiyor ve öyle bir an geliyor işte.Geçmişinizden bile kurtulabiliyorsunuz, bir poşet dolusu geçmiş kırıntısı tuzla buz, kül olup gidiyor. 

Huzur böyle bir şey sanırım...

30 Ocak 2013 Çarşamba

Bİr Kadın Anlatıyor :

Geçenlerde bir sitede, bir kadının yaşadığı "aşksal buhranı" anlatan güzel bir hikaye okudum.Kadınların duygularıyla yaşadığı iç savaşı, erkeklerin tek-düze yaşayışlarını ve içlerindeki duygu selini anca yumurta kapıya dayandığında dışa vurduklarına dair etkileyici bir hikayeydi.
Takipçilerimle de paylaşmak istedim.Beğeneceğinizi umuyorum...


"Kocam bir mühendisti. Onunla sâkin tabiatını sevdiğim için evlenmiştim. Bu sâkin adamın göğsüne başımı koymak içimi nasıl da ısıtırdı… Gel gör ki iki yıl nişanlılık ve beş yıl evlilikten sonra bu sâkinlik beni yormaya başlamıştı. Eşimin -bir zamanlar çok sevdiğim- bu özelliği artık beni huzursuz ediyordu. İş ilişkiye gelince oldukça içli, hattâ aşırı hassas bir kadınım. Romantik anlara, küçük bir çocuğun şekere düşkünlüğü gibi can atıyorum. Oysa kocamın sakinliği, başka bir deyişle vurdum duymazlığı, evliliğimize romantizm katmaması beni aşktan almış, uzaklaştırmıştı.

Sonunda kararımı ona da açıkladım: Boşanmak istiyordum. Şaşkınlıktan gözleri açılarak ‘niye?’ diye sordu. ‘Gerçekten belli bir sebebi yok’ dedim, ’sadece yoruldum.’ Bütün gece ağzını bıçak açmadı. Düşünüyordu. Bu hâli ise hayal kırıklığımı daha da artırmaktan başka bir işe yaramıyordu: işte, sıkıntısını dışarı vurmaktan bile aciz bir adamla evliydim. Ondan ne bekleyebilirdim ki!


Sonunda Sordu:

‘Seni caydırmak için ne yapabilirim?‘ Demek ki söyledikleri doğruydu: insanların mizacı asla değiştirilemiyordu. Son inanç kırıntılarım da kaybolmuştu. ‘İşte mesele tam da bu’ dedim. ‘Sorunun cevabını kendin bulup kalbimi ikna edebilirsen kararımdan vazgeçebilirim.’ ‘Diyelim dağın tepesinde bir uçurum kenarında bir çiçek var. O çiçeği benim için koparmak, düşüp vücudunun bütün kemiklerinin kırılmasına, hattâ ölümüne mâl’olacak. Bunu benim için yapar mısın?’ Yüzümü dikkatle inceledi ve ‘Sana bunun cevabını yarın vereceğim’ dedi. Bu cevapla son ümidim de yok olmuştu.

Ertesi sabah uyandığımda evde yoktu. Boş bir süt şişesini mutfak masasının üzerine koymuş, altına da bir not bırakmıştı. ‘Sevgilim’ diye başlıyordu, ‘O çiçeği senin için koparmazdım’ Kalbim yine kırılmıştı. Okumaya devam ettim.

‘Çünkü her zaman yaptığın gibi bilgisayarın altını üstüne getirip çökerttikten sonra monitörün önünde ağladığında, onu tekrar düzeltebilmem için ellerime ihtiyacım var.’

‘Anahtarları her zaman evde unuttuğunu bildiğimden, senden önce eve varabilmem üzere koşmam gerektiğinden bacaklarıma ihtiyacım var.’

‘Arabayı kullanmayı çok sevdiğin halde şehirde hep yolu kaybettiğinden, yolu gösterebilmem için gözlerime ihtiyacım var.’

‘Sâdık arkadaşının her ayki ziyaretinde sebep olduğu, karnındaki krampları rahatlatabilmem için avuçlarıma ihtiyacım var.’

‘Evde oturmayı sevdiğinden, içe kapanıklığını dağıtmak, can sıkıntını hafifletmek üzere sana şakalar yapabilmem, hikây eler anlatabilmem için ağzıma ihtiyacım var.’

Aşk;

‘Sabahtan akşama kadar bilgisayara bakmaktan gözlerinin bozulması kaçınılmaz olduğundan, yaşlandığımızda tırnaklarını kesebilmem, saçlarında -görülmesini istemediğin- beyaz telleri ayıklayabilmem, merdivenlerden aşağı inerken elini tutabilmem, çiçeklerin renginin – gençliğinde senin yüzünün rengi gibi olduğunu söyleyebilmem için gözlerime ihtiyacım var.’

‘Ama seni benden daha fazla seven biri varsa, evet o uçuruma gidip, o çiçeği senin için koparırım bir tanem.’

Baktım, mektuptaki yazının mürekkepleri yer yer dağılıyordu. Göz yaşlarım mektuba düşüyordu. ‘Mektubu okuduysan ve kalbin ikna olduysa lüften kapıyı aç canım. Çok sevdiğin susamlı ekmek ve taze sütle kapıda bekliyorum.’ Koşarak kapıyı açtım. Endişeli bir yüzle ve ellerinde sıkıca tuttuğu susamlı ekmek ve sütle kapının önündeydi. Artık çok iyi biliyordum: beni ondan daha çok kimse sevemezdi. O çiçe ği uçurumun kenarında bırakmaya karar verdim..

Bu Gerçek Aşktı.

İlk yıllardaki heyecanlar içinde görmeye alıştığımız aşkın, seneler sonra o heyecanlar kaybolup gittiğinde, huzur ve durgunluk içinde de hep var olmaya devam ettiğini göremeyebiliyoruz.Oysa aşk hep vardır. Belki artık heyecansız, belki artık romantik değil… Belki sıkıcı, tekdüze, hatta belki yüzsüz… Ama hep oralarda bir yerdedir.

Çiçekler ve romantik dakikalar ilişkinin başlaması için elbette gereklidir. Bir zaman sonra bunlar gitse de gerçek aşkın sütunu ebedi kalır.

Hayat tam da böyle bir şeydir."

29 Ocak 2013 Salı

Sonsuza Kadar "AŞK" Demİştİk, Değİl mİ ?!


Tatlı sert bir iksir, aşk...
"Ben aşkı buldum, ama aşkı buldum diyerek nokta koyamazsınız.Çünkü aşk öyle bir şey ki, bulduğunuzu sandığınız anda yitirmeye başlarsınız."

Bedenimizin tam orta yerinde bir sancı olarak hissettiğimiz aşk, bizi ilk bulduğunda ne kadar da büyülüdür; sarıp sarmalar, daha minicik bir histen ibaretken bile güven duygusunu öğretir; karşınızda etten kemikten duran sevdiğiniz, bir süre sonra tüm yaşam fonksiyonlarınızın bağlı olduğu kalbinizin yerine geçer; o'nun hayatınızdaki minik dokunuşlarıyla nefes almaya başlarsınız; kendinize benzeyen birinin aynasından kendinizi görmeye başlarsınız; sevmenin ve bağlılığın boyutlarıyla tanışıp ayrılamayacak halkalar örersiniz aranıza...
Ve zamanla her şey tepetaklak olur ve kalbiniz durur.

Aşk öyle bir şey ki, bedeninize darbe almadan bile canınızı acıtır.
Aşk öyle bir şey ki, en beklemediğiniz zamanda, sadece bir his olmasına rağmen, yüzünüze tokat gibi çarpar.
Aşk öyle bir şey ki, seneler boyu ayrılmayan elleriniz, birbirinizin üzerindeki bakışlarınız, birbirinize sarılmalarınız, ayrılmamacasına kenetlenen yürekleriniz...Gün gelir paramparça olur ve bütün kırıkları serilir yollarınıza...
Gidemezsiniz; orada değildir bıraktığınız haliyle...
Konuşamazsınız; dilinden dökülenler yaranıza tuz basmasın diye...
Bakamazsınız; artık geç kaldığınızı bile bile...

İşte bu yüzden "sonsuzluk" değil aşkın hakkı; onsuz bir son belki de...

"Sonsuza kadar" diye başlayan ve son bulan aşkların dil sürçmesi olsun bu gece... :)

27 Ocak 2013 Pazar

"Krİz Yönetİmİ" & Bİr Ayrılık Güncesİ

Sancılı ve alışılagelmiş bir ayrılık döneminden dökülen inciler olsun bu defa paylaşacaklarım...
Her ayrılık sizi biraz daha "geçmiş"e götürür.Artılarıyla eksileriyle, ne yazık ki bu yerle bir olmuşluk duygusu ile kendinizi daha iyi hissetmeye başlayacağınız zaman arasında bocalarsınız fazlasıyla...

Terk edilmek kadar, ayrılığı başlatan kişi olmak da insana aynı derecede acı verebilir.Özellikle de erkek arkadaşınız berbat davranışlarıyla sizi bu ayrılığa karar veren taraf olmaya zorladıysa...Ama şu anda bunların hiç bir önemi yok!
Önemli olan ayrılığı atlatma aşamasında yalnız olmadığınızı, onurunuzdan geri kalanları korumanız ve tutkularınızın peşinden gitmeniz gerektiği, son olarak da ileride sizi çok daha iyi şeylerin beklediğini bilmektir.

Peki kriz yönetimine hazır mısınız???


Tüm ayrılıklar zordur, fakat en büyük sıkıntılar ilk anlarda hissettirir kendini.Şu ya da bu şekilde, sebep her ne ise ilişkinizin sona erdiği ve başınızdan aşağı kaynar sular döküldüğü anda, öncelik vereceğiniz tek görev elinizden geldiğince az şey yapmaktır.Zaten nefes almak dışında elinizi attığınız bir çok işi yarım yamalak bırakmanız, en olası durumdur.

Bu dönemde, destek alabileceğiniz deyim yerindeyse "ilk yardım" niteliği taşıyan insanlar; aileniz, kardeşleriniz ve en en en yakın bir kaç dostunuz olabilir.Fazlası değil ! Hep yanınızda ve destek olmalarına rağmen, henüz kendinizi daha iyi hissetmenizi ve ayrılıktan önceki öz saygı düzeyine dönmenizi sağlayacak "kendini sevme manevralarına" hazır değilsiniz.Büyük olasılıkla kendinizi yıpratan duygular içindesiniz.Bu da çok normal.
Öyle bir dönemeçtesiniz ki, karar verme yeteneğinizin en parlak döneminde olmadığınız bir gerçek! Yani duygularınızı alkolle uyuşturup, her şeyin geçeceğine inanmak, tam bir saçmalık!
Siz divana uzanmış ağlarken bile beyniniz gerçekleri düşünmeyi ve kalp kırıklıklarınızı sindirmeyi sürdürüyor.Buna rağmen siz beyninizi ve kendinizi alkolle uyuşturursanız, beyniniz işlevini doğru gerçekleştiremez; yani sandığınızın aksine, iyileşme sürecinizi ertelemiş ve uzatmış olursunuz. 
Sadece şunu düşünün; şu anda yaşadığınız duygusal çalkantılar, karamsarlıklar, kendinizden ya da çevrenizdeki her şeyden nefret etmeler... sonunda bütünüyle silinip gidecek.Fakat bu karanlık dönemi yaşamanız gerekiyor.Kaçarınız yok! Biraz dişinizi sıktığınızda kendinize rağmen hayatın kara bulutları dağılmaya başlayacak.

Gecenin ilerleyen saatlerinin, gündüzlere göre çok daha zor atlatıldığını anlamaya başladığınız da bunun üzerine çalışmanız gerekecek.Aklınızda tutmanız gereken en güzel şeylerden birisi, gece yarısı ne kadar kasvetli olursa olsun, tan yerinin ağarmasını hiçbir şey engelleyemez.
Gecenin rehavetiyle o'na telefon açmanız, e-posta göndermeniz, evine gitmeniz ya da yürüyüşe çıkmanız tamamen risk içeren davranışlar olur.Karar vermeden önce sadece 1 dakika yeniden düşünürseniz, vazgeçme olasılığınız çok yüksek.
Bunların yerine telefonda söyleyeceklerinizi ya da e-postada yazmak istediklerinizi bir yere yazın; ama göndermemek üzere!Sizi biraz olsun rahatlatacaktır.


Öfke, ayrılıkla başa çıkmanın temel öğelerinden biridir.Fakat biz kadınlar öfkemizi pek dışa vurmayı beceremediğimizden ve buna alışık olmadığımızdan, içe dönük olarak yaşarız öfkemizi.Ve bu da hem ruhsal hem de bedensel olarak sağlığımızı kötü etkiler.Bu dönemde öfkenizi serbest bırakın ve bunu kalıcı bir zarar vermeyecek şekilde yapın.
Büyük olasılıkla bir süre boyunca, genelde ayrılığın ilk bir kaç günü hatta haftasında öfke duymayacaksınız.Bu çok normal.Yaşayacağınız evreleri düşündüğümüzde ilk olarak çok canı yanmış ve çökmüş olacaksınız; sonrasında bir süre kendinizi suçlamakla ve hatta erkek arkadaşınıza büyük ölçüde hak vermekle geçecek.Bu aşamadan sonra öfke devreye girdiğinde, artık bir şeyler yolunda gitmeye başlıyor diyebiliriz.






Kendinize bir defter alın."Ayrılık Günlüğü"...Bu tamamen özel bir defter olmalı.Öz eleştiriden kaçının.Aslında önemli olan ne yazdığınız değil, sadece bir şeyler yazmanız.Başlarda bu size yük gelebilir, zorlanabilirsiniz; fakat sizi dibe çeken, canınızı acıtan ve öfke dolu halinizi atlatmanıza büyük ölçüde katkı sağlayacaktır.Emin olun!






Bir süre sonra sadece ve sadece hissettiğiniz duygu, yalnızlık olacaktır.Herkesin zaman zaman yalnızlık hissedebileceğini de unutmayın.Eski sevgilinizle aynı evi paylaşıyor ya da çokça vakit geçiriyordunuz; şimdi ise tek başınıza kendinizi biraz güçsüz hissedebilirsiniz.Yaşamınızı kısa zamanda değiştirmeyi başarmış olsanız bile, bu durumun duygularınız üzerinde yarattığı şokun etkileri sürecektir.
Yalnızlığın yeni bir durum olduğu bu dönemlerde yapılacak en iyi şey, ufak adımlarla ilerlemektir."Her şeyi yoluna soktum artık" diye tek başınıza vakit geçirmeye zorlamayın kendinizi, buna hiç gerek yok.
Zamanla hayata dönmeye başladığınız evrelerde ise, eski sevgilinizle sıklıkla gittiğiniz "sizin" mekanların, artık eskisi kadar "size ait" olmadığını fark edeceksiniz.
Ayrılıkla ve atlatma süreciyle birlikte hayatınız adına bir çok şey öğrendiğinizi umuyorum.Güçlü bir şekilde sevebilme ve ağır çöküntülere, acıyan canınıza katlanabilme, üstesinden gelme başarısını gösterdiğinizi hissedebilirsiniz.
Umarım bir gün, bir yerlerde sizi bekleyen "aşk" kapınızı çalar ve dolu dolu yaşayıp duygularınızı en içten şekilde paylaşabilirsiniz.

Aşk'la kalın... :))

25 Ocak 2013 Cuma

" Gece Nöbetİ "


<< Daha az seviyorum seni,
Giderek daha az...
Unutur gibi seviyorum,
Azala azala...
Aramızdaki uzaklığın karanlığında.

Geceler kısalıp gündüzler uzuyor öyle olunca
Daha az seviyorum seni.
Kendini iyileştiren bir yara gibi
Daha az
Ve zamanla...

Sen geceyi tutuyorsun, ben nöbetini
Uzak dağ kışlalarında,
Görmüyoruz birbirimizi...
Usul usul sis iniyor
Kopmuş yollara.
Işığı hafif, uykusu ağır koğuşlarda üzerini örtüyorum senin.
Bir çığ gibi büyüyorsun rüyalarımda.
Sevgilim sevgilim...
Yıldızları daha büyüktür bazı gecelerin,
Nöbet kadar yalnızken öğreneceksin bunu da.


Artık daha az seviyorum seni,
Unutur gibi, ölür gibi daha az...
Yeniden ödetiyorum kendime,
Onca aşkın öğretemediğini
Kolay değildi.
Yalnızca sevgilimi değil, evladımı da kaybettim ben.
Kaç acı birden imtihan etti beni.
Bir tek gece vardır insanın hayatında,
Ömür boyu sürer nöbeti.
Bu da öyleydi...
İyi ol,
Sağ ol,
Uzak ol,
Ama bir daha görme beni...!

                                                                       Murathan MUNGAN

23 Ocak 2013 Çarşamba

AŞKta mesafe olmaz !

İlişkileri yürütmek, huzuru yakalamak ve her zaman sağlıklı bir şekilde devam ettirebilmek için oldukça çaba sarf etmek gerekiyor.Bir de sevgilinizle aranızda kilometreler varsa, çabanızın kat be kat daha fazla olması gerekiyor.Çünkü yüz yüzeyken bile anlaşamayan kadın-erkek cinsleri, uzaktayken yüz yüze gelebilme şansları da yokken daha da çıkmaza girebiliyorlar.

Çevremde uzaktaki sevgilisiyle bir çok sıkıntı yaşamasına rağmen ilişkisini istikrarla devam ettirenler de var; bir an bile yanından ayrılsa yıllardır görmüyormuşcasına özleyenler de; ve belli bir müddet dayanma süreleri olup da bu süreyi geçtikten sonra illa ki sevgililerini görmek isteyenler de var, benim gibi... :))

Hepsini bir kenara bırakalım şimdilik ve yalnızca şunu düşünelim; 
AŞK, mesafe tanımaz!

İşte arada mesafeler varken dahi ilişkinizi sağlıklı bir şekilde yürütebilmeniz için sizlere mini minnacık ipuçları...

MESAFELERİ AVANTAJA DÖNÜŞTÜRÜN!
Sevdiğiniz insanı sürekli görmek istemeniz ya da istediğiniz her an ulaşabileceğiniz bir mesafede olmasını istemeniz çok doğal.Fakat arada mesafeler varsa, bunu avantaja dönüştürmek de sizin elinizde...Birbirinize zaman ayıramamanız, ailenize ya da arkadaşlarınıza da zaman ayıramayacağınız anlamına gelmemeli.Görüşemediğiniz zamanları kendinize ayırıp, çevrenizdeki insanlarla iletişim halinde olabilir ve hobilerinize yeterli zamanı ayırabilirsiniz.

ARANIZDA ŞÜPHE KALMASIN!
"Acaba kiminle?", "Nerede?"...İçinizi kemirip duran bu soruların cevabı sizde değil, kendi kendinize sorup durmaktan vazgeçin.Düşüncelerinizi ve sorularınızı sevgilinize açıkça anlatmalısınız.Eminim o da sizden farklı durumda değildir.Unutmayın, sadece siz uzakta değilsiniz; o da uzakta!Aranızda şüphe kalmayacak şekilde birbirinize açık olmayı başarabildiğiniz nokta da, en büyük sorunu da ortadan kaldırmış olacaksınız.

SÜREKLİ İLETİŞİMLE GÜVENİ SAĞLAMLAŞTIRIN!
Arada mesafe olmasından dolayı, yüz yüze iletişim kurma olasılığınız maalesef ki yok.İlişkinizin sorunsuz devam edebilmesi için daha sık konuşmanız ve birbirinizden haberdar olmanız şart! Bu durumda, hele de teknoloji bu kadar ilerlemişken, iletişim kuramamak gibi bir sıkıntı yaşayacağınızı düşünmüyorum.(Telefon, internet)

BİRBİRİNİZİ DÜZENLİ ZİYARET EDİN!
Her ne kadar iletişiminizi maksimum seviyede tutsanız da, onu birebir görmek, dokunmak, sarılmak, elini tutmak da isteyeceksiniz.Bunun için arada bir de olsa, aradaki mesafeleri aşabiliyor olmalısınız.Bunun için ortak kararlar alıp, bunu rutin bir sıraya sokabilirsiniz.Böylece ilişkiniz daha güven verir bir hal alacaktır.

ÖZEL GÜNLERİN HATIRLANMASI!
Aradaki mesafe ne kadar olursa olsun, bu özel günleri unutmanız ya da es geçmeniz için bir bahane olamaz! Özel günlerde yanında olamıyorsanız dahi ona göndereceğiniz küçük bir hediye ya da çiçek, size yeniden aşık olmasını sağlayacaktır.Karşınızdaki insanı koşullar ne olursa olsun düşündüğünüzü göstermek, mutlu eder.

İLİŞKİNİZİN GELECEĞİNİ KESİNLEŞTİRİN!
"Bu ilişki nereye gidiyor?" İlişkiniz problemsiz bir şekilde ilerledikçe ve siz aranızdaki mesafelere rağmen onu seviyorsanız; artık bu sorunun cevabını almanın vakti gelmiş demektir.Daha önce bu konuda hiç konuşmadıysanız, tavsiyem bir an önce açık ve net bir şekilde beklentileriniz ve hayalleriniz hakkında sevgilinizle konuşmanız...Çünkü geleceğinizi ne kadar kesinleştirirseniz, ilişkinizin sağlıklı bir şekilde devam etmesi de o kadar mümkün olacaktır.

Mesafelere rağmen; Aşkla kalın... :))

22 Ocak 2013 Salı

NEPAL'de Kİmlİk Bunalımı !

Bugün haberlere göz atarken ilginç bir gelişmeyle karşılaştım.Ülkeler "gelişmek" derdine resmen ne yapacaklarını şaşırdılar desem yeridir sanırım!

Kişilerin cinsel tercihleri, tabii ki kişisel bir durum.Genelinde "Kadın" ve "Erkek" olarak adlandırdığımız iki cinsiyetin dışında, tercihlerine bağlı olarak farklı farklı adlandırılan insan türleri olduğunu biliyoruz.


Haberdeki gelişme de tam olarak bu konuyla alakalıydı.Nepal Hükümeti, kendilerini "kadın ya da erkek" olarak adlandırmak istemeyen kişilere (eşcinsellere), "diğer" cinse atıfta bulunan vatandaşlık belgesi verilmesi için harekete geçmiş.

Nepal Yüksek Mahkemesi'nin 2007'de aldığı karara göre atılan bu adım, insan hakları örgütleri tarafından da memnuniyetle karşılanmış.
Nepal İçişleri Bakanlığı, yeni düzenlemeye uygun kimlik belgelerinin dağıtılması için yerel ofislere talimat verildiğini bildirmiş.





Hazırlanan vatandaşlık belgelerinin cinsiyet bölümünde ise "DİĞER" yazacakmış.
Nepal, bu uygulama ile ülkedeki cinsel azınlıkların pasaport başvurusunda bulunurken, mülk satın alırken, işe girmeye çalışırken ya da okula kaydolurken yaşadıkları sıkıntıları azaltabileceğini hedefliyor-muş.

Bizim ülkede de böyle bir uygulama olsa da "diğerleri" de rahat etse, öyle değil mi?!


21 Ocak 2013 Pazartesi

Pişmaniye Diyarına Yolculuk & İzmit-Gölcük

Pazar günü pişmaniyelerin pamuk pamuk vitrinleri süslediği, körfez manzarasının dillere destan güzelliği ve yemyeşil doğasıyla tam bir oksijen deposu İzmit'e doğru yola çıktık.Ailecek hem gezmece hem de akraba ziyaretini birbirine harmanlayıp, harika bir gün geçirdik.

Yengemin güzel yemekleri, dayımın hoş sohbeti ve ablamla güzel kızının samimiyetiyle, misafirperverlikleriyle bol bol hasret giderdik.

İşte "İlişki"ye İlişki"n'in İzmit-Gölcük macerası...




Gölcük gezimizde uğradığımız ve doğasına hayran kaldığım "Erenler Tesisleri"nde özellikle evlenmeyi düşünen takipçilerim içinde bol bol bilgi topladım.
İstanbul'a yakın oluşuyla, servis elemanlarının pratikliği ve organizasyonlarının aracısız gerçekleştirilmesi hakkında tesis sahibi Metin Erenkaya ile sohbet ettim.
Evlenmek üzere olup da farklı bir düğün konsepti arayanlar, kır düğünü hayali kuranlar, şehrin gürültüsünden uzakta bir düğün mekanı arayanlar için bulunmaz bir fırsat olduğunu söylemekte fayda var.






Erenler Tesisleri  'nde kır düğünü, nişan ve toplantılarınızı gerçekleştirebileceğiniz yeterli alan mevcut.Azar Deresinin hemen yanında, ormanın içinde romantik bir kır düğünü için 1200 kişilik kapasitesiyle tesis, daha da büyümeyi hedefliyor. İşletmecisi Metin Bey'in gün geçtikçe geliştirmeyi hedeflediğini, bir kaç sene içerisinde gelen misafirlerine konaklama hizmeti sunmak amacıyla bungalow tarzı evler hazırlayacaklarını anlattı.











Kır düğünleri, nişan, kına gecesi, mezuniyet törenleri, şirket toplantıları, barbekü partileri için uygun alanların bulunduğu Erenler Tesisleri'ne mutlaka uğramalısınız.









Hafta sonu kaçamakları için de şömine başında kahvenizi yudumlarken eşsiz manzarasını izleme imkanı sunan tesisin ulaşım bilgilerine ve rezervasyon telefonlarına www.erenleralabalik.com.tr adresinden ulaşabilirsiniz.

A'dan K'ye; AŞK !

"AŞK"...
Sihirli ve mini minnacık bir sözcük; fakat duygular dile geldiğinde içinden ne anlamlar, ne patlamalar, ne haller çıkıyor, öyle değil mi?!
Önceleri dilinize dolanır, her sohbetinizde o'ndan bahsetmeye başlarsınız.Her konu da o'nun da adı bir şekilde geçer.Türlü türlü bahaneler yaratırsınız, o'nu görebilmek ya da karşılaşabilmek için...Hayalleriniz o'nunla şekillenmeye başlar, yastığa başınızı her koyduğunuzda o'nun hayaliyle baş başa kalırsınız.Her şeyiyle diğerlerinden ayrılmaya başlar; size bakışı başkadır, size dokunuşu başkadır, kokusu başkadır...Hep yanınızda olsun istersiniz, gerekli gereksiz...

Özlem yüreğinizi öyle bir kaplar ki; o anda gözleriniz sadece o'nu görmek ister, kulaklarınızda sadece o'nun sesi yankılanır, elleriniz buz gibi olur o'nsuz, günleriniz sadece nefes almaktan ibaret bir hal alır, neşenizi kaçırır, canınızı acıtır...

Öyle ise???

Müjdemi isterimmmm!!! Aşık olmuşsunuz demektir... :))


Aşık olmak ve hissettiklerinizle baş etmeye çalışmak, yeterince sancılıdır, biliyorum. :) Ama elinizde kolay kolay bulamayacağınız, hiç kimseye değil de o'na karşı hissettiğiniz bu güzel duyguların kaybolmasını istemezsiniz, değil mi?
Aşkla birlikte duygusal anlamda yaşadığınız değişikliklerin yanı sıra düşünce yapınızı da değiştirmeniz gerekiyor.Aşk acısı çekenlerin en belirgin hataları, kaybetmeyi en başta kabullenmeleri...
Aşkın bir "sığınak" olmadığını idrak etmekle başlayalım.

Geçmişte yaşadığınız ilişkileri ve aldığınız yaraları, aşkınızın malzemesi yaptığınız anda kaybeden taraf olmanız kaçılmaz! Yeni bir ilişki, yeni bir dönem ve aşk...Hazırlıksız yakalandığınız da bütün güzellikler bir anda tepetaklak olabilir, aman dikkat diyeyim!

Aşk, bağımlılığı sevmez."Sen yoksan, ben de yokum." tavrıyla aşkınızı anlatamazsınız, sadece karşınızdakine içinde bulunduğunuz öz güven eksikliğini göstermiş olursunuz.Başkalarına bağımlı insanlar kendilerinde olmayan öz güveni, başkalarına bağlanarak elde etmeye çalışırlar.Unutmayın!



Fazla ısrar ve yapışkanlık, aşkın mayasını bozar.Aşkı doyasıya yaşamak istiyor olabilirsiniz; fakat her ne olursa olsun ilişkiyi sürdürmeye çalışmak ve adeta o'na yapışmak, sizi hayal dünyasına sürükleyebilir.Öncelikle karar verin; siz bir rüyaya mı aşıksınız, yoksa gerçek bir aşk mı yaşadığınız?!




Aşk, dedektifliği kaldırmaz.Elinizde bir büyüteçle, o'nu inceleyip kusur aramaktan vazgeçin.Birbirinizin hayatına müdahale ederken, bunu o'nun iyiliği için mi istiyorsunuz, yoksa kendi iyiliğiniz için mi istiyorsunuz; buna dürüstçe karar verin.Yapmak istediklerinizi ya da o'nun yapmak istediklerini ertele(ti)rken bencilliği bir kenara bırakın ve her şeyden önce, sadece ve sadece güven duygusunu bütün benliğinizde hissedin!

Peki ya siz, hiç aşık oldunuz mu???

Aşk'la kalın... :)

19 Ocak 2013 Cumartesi

Bu Çocuk Olmuş... :) & CNR Bebek Fuarı 2013

Bir sene önce de İstanbul'a gelişime denk gelen Anne Bebek Çocuk Ürünleri Fuarına, bu sene de gitmek kısmet oldu.Fakat bu kez minik iki veletle birlikte gittik.
Geçen sene hazırladığım "Benim ablam hamile, hem de karnından..." :) postunun ardından, bu sene de sizleri unutmadım ve gözlemlerimi hemen sizlerle paylaşıyorum.

Bu sene CNR'da düzenlenen "Uluslararası Anne Bebek Çocuk Ürünleri Fuarı"nda, geçen seneye oranla firma sayısı azaltılmış ve ziyaretçi olarak gittiğinizde sadece perakende alışveriş yapabileceğiniz firmalardan düzenlemiş bir salon sizleri karşılıyor.Buna rağmen bilinen ve çoğunlukla tercih edilen bir çok firma fuar alanında stantlarını kurmuştu.
Örnek vermek gerekirse; Chicco, Aziz Bebe, Uni-Baby, Molfix, Bücürük, Milkway, Lansinoh, Kanz, Sevi Bebe, Avent, Wee... gibi gibi gibi...

Çocukları düşünerek özenle tasarlanan zehirli kimyasallardan arındırılmış mobilyalarıyla, bütün şirinliği ve canlılığıyla dizayn edilmiş aksesuar ürünleriyle, en cici bici ve mini mini kıyafet seçenekleriyle, kullanımı kolay ve annelerin işini büyük ölçüde kolaylaştıran mutfak gereçleriyle bütün ayrıntılar düşünülmüştü.

İşte sizlere fuardan bir kaç kare...

FUAR VAR DEDİLER, GELDİİİKKK... :)))








Kız çocukları için özel dizayn edilmiş, sıra dışı bir baş ucu lambası... Minik prensesler bu harika fikre bayılacaklar. :))

















Geçen sene de hayran kaldığım "Prenses Yatağı"yla yeniden karşılaşınca nasıl heyecanlandım anlatamam. :)
Firma sahibinin görüşüne göre, müşterilerin en çok ilgisini çeken ürün olan prenses yatağı farklı renk seçenekleriyle ve kiralama kolaylığıyla sizlerle buluşuyor.
















Minik kuzucum Derin'imle yakaladığımız pandanın içinde bir insan olduğuna inanmak çok zordu.İnsan o tüy yumağının içinde boğulmaz mı????? 













En eğlenceli stantlardan biri de Molfix'in 15. senesine özel hazırladığı mini orkestrasıydı.Yalnızca çocukların değil, bizlerinde dikkatini çekmeyi ve eğlendirmeyi başaran Molfix, dağıttığı promosyon bezlerle de iflasın eşiğine gelmemiştir umarım. :)













Fuarın en şapşirik maskotu Kidy'i yakından görmenizi kesinlikle tavsiye ediyorum.Hem enine hem boyuna devasa bir oyuncak olmanın yanında şirin mi şirin bakışlarıyla Kidy'e bayıldım resmen.











CNR Anne Bebek Çocuk Ürünleri Fuarında yarın son gün! Çocuklu aileler için güzel bir pazar günü eğlencesi olmasının yanı sıra çocuklarınızın da özgürce eğlenebileceği alanlar düşünülmüş.Değerlendirmenizi tavsiye ederim.

18 Ocak 2013 Cuma

ERKEKLERE GÖRE; İlişki nasıl uzun ömürlü olur?

Geçenlerde bir dergide büyük puntolarla yazılmış "İlişki nasıl uzun ömürlü olur?" başlığı dikkatimi çekti.Malum hepimizin ortak sorunudur bu, hep daha ileriye hep geleceğe yönelik adımlar atmak isteriz.
Hemcinslerimin bu konudaki düşüncelerini büyük çoğunlukta biliyorum.Gözleme dayalı düşüncelerimin temelinde, kadınların erkeklerden biraz daha önce bir düzen kurup evlenmek istedikleri gerçeği yatıyor.Aynı şekilde düşündüğümde, erkeklerin de bir o kadar "evlilik" fikrine uzak oldukları bir gerçek!

Tüm bu düşünce zıtlıklarına rağmen, farklı mesleki özellikleri olan ve farklı yaş grubundaki erkeklere sormuşlar;

Bir ilişki nasıl uzun ömürlü olur????


Gelen cevaplar arasında cinsel hayat tabii ki ilk sırayı zorluyor.Söz konusu erkekler...! Fakat erkeklerden alınan cevaplarda, günlük hayatta hiç üzerinde durmadığınız hatta belki de farkında bile olmadığınız bazı detaylar da dikkat çekiyor.
İşte o detaylardan bir kaçı...

* Beni arkadaşlarıyla takılmak uğruna reddettiğinde, neyin peşinde olduğunu bilmek istiyorum. (Vural, 28)

*İçkisini emin bir şekilde sipariş etmesinden etkileniyorum.Kararlı kadınlardan hoşlanıyorum. (Can, 25)

*Yemek yaptığımda bana teşekkür eden bir sevgilim var.Çabalarımın takdir edilmesi çok anlamlı. (Halil, 30)

*Patronuyla yemeğe çıkmıyorsak, kıyafetlerime karışma hakkı olmamalı diye düşünüyorum. (Emir, 33)

*Beni ilgi çekici iç çamaşırlarıyla şaşırtmasını seviyorum.Bir de sanki farkında değilmiş gibi davrandığında çok tatlı oluyor. (Mehmet, 27)

*Benden bir gün boyunca haber alamayınca, panik olmasına gerek yok.Bazen biraz yalnız kalmaya ihtiyacım olabiliyor. (Ali, 20)

Gördüğünüz gibi erkeklerin bir çoğu için ilişkide mutluluk ya da huzur, sadece böyle ufak ayrıntılarda gizli...Kadınlar kadar ince düşünüp daha büyük problemlerin peşinde değiller; onlar için detay dediğimiz sadece minik kırıntılar...
Bu da bana son zamanlarda sıklıkla duyduğum bir sözü hatırlatıyor; erkekler ilişkiler konusunda o kadar düz vites gidiyorlar ki, bir kadının çetrefilli dünyasını anla-ya-mamaları bir mucize değil maalesef. :))

17 Ocak 2013 Perşembe

ASTROLOJİ BİLDİRİYOR: Nasıl bir eşle mutlu olabilirsiniz?

Kadın ya da erkek, bir çoğumuz günlük burç yorumlarımızı takip ediyoruz.Herkesin geleceğe, henüz gerçekleşmemiş olaylara karşı merakı vardır.Hoşlandığım çocuk beni seviyor mu, sevgilimle her şey yolunda gidecek mi, zengin olacak mıyım, ne zaman evleneceğim, nasıl biriyle evleneceğim... bla bla blaa...







Geleceğe yönelik bir adım atmadan önce, sizler için hazırladığım postu okumanızı tavsiye ediyorum.Burcunuzun özelliklerine göre, acaba doğru bir eşle mi birliktesiniz?Ya da eşinizin sizde aradığı özelliğin ne olduğunu öğrenmek istemez misiniz?



Merakınızın bir kısmını gidermek üzere yaptığım araştırmalar sonucu, nasıl bir eşle mutlu olabileceğiniz konusunda ayrıntıları sizlerle paylaşıyorum.

Bakalım hangi burç, nasıl bir eş arıyor-muş?????







KADINLAR BURÇLARINA GÖRE, EŞLERİNDE NE GİBİ ÖZELLİKLERE DİKKAT EDERLER?

Koç kadını: Yükselebilen, sert mizaçlı bir eş arar.

Boğa kadını: Ateşli, yaratıcı zevklere sahip, cinselliği güçlü bir eş arayışı içindedir.

İkizler kadını: Eşi ruhsal açıdan güçlü ve düşünceli olmalıdır.

Yengeç kadını: Babası türünde, sahiplenen bir eş ister.

Aslan kadını: Eşi kendini gösterebilen ve otoriter biri olmalıdır.

Başak kadını: Pratik ve akıllıca yaşayan, iyi kazanan bir eş arar.

Terazi kadını: Eşinin endişelerden uzak, dürüst, kibar ve yaşamı seven biri olması gerekir.

Akrep kadını: Gösterişten uzak, sabırlı ve seksi bir eş ister.

Yay kadını: Memuriyete uyabilecek bir eş tipi idealdir.

Oğlak kadını: Tutumlu ve ne yaptığını bilen, sağduyulu bir eş arayışı içindedir.

Kova kadını: Modern, teknolojiden anlayan, orijinal bir eş arar.

Balık kadını: Ona kurban olabilecek ve üzüntülerini dindirecek bir eş ister.


ERKEKLER BURÇLARINA GÖRE, EŞLERİNDE NE GİBİ ÖZELLİKLERE DİKKAT EDERLER?

Koç erkeği: Aradığı kadın erkek gibidir. Erkeksi bir eş arar.

Boğa erkeği: Şehvetli, doğal ve dişilik özellikleri gösteren bir eş arar.

İkizler erkeği: Entellektüel kadınları sever. Eşi konuşkan olmalıdır.

Yengeç erkeği: Annesi gibi düşünen bir eş arar.

Aslan erkeği: Tatlı dilli, gösterişli bir eş arayışı içindedir.

Başak erkeği: Sade, doğal, kendi halinde biri olmalıdır.

Terazi erkeği: Eşinin kültürlü biri olması gerekir.

Akrep erkeği: Heyecanlandırabileceği, cinselliği güçlü bir eş ister.

Yay erkeği: Sosyal mevkisi iyi olan, hayata karşı dimdik durabilecek bir eş arayışı içindedir.

Oğlak erkeği: Kariyer sahibi, sadık bir eş arayışı içindedir.

Kova erkeği: Kendini yenileyebilen, kimseye benzemeyen, farklı bir eş peşindedir.

Balık erkeği: Eşi duygusal bir kadın olmalıdır.





13 Ocak 2013 Pazar

Yıllanmış Dostluklarla; Şarap Gecesi & CÜVELEK

Yıllandıkça güzelleşen dostluklar kurdum öğrencilik hayatımda, bu bir gerçek...Hep birlikte yılları tükettik, ağladık güldük eğlendik üzüldük ve son olarak da koptuk. :)
Cuma gecesi Edirne Cüvelek'de düzenlenen bir "Şarap Gecesi"ne davetliydik.Sınıfcanak eğlencenin dibine vurduk demek yerinde olur diye düşünüyorum.İlk olarak balık-salata-şarap ve fasıl havasını muhteşem şarkılarıyla hepimize yaşatan Aydın ve ekibi ile başladık gecemize...Sonrasında vur patlasın çal oynasın, final sınavlarına muhteşem bir ara oldu bizim için.

İşte Şarap Gecesini özetleyen o kareler... :)






Veee en değerli hocalarımızdan Aykut Haldan da bizi yalnız bırakmadı, eğlencemize dahil oldu, hepimizi çok mutlu etti.
Nasıl mı???


Bu harika geceyi düzenleyen canım arkadaşlarım Osman ve Emre'ye çok çok teşekkür ediyoruz.

"At kadehi elinden
Bin parçaya bölünsün...
Dökülsün meyler yere,
Hatıralar gömülsün..."


9 Ocak 2013 Çarşamba

İlk günkü gibi "aşk" ♥ ♥

Aşık olduğumuzda her şey çok güzeldir.Mutluyuzdur ve sorunları görmezden gelebiliriz.Ama biraz zaman geçince gerçek hayata döneriz, sevgilimiz dokunulmazlığını kaybeder.
Ufak tartışmalar, büyük kavgalara dönüştüğündeyse, artık o bizim için sinir bozucunun tekidir!
Yine de onca emek harcadığınız ilişkinizden vazgeçmek o kadar da kolay değildir.Önemli olan, ilişkinizi çıkmaza sokmadan aşkınızı diri tutabilmek...
Nasıl mı?
İşte size öneriler...

Önceliklerinizi yeniden belirleyin.
İlişkimiz ilerledikçe sevgilimize gösterdiğimiz yakın ilgiyi kaybedebiliriz.Zamanla önceliklerimiz yer değiştirir ve ne kadar farkında olmasak da sevgilimiz alt sıralara düşer.Onun yerini işimiz, çocuklarımız ya da arkadaşlarımız alabilir.Oysa özel hayatımızda bir şeyler ters gitmeye görsün, hemen bütün hayatımıza yansır.Başka bir deyişle, ilişkiniz ne kadar yolunda giderse hayatınızda bir o kadar kolaylaşır.Bir kere kafanız rahat olur.

Sevginizi göstermekten çekinmeyin.
Ne kadar birlikte olduğunuz fark etmez, önemli olan hissettiklerinizi söylemeniz! Hepimiz sevildiğimizi ve öenmli olduğumuzu hissetmek isteriz.Bu konuda bir cinsiyet ayrımı yapmak pek de mümkün değil, etten kemikten insanlarız yahu...Özellikle kötü bir günün ardından, bir yorgunluğun üstüne ya da gergin bir dönemdeyken sevgilinize onu sevdiğinizi, özlediğinizi hissettirerek söylemeniz, emin olun günün bütün negatifliğini silip süpürecektir.Bir de ona sıkıca sarılmanız, dokunmanız bunu daha da içten hissetmesine yardımcı olacaktır.

Teknolojiden uzaklaşın.
Her gün dizi izlemekten vazgeçin, Facebook-Twitter-Msn gibi internette fazlaca vakit alan siteleri bir günlüğüne ziyaret etmeseniz kimse sizin öldüğünüzü falan düşünmez merak etmeyin.Zamanı sadece ikiniz için değerlendirin.Hafif bir müzik, güzel bir yemek ve bolca sohbet..Bu sadece bir örnek, gerisi sizin yaratıcılığınıza kalmış.Çiftler, birlikte geçirilen kaliteli zamandan sıklıkla bahsederler, fakat ne anlam ifade ettiğini asla fark edemezler.


Vakit, aşk vakti...
Bir düşünün, birlikteyken en çok ne yapmaktan hoşlanıyorsunuz? Film izlemek, futbol maçı izlemek, müzik dinlemek, fotoğraf çekmek ya da içkilerinizi yudumlarken sohbet etmek...Mutlaka buna benzer ortak bir zevkiniz vardır; birlikte keyfini çıkartın.Anı, anılarınızla doldurun.

Aşkla kalın... :))

5 Ocak 2013 Cumartesi

"Erkeklerin Yalanları" TOP 10 LİSTESİ

İlişkilerde süre ne kadar uzarsa o kadar tanırsınız partnerinizi ya da yaşanmışlıklar ne kadar fazlaysa...
Ahh o yaşanmışlıklar...Sizi öyle zayıf noktalarınızdan vurur ki, konduramazsınız ya da inanmak istersiniz.
Kısaca erkekler de kadınlar da hayatlarının belli noktalarında yalana baş vururlar.Artık pembe yalan mı dersiniz, beyaz yalan mı, kırmızı mı, mor mu bilemem. :)



Yapılan araştırmalar kadınların, erkeklere oranla, yalan konusunda daha vicdanlı olduğunu ortaya koyuyormuş.Kadınlar yalan söylediğinde; ya hiç çaktırmıyor (fakat vicdan azabı yaşıyor), ya hemen yakalanıyor, ya da eninde sonunda itiraf ediyorlar.
Peki erkekler hangi durumlarda, nasıl yalanları kullanıyorlar dersiniz???

İşte TOP 10 Listemiz... :)



1. Uyuyakalmışım, telefonu da sessizde unutmuşum.

2. Arkadaşlarla buluştuk, oldukça kalabalık bir gruptu, birkaç kız da vardı galiba...

3. Ne kıza bakması, ben öyle etrafıma bakıyordum.

4. Ben telefonla konuşmayı oldum olası sevmem.

5. Hafta sonu görüşemeyeceğiz ne yazık ki. Yurt dışından misafirler gelecek, onları gezdirme görevini de patron bana verdi.
 

6. (Tanımadığınız bir kız aradığında) İşyerinden bir kızcağız. İşle ilgili bir şey sormak için aramış. Sevgilim olduğunu biliyor zaten. Hem onun da sevgilisi var.

7. Elbise mi? Yeni mi? Fark etmez olur muyum, ben de şimdi onu diyecektim sana çok yakışmış.

8. Evet, belli oluyor gerçekten zayıfladığın.

9. Sen bilirsin...

10. Sana hiç yalan söylemedim.


TAVLAMA YALANLARI / TOP 10 

Tanımadığınız biri tarafından söylendiğinden inanma ihtimaliniz çok yüksek! Aman dikkat!

1. Daha önce hiç böyle hissetmedim.

2. Sen çok farklısın. Senin gibisini hiç görmedim.

3. Daha önce yaşadıkların beni ilgilendirmez.

4. Aşk olmadan seks bana göre değil.

5. Futbola çok düşkün biri değilim.

6. Tek gecelik ilişki mi? Benim hiç olmadı.

7. Dün gece seni düşündüm.

8. (Telefon eder ve...) Sadece sesini duymak istedim.

9. Seninki kadar güzel bir gülüş hayatımda görmedim.

10. Birbirimize ne kadar benziyoruz seninle.


AYRILMA YALANLARI / TOP 10

1. Sen bana fazla iyisin.

2. Sorun sende değil bende.

3. Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var.

4. Hayatımda kariyerime odaklanmam gereken bir dönemdeyim.

5. Evlenmeyi düşünmüyorum. O yüzden seni oyalamak istemiyorum.

6. Ara verelim. Biraz kendi başımıza kalalım.

7. Sen çok değiştin.

8. Sana istediklerini veremem.

9. Sana çok değer veriyorum ve devam edersek seni kıracağımdan korkuyorum.

10. Seni seviyorum, fakat...






Olay öyle bir hal alıyor ki, bakalım erkeklerin kendi aralarında dönen yalan fırtısına... :) 







 BİRBİRLERİNE SÖYLEDİKLERİ YALANLAR / TOP 10

1. Askerde yüzbaşı dövmüş adamım.

2. Abi ben ilk milli olduğumda hiç heyecanlanmadım, panik olmadım, gayet rahattım.

3. Patronla nasıl kankayız sorma oğlum, hiçbir kararı bana sormadan alamıyor.

4. Geçen gün İstanbul’dan bir gaza basmışım, 1.5 saatte Ankara’daydım.

5. Kızla sabaha kadar hiç durmadık, beşten sonrasını sayamamışım.

6. Ben öyle kolay kolay sarhoş olmam, geçen gün bir viskiyi tek başıma içtim mesela.

7. Ya kız bana hasta oluyor, peşimi bırakmıyor, yoksa ben aşık olmam ki...

8. Çocukken öyle bir futbol oynuyordum ki mahallede, tutturdular takımın altyapısına alalım diye ama dizimden sakatlanınca futbol kariyerim erken bitti.

9. Beni terk eden kız hiç olmadı.

10. Geçen gün bir kupon yapmışım, kazandığım paraya inanamazsın. 


Yalanlar yalanlar yalanlar... Yakında pinokyo burunlardan köprüler kurmayı hedefliyoruz. :)