26 Mayıs 2012 Cumartesi

Gitme !


"Gitme..!
Olur da olamazsam buralarda
Yanağındaki küçük çukura saklanmak istiyorum,uyumak..... 
Yüzyıllarca uyumak..
İlla isim konulacaksa ben masal değil hayat demekten yanayım
Bu yolları yan yana yürümekten yanayım..
Erguvanlar açmaya başladı,mavi mi pembe mi ayırt edemiyorum renkleri,
kokuna bir isim bulmaya çalışmaktan da vazgeçtim.
Geldiğinde bir masada kahvemizi yudumlayıp,
heyecanla dedikodu yapacağız
sana kaçırmadan anlatmam gereken aylar biriktirdim..
Biraz sessizlik olacak sonra
Sen hüzünlü gözlerini uzaklara salacaksın.
Cümlelerim topallayacak,ağır aksak kelimelerle soracağım;
Nasılsın?
Nasılsın derken bile iyi olmana dualar ediyor olacağım..
Hiçbir sözümüz umutsuzluk taşımayacak, inanacağız, inandıracağız,
yaşadığımız cehennemin cennete dönüşeceğine.
Herkesin unuttuğu küçük bir çocuğa gülümseyerek,
İnsanların koşarak geçerken farketmediği selpakçı amcanın gülüşüne karşılık vererek..
Ve bırakarak bu dünyanın tüm kandırmacılarını kendimize insanca bir yol çizeceğiz!
Gelmek isteyen ardımıza düşecek..
Gel !
Orda mutlu olduğunu biliyorum ama inan bencilce değil bu isteğim.
Birgün hiç gelmemeye karar vererek gidersen,bavulumu hazırladım geçmişi koymadım içine,adı ‘ geçmiş’ olacak gelecekleri beraber yaşayalım diye !
Gitme !
Seni şah damarıma sakladım,adım atarsan yırtılır derim,kanar dizlerim. Ölürüm.
Birdaha ayrılığı kaldıramam ,yüküm ağır !
Susma !
Kelimelerin senin ayak izlerin.
Nereye gittiğini bulamazsa ölür benim ellerim !…"

                                                                              Mohsen NAMJOO (İranlı besteci, müzisyen ve yazar)

23 Mayıs 2012 Çarşamba

Uzaktan sevmek en güzelidir bazen...

UZAKTAN SEVMEK EN GÜZELİDİR BAZEN...


Her şey olduğu gibi kalsın istiyorum.Ben hep bir sıfır mağlup olayım, sen hep uzak bir hayalden ibaret...Sen olduğun gibi kal...Dokunulmaz.Ulaşılmaz.Koklanılamaz.Ben olduğum gibi.Dünya olduğu gibi...

Ruhunun en çirkef, suretinin en çirkin, zihninin en çiğ hallerini biliyorum; hiçbirini gözlerimle görmemiş olsam da...Ne bir mükafat verdin bana, ne de bir ceza.Ama cennetini de biliyorum, cehennemini de...

Kaygılarını biliyorum, yalnızlıklarını, kırgınlıklarını ve hırslarını da.Kalbinin ritmini duyuyorum, yanında olmasam elini tutmasam da...Aynı gökyüzüne bakmamız bile yetiyor bana...Başımızı kaldırdığımızda gördüğümüz yıldızlar aynı, dolunay aynı...Umurumda değil ki nerede uyuyorsun, kimin yanında.

Bacağında şarapnel parçasıyla yaşayan bir asker gibiyim belki de...Etimde yabancı bir madde, kemiğimde bir metal parçası gibi duruyor aşkın bende.

Seni sevdiğimi söylememekte ısrar ediyorum.Her şey böyle daha duru, daha güzel...Söylesem büyü bozulacak yine, zaman ağırlaşacak, hantallaşacak.Doğallık kaybolacak, konuşmalar yapaylaşacak.Sen değişeceksin belki de...Bir beklenti, bir istek, bir kıvanç, gizliden gizliye bir kibir sinecek bakışlarına...Aşıklar kibirli olur derler belki, ama bense bir ömür susmayı tercih ediyorum, o kibri gözlerinde görmektense...

İşte bu yüzden, uzaktan sevmek en güzelidir bazen.Ben de seni uzaktan seviyorum...

Ahh Nerede O Eski Aşklar ????

Zaman zaman üstüne bindikçe, hayat hızla akıp giderken hiç düşündünüz mü; acaba eskiden yani 1960'lı yıllarda, aşklar nasıl anlatılıyordu?
Sevdalandığı kızı ya da çocuğu gören kişi, duygularını nasıl ifade ediyordu?
Peki ya şimdi? Aşkımızı nasıl ifade ediyoruz hiç farkında mısınız?


Sizlerle 60'lı yıllardan günümüze, aşk-ı ilanların nasıl yapıldığını ve değişen duygu yoğunluğuyla, içi boşalmış kelimelerle nasıl ifade edildiğini paylaşmak istiyorum.

Biraz traji-komik de olsa, bakalım ne hallere gelmişiz... :)))

1960'lı yıllar...
"Karşıma aniden çıkınca, ziyadesiyle şaşakaldım ve çok mütehassis oldum.Nasıl bir eda takınacağıma hüküm veremedim, adeta vecde geldim.Buna mukabil az bir müddet sonra kendimi toparlar gibi oldum.Cemalinde beni fevkalade rahatlatan bir tebessüm vardı.Üstümü başımı toparladım, kendimden emin bir sesle, "Akşam-ı şerifleriniz hayrolsun." dedim."

1970'li yıllar...
"Karşıma birdenbire çıkınca, çok şaşırdım ve hislendim.Ne yapacağıma karar veremedim, heyecandan ayaklarım titredi.Ama çok geçmeden kendime gelir gibi oldum.Yüzünde beni rahatlatan bir gülümseme vardı.Üstüme çeki düzen verdim, kendimden emin bir sesle, "İyi akşamlar" dedim."

1980'li yıllar...
"Karşıma aniden çıkınca, fevkalade şaşırdım ve duygulandım.Nitekim ne yapacağıma hüküm veremedim, heyecandan ayaklarım titredi.Amma ve lakin kısa bir süre sonra kendime gelir gibi oldum.Nitekim yüzünde beni rahatlatan bir tebessüm vardı.Üstüme çeki düzen verdim ve kendimden emin bir sesle, "Hayırlı akşamlar" dedim."

1990'lı yıllar...
"Karşıma birdenbire çıkınca, çok şaşırdım ve duygulandım.Fena halde kal geldi yani...Ama bu iş bizi bozar dedim.Baktım o da bana bakıyor, bu iş tamamdır dedim.Manitayı tavlamak için doğruldum, artistik bir sesle, "Selam" dedim."

2000'li yıllar...
"Abi onu karşımda öyle görünce çüş falan oldum yani, duygu durumum kabardı.Oğlum bu iş bizi kasar dedim, fena göçeriz dedim, enjoy durumları yani...Ama concon muyum ki ben, baktım ki o da bana kesik, sarıl oğlum dedim bu manita senin."Hav ar yu yavrum?" diye yanaştım."

Gördüğünüz gibi nereden nereyeee... :)))

22 Mayıs 2012 Salı

Bir insanın sana ne hissettirdiğini asla unutamazsın.

"Bir insanı unutabilirsin,
bir insanın sana neler yaptığını da unutabilirsin, 
ama o insanın sana ne hissettirdiğini asla unutamazsın."
                                                                      Sigmund Freud

Duygularımız mı bizi yönlendirir, yoksa düşüncelerimiz mi?
Hayatımızda duygular mı daha baskındır, yoksa düşüncelerimiz ve mantığımız mı?


Kızmak, üzülmek, sevinmek, sevmek, nefret etmek, mutlu olmak, acımak, öfkelenmek, korkmak, utanmak, kıskanmak, zevk almak, haz duymak ve daha nice duyguyu yaşıyoruz hayat karmaşasında...

Peki bu duyguları hissettiğimiz anlarda ne kadar farkındayız? O anda hissettiğimiz duyguların adını koyabiliyor muyuz?

"Aleksitimi", duyguları tanıma ve ayırt etmede zorluk...
Çevremizde o kadar çok aleksitimik kişilikler var ki...
Bir insanın duygularının farkında olması ve doğru bir biçimde ifade edebilmesi gerçekten çok önemli bir durum.Ancak o zaman insan insana ve sağlıklı bir iletişim söz konusu olabiliyor.

Düşünce ve duyguların bütünlüğü, aynı zamanda ruh ve beden bütünlüğü anlamına geliyor."Sakın duygularına yenik düşme" diyen insanlar farkında mı bilmiyorum; bir çok mutluluğun tadına duygularımız sayesinde varabiliyoruz.
"Aklım böyle söylüyor ama duygularıma engel olamıyorum." Mutluluk da, huzur da, keyif almak da, sevinmek de, sevmek de ve aşk da birer duyguysa, neye engel olmaya çalışıyoruz biz?!

Beynimizin sol yarım küresi mantık ve aklı, sağ yarım küresi ise duyguları yönetiyor, fakat iki küreyi birbirine bağlayan sinir lifleri, ikisi arasındaki ilişkiyi ve alışverişi sağlıyor.Böylece akıl ve duygular birbirinden bağımsız hareket etmiyor yani...

Mevlana der ki; "Akıl, aşk ve can bu üçü üçgendir, her derde deva, her yaraya merhemdir."

İlk başta sizlerle paylaştığım psikolojinin babası Freud'un sözünde ise bir insanın size hissettirdiklerinin asla unutulmayacağına dair ne söylenebilir?Freud'un cümlesini okuyana dek, böyle bir şeyi anlatabilmenin kelimelere sığabileceğini hiç düşünmezdim.

Bir insanın size ilişkiniz sırasında, değerli mi değersiz mi hissettirdiği duygusunu unutabilir misiniz?
O insanın hiç anlayamadığınız bir şekilde size iyi geldiği hissinin, ne kadar zaman geçerse geçsin silinmesi mümkün mü?Ya da tam tersi ne kadar kötü geldiğinin...

Unutmayın, duygularımız zenginliğimiz, insanlığımız, dünyaya fırlatılışımızdaki ilk "Ben varım" çığlığımız...Duygularınızı anlatmakta gecikmeyin, hissettiklerinizi ve hissettireceklerinizi ertelemeyin.

Hormonlardan Gelen Mutluluk

Genelde hamile kaldığınızda hormonlarda büyük değişiklikler olduğundan, aşırı mutluluk, aşırı hüzün, bir anda ağlama hali gibi duygusal karmaşalar yaşanır.Fakat bu duygu karmaşasının yaşanması için illa ki hamile kalmanıza da gerek yok.Gün içerisinde moralinizin bozulduğu ya da bir anda çok keyifli hissettiğiniz dönemler de yaşıyorsunuz mutlaka.





Hiç düşündünüz mü, hormonlarınızdaki değişimlerin sizi nasıl etkilediğini???

Peki hangi hormonların eksikliği bizim dibe vurmamıza neden oluyor????

Bakalım bu hormon denen meret bize neler ediyor? :)))






Dopamin ve Keyif
Moraliniz yerlerdeyse, dopamin eksikliği çekiyor olabilirsiniz.Nörologlar, bu madde olmadan elimizi bile kımıldatamayacağımızı söylüyor.Çünkü bu madde bize herhangi bir şeyi yapabilmemiz için motivasyon sağlıyor.
Dopamini yükseltmenin en basit yolu, hareket etmektir.Ayrıca seks de dopamin üretimini arttırır.Yağlı deniz balığı, fındık ve fıstık da dopamin için önemli besinlerdir.

Serotonin ve Neşe
Serotonin, mutluluk hormonu olarak da bilinir.Uykuyu, seksüel enerjiyi, ruh halini ve enerjiyi düzenler.Düşük olması sinirli, huzursuz ve depresif olmanıza neden olur.
Ayrıca serotonin, mide ve bağırsak bölgesindeki kasları da yönetir.
Serotonin, beyin hücrelerindeki triptofan adlı protein tarafından oluşturulur.Çikolata ve muzda bolca serotonin mevcuttur.


Endorfin ve Uçuş
Endorfin, vücudun ürettiği en güçlü uyuşturucu hatta doğal afyon niteliğindedir.Rahatlık, hoşluk, keyif ve huzur gibi duygularla ilgilidir.
Mutlu bir haber alınca, çikolata yeyince veya güzel bir tatlı yediğinizde endorfin düzeyi yükselir.
Umutsuz bir aşkın pençesinde kıvranırken, en büyük ihtiyaç endorfindir.Ancak endorfin salgılanması için yapılabilecek pek bir şey yok.Tek tavsiyem, bol bol yürüyüş ve olaylardan uzaklaşmanız...Spor yaptıkça ve sıkıntıların üstüne düşmedikçe yok olduklarını göreceksiniz.Böylece gelsin endorfinler... :)))

Nerodrenalin ve Canlılık
Nerodrenalin, vücudunuzun alarm sinyalidir.Tehlikeli durumlarda ortaya çıkar.Kızgınlık, öfke ve saldırganlık durumlarında nerodrenalin daha çok yükselir.Bu hormonun görevi, organizmayı acil harekete hazırlamaktır.Acil durumlarda zor anlar yaşamaktan sizi kurtarabilir.
Stresten uzak durmaya çalışmak, nerodrenalin seviyesini de düşürecektir.Hareket etmek, stres hormonunu azaltmanın en etkili yoludur.Heyecan yaratan durumları kısa tutmak da en etkili yollardan biridir.


Adrenalin ve Heyecan
Adrenalinin en önemli görevlerinden biri, şeker ve yağın metabolizmada sindirilmesiyle oluşan enerji depolarının acil durumlarda kullanıma geçmesini sağlamak...Adrenalin sıkıntı, depresyon ve korku anlarında yükseliyor.Dikkati son düzeye ulaştırıyor ve görsel hafızayı güçlendiriyor.Nerodrenalin gibi, stresten uzak durmak gerekiyor.

Melatonin ve Uyku
Melatonin, havanın kararmasıyla salgılanmaya başlayan ve bizi uykuya hazırlayan hormondur.Gün içinde üretimi azalır.Biyolojik saatiniz, melatonin tarafından yönetilir.Spor yaparken kan şekerini dengelemek, bu hormonun düzenli salgılanmasını sağlar.

20 Mayıs 2012 Pazar

Duvarlar Yaratan "İletişimsizlik"

Eşiniz ya da sevgilinizle anlaşamadığınızı düşünüyorsanız, kurduğunuz iletişimi gözden geçirmenizde yarar var.Pek çok evlilik yanlış iletişim sonucu son buluyor maalesef...
İletişim eksiklikleri ya da doğru iletişim kuramamak, evlilikleri ve ilişkileri derinden sarsar.Onu sevdiğiniz halde anlayamadığınız için öfke duymanız kaçılmanız doğrusu...
Bu konuda her şeyin çift taraflı olduğunu düşünürseniz, sizin de partnerinizin de uzlaşmaya ve anlaşmaya istekli olması oldukça önem taşıyor.


Öyleyse sevdiğiniz insanla nasıl doğru iletişim kurabilirsiniz?
İlişkinizi ve evliliğinizi kurtaracak iletişimsizlik sorununuza çözüm niteliğinde öneriler...

Düşüncelerinizi paylaşma konusunda açık olun.
Size yanlış gelen ya da kafanızı karıştıran konular hakkında partnerinizle konuşmaya açık olmanız çok önemlidir.Kafanızı kurcalayan ya da hoşlanmadığınız tavrını ona açıkça belirtmektense, içinizde saklamayı tercih ederseniz bu yara içinizde büyüyüp kangrene dönüşebilir ve her şey için çok geç kalabilirsiniz.Karşınızda sevdiğiniz insan olduğunu unutmayın.Düşüncelerinizi dile getirmekten çekinmeyin, ama şunu da unutmayın; ne söylediğinizden çok, nasıl söylediğiniz önemlidir.

Sorunlar hakkında konuşmak için yeterince zaman ayırın.
Partnerinizle konuşmak için işe yetişmek üzereyken telefonla aramak, öğle arasındaki kısıtlı zamanda konuşmaya çalışmak ya da günün herhangi bir zamanında e-mail göndermek doğru bir seçim olmaz.Çünkü dar zamanda size minimum dikkatle yaklaşması, sizi rahatsız edecektir ve konuşmanızda yaratmak istediğiniz etkiyi yaratamama olasılığınız çok yüksek olacaktır.
Gerçekten önemli bir meseleyse konuşmak istediğiniz, ikinizin de yeterli zamanı ayırması gerekir.Böylece hem sizin sorunlarınızı önemsediğini görmüş olursunuz, hem de sizi daha dikkatli dinleyeceği için sorunları çözmeniz de kolaylaşır.

Onun yerine düşünmeyin.
Partneriniz dile getirmeden, onun aklından geçenleri tahmin etmenize imkan yok! Onun ne düşündüğünü tahmin etmeye çalışmaktansa, direkt olarak kendisine sormak sizi çözüme daha çabuk ulaştırır.Sorular sormak, sizi yanlış tahminlerden ya da yanlış izlenimlerden uzaklaştıracaktır.

Bu günü konuşurken, geçmişi karıştırmayın.
Bu, eşler arasındaki en büyük iletişim hatasıdır.Sorunlarınıza çözüm bulmak istiyorsanız, partnerinize gerçekten bir çözüm olduğunu ve sizinde çözüme ulaşmak istediğinizi hissettirin.Geçmişteki hatalarını gündeme getirdiğiniz takdirde, gösterdiği olumlu değişim ve çabaları görmediğinizi düşünebilir ya da asıl konuşmak istediğiniz konudan uzaklaşabilirsiniz.Mükemmeli beklemeyi bırakın! İnsan, hatalarıyla insandır öyle değil mi! Üstelik hatalarını anlamışsa, daha da değerlidir.

Hatalarınızın sorumluluğunu alın.
Eğer bir yanlış yaptıysanız sorumluluk alın ve hatalarınızdan dolayı başkalarını suçlamaktan vazgeçin.Verdiğiniz bir sözü tutmadığınızda, bile bile kendinize zarar vermenizi istemeyen insanlara karşı ya da kendinizi savunmak istediğinizde bahaneler yaratmaya çalışmayın.Sadece karşınızdaki insana karşı değil, kendinize karşı da dürüst olduğunuzda daha iyi hissedeceksiniz.Eylemlerinizin sorumluluğunu üstlendiğiniz de eşiniz size daha fazla güvenecektir.



Öfkeyi kendinizden uzaklaştırın.
Sinirlenmeye başladığınızı hissettiğinizde kısa bir mola verin, yürüyüşe çıkın, müzik dinleyin ya da sizi kısa sürede rahatlatacak başka bir şeyler yapın.Sinirlerinizi yatıştıracak bir şeyler yapmak, istemediğiniz halde ve sonradan pişmanlık duyacağınız şekilde eşinizi kırmanızı engeller.




Topluluk içinde tartışmayın.
Başkalarının yanında ilişkinize ait sorunlar hakkında tartışmanız, eşinizi otomatikman savunmaya teşvik eder.Bu durumda, konuşmada odaklanılan konu, önemli özel meseleler yerine ilişkinin karşılıkları zorlukları olur.Başkalarının yanında eşinizle samimi ve dürüst bir konuşma yapabileceğinize inanıyor musunuz?
İyisi mi meselelerinizi evinizde baş başa olduğunuzda konuşun.

19 Mayıs 2012 Cumartesi

Düğünümüz Volume 3

Eğlence dur durak bilmedi ve Bekarlığa Veda Partisi Volume 1 ile Kına Gecesi Volume 2 ardından sıra geldi düğüne...
Sıradan düğünlerin aksine, hem Trakya'da olmanın verdiği sarhoşlukla hem de düğünden çok parti havası verilmiş, eğlencenin dozunun çok yükseklerde seyrettiği bir akşamdı.

5 Mayıs 2012... Müge & Sertaç'ın bu özel gününden en güzel kareler...


Düğün için en özel anlardır; birbirine aşkla bağlı insanların bir ömür boyu birlikteliğe "evet" dedikleri an, gelinin duvakla örtülü o güzel yüzüne damadın kondurduğu içten öpücük, ömür boyu unutulmayacak bir şarkıda ilk dansları ve heyecanla ikisi için hazırlanmış pastalarını kestikleri an...

Güzeller güzeli gelinimizin mor elbiseli nedimeleri... Kendisinin isteği üzerine haftalarca arayıp sonunda bulduğumuz mor elbiselerimizle geceye bizlerde kesinlikle renk katmıştık. :))

Oynamaktan, hoplayıp zıplamaktan biraz dağılmış da olsak bebişimlee bayaa eğlendik o gece... :))

Hepimiz toplandık, çok eğlendik, çok güldük, yedik içtik, göbekler attık, deyim yerindeyse koptuk. :))
İyi ki evlenmişsiniz Müge & Sertaç dedik kısacası. :) 
Bir ömür boyu o geceki mutluluklarından daha da fazlasını yaşamaları dileğiyle, canım arkadaşlarımız Müge & Sertaç... 
Seviyoruz sizleri... 

17 Mayıs 2012 Perşembe

İnsan aşkı bırakınca yaşlanır.

"Yüzyıllık Yalnızlık", "Anlatmak İçin Yaşamak", "Şer Saati" kitaplarının ve daha bir çok başarılı eserin sahibi Gabriel Garcia Marquez...
Yakalandığı lenf bezi kanseri nedeniyle sağlık durumu kötüleşen ve inzivaya çekilme kararı alan Kolombiyalı yazar Marquez, yakın dostlarına bir veda mektubu göndermiş.


Yazarın mektubu bir çok dile çevrildi ve internet üzerinden de yayına verildi.
İşte usta yazar Marquez'in duygu yüklü veda mektubu:

"Tanrı bir an için paçavradan bebek olduğumu unutup can vererek beni 
ödüllendirse, aklımdan geçen her şeyi dile getiremeyebilirdim, ama 
en azından dile getirdiklerimi ayrıntısıyla aklımdan geçirir ve 
düşünürdüm. 
Eşyaların maddi yönlerine değil anlamlarına değer verirdim. 
Az uyur, çok rüya görür, gözümü yumduğum her dakikada, 60 saniye 
boyunca ışığı yitirdiğimi düşünürdüm. 
İnsan aşktan vazgeçerse yaşlanır. 
Baskaları durduğu zaman yürümeye devam ederdim. Başkaları uyurken 
uyanık kalmaya gayret ederdim. Başkaları konuşurken dinler, çikolatalı 
dondurmanın tadından zevk almaya bakardım. 
Eğer Tanrı bana birazcık can verse, basit giyinir, yüzümü güneşe çevirir, 
sadece vücudumu değil, ruhumu da tüm çıplaklığıyla açardım. 
Tanrım, eğer bir kalbim olsaydı nefretimi buzun üzerine kazır ve 
güneşin göstermesini beklerdim. 
Gökyüzündeki aya, yıldızlar boyunca Van Gogh resimleri çizer, Benedetti 
şiirleri okur ve serenatlar söylerdim. 
Gözyaşlarımla gülleri sular, vücuduma batan dikenlerinin acısını 
hissederek dudak kırmızısı taç yapraklarından öpmek isterdim. 
Tanrım bir yudumluk yaşamım olsaydı... Gün geçmesin ki, 
karşılaştığım tüm insanlara onları sevdiğimi söylemeyeyim. Tüm kadın ve 
erkekleri, en sevdiğim insanlar oldukları konusunda birer birer ikna 
ederdim. Ve aşk içinde yaşardım. 
Erkeklere, yaşlandıkları zaman aşkı bırakmalarının ne 
kadar yanlış olduğunu anlatırdım. Çünkü insan aşkı bırakınca yaşlanr. 
Çocuklara kanat verirdim. Ama uçmayı kendi başlarına öğrenmelerine olanak 
sağlardım. 
Yaşlılara ise ölümün yaşlanma ile değil unutma ile geldiğini 
öğretirdim. 
Ey insanlar! Sizlerden ne kadar da çok şey öğrenmişim. Tüm 
insanların, mutluluğun gerçekleri görmekte saklı olduğunu bilmeden, dağların 
zirvesinde yaşamak istediğini öğrendim. 
Yeni doğan küçük bir bebeğin, babasının parmağını sıkarken aslında onu 
kendisine sonsuza dek kelepçeyle mahkûm ettiğini öğrendim. 
Sizlerden çok şey öğrendim. Ama bu öğrendiklerim 
pek işe yaramayacak. Çünkü hepsini bir çantaya kilitledim. Mutsuz bir 
şekilde... 
Artık ölebilir miyim?"

16 Mayıs 2012 Çarşamba

Gitmelerin Vakti Öyleyse

Gidişler hep can acıtır, hüzünlere sürükler, geçmişe döndürür, üzer, gülümsemeleri siler...
Kimseye dokunamayacağınızı düşünürsünüz, gözleriniz aynı bakışları arar durur.Belki ellerinizi uzatsanız dokunacaksınız, o kadar da yakınsınız; ama dokunamazsınız.
Aslında bazen gitmelerin zamanıdır.Tüm yıpranmışlıkları, kalp kırıklarını, yağmur yağmur akan gözyaşlarını, kalp çarpıntılarını ve hayal kırıklıklarını ömür denen kesenize doldurup, gitmelerin vaktidir; dönüşü olmayan gitmelerin...


Dönüşler belki de daha çok can acıtır, çelişkilere düşürür insanı...O yüzden, bir kere gittiysen, dönmemelisin.Her şeyi savurmuşken, her şeyi kırmışken bir bir, tüm duygularını harabe yığını gibi içine gömmüşken diriltmeye çalışmamalısın hiç bir şeyi...
Karşındaki sana "Kal!" diyememişse, altında bir şey arama, belki de gözlerinde gördüğü yabancıyla konuşmaya korktu, belki de konuşmanın da bir çare olmayacağını artık biliyordu dinmeyen yarasına...
Bazen bakışlar bile yeter, bazen susuşlar bile yeter hiç bir şeyin değişmeyeceğini anlamaya...Ya da kalbindeki yerini anlatmaya...
Gittiğin yerden mutluysan, geri dönmeyeceksin.Gidişin, senin yarana kabuksa, deşmeyeceksin.Gitmek, senin tek yolunsa, yoluna devam edeceksin.
Gidişin beni yaralasa da, mutluysan gitmekten, gittiğin yerden bana bakmayacaksın bile...Ben senin arkandan bakarken kaybolduğun yola, sen gittin artık, dönmeyeceksin.

"İlk Dans" Part 2

"İlk Dans" Part 1 postumda sizlere düğününüzde kullanabileceğiniz ilk dans parçanız için alternatifler hazırlamıştım.Her ne kadar klasiklerden örnekler olsa da ilginizden dolayı öncelikle teşekkür ediyorum efendimmm... :)))
Ve düşündüm de yabancı şarkılardan verdiğimiz örneklere bir de Türkçe parçalarla devam edebiliriz.
İlk dansınızı sevdiğiniz insanın gözlerine bakarken haykıracağınız güzel aşk şarkılarıyla taçlandırabilirsiniz. 


İşte sizlere Türkçe şarkılardan seçtiğim "ilk dans" parçaları...

  1. Zuhal Olcay - Pervane  youtube.com 
  2. Zerrin Özer - Her Şey Seninle Güzel  youtube.com 
  3. Nilüfer - Taa Uzak Yollardan  youtube.com 
  4. Kenan Doğulu - Gelinim  youtube.com 
  5. Onur Akın - Seviyorum Seni  youtube.com 
  6. Mustafa Ceceli - Hastalıkta Sağlıkta  youtube.com 
  7. Sezen Aksu - Hoşgeldin  youtube.com 
  8. Ayten Alpman - Ben Varım  youtube.com 
  9. Rafet El Roman - Ömrümün Sahibi  youtube.com 
  10. Emre Altuğ - Neyleyim  youtube.com 
  11. Sefarad - Seni Ne Çok Sevdiğimi  youtube.com 
  12. Zerrin Özer - O Yaz  youtube.com 
  13. Kutsi - İlan-ı Aşk  youtube.com 
  14. Ferhat Göçer - Cennet  youtube.com 
  15. Mustafa Ceceli - Sevgilim  youtube.com 
Tabii ki benimde favorilerim var ama son şarkıyı kesinlikle tavsiye ediyorum.Son dönemlerde çıkan ve benim çok beğenerek dinlediğim bir aşk şarkısı...
Tüm yeni evlenecek çiftlere mutluluklar diliyorum...
Bir yastıkta kocayınız. :))))

Sizlerinde alternatifleriniz varsa bizimle paylaşabilirsiniz.Kim bilir, belki de birilerinin aşkına ilham olursunuz. ;)

15 Mayıs 2012 Salı

"İlk Dans" Part 1

Malum yaz geldi ve havanın ısınmasıyla düğün mevsimi de açılmış bulunuyor.
Düğün gününüz yaklaşıyor ve önemli bir ayrıntı var.
"İlk dans"ınız, "sizin şarkınız", hayatınız boyunca hiç unutmayacağınız o anı melodisiyle akıllara kazıyacak o şarkı...

Yıllar geçse de nerede ve ne zaman duyarsanız duyun, sizi o ana tekrar götürecek şarkıyı sizin yerinize bulup, bir nebze de olsa katkıda bulunmak istedim efendim... :))


Yapılan anketler sonucu seçilen bir kaç romantik şarkıyı sizlerle paylaşmak istiyorum.Bu listede klişe şarkılar da var, hiç duymadıklarınız da! Ama klişe diye sakın es geçmeyin, o anın büyüsünü sizlere yaşatan her zaman klasikler olacaktır.

İşte sizlere öneriler...

  1. Phil Collins - A Groovy Kind Of Love  youtube.com 
  2. Lonestar - Amazed  youtube.com 
  3. Leona Lewis - A Moment Like This  youtube.com 
  4. Robbie Williams - Angels  youtube.com 
  5. Carpenters - Close to You  youtube.com 
  6. Enya - Only Time  youtube.com 
  7. Bryan Adams - When You Love Someone  youtube.com 
  8. James Blunt - You're Beautiful  youtube.com 
  9. Diana Ross - Endless Love  youtube.com 
  10. Enrique İglesias - Hero  youtube.com 
  11. Take That - How Deep İs Your Love  youtube.com 
  12. Elvis Costello - She  youtube.com 
  13. Rod Stewart - Have I Told You Lately  youtube.com 
  14. Oleta Adams - Get Here  youtube.com 
  15. Evanescence - My İmmortal  youtube.com 
İlk dans, özeldir.Sevdiğiniz karşınızda tıpkı sizin gibi düğünün heyecanıyla yaprak misali titrerken, gözlerinizin daha önce buluşmadığı gibi ve kalbinizin birbiriniz için daha farklı atmaya başladığı bir andır.
Tüm yeni evlenecek çiftlere mutluluklar diliyorum...

13 Mayıs 2012 Pazar

9 AY 10 GÜN !

Daha küçücükken, her şeyden bir haber dünyaya geleceğimiz günü beklerken, yediğini içtiğini bizimle paylaşan, ağrısını sancısını seve seve yaşayan ve hiç bir zaman bundan sıkıntı duymayan, daha ilk günden sevgisini bize hissettiren melekler..."Annelerimiz"...
9 ay 10 gün...Gittikçe büyüyen karınlarında, doğduktan sonra her şeylerini adayacakları çocukları için kutsaldır anneler...
Benim annem gibi...
Küçükken ellerimden tutup yürümeyi öğrettin annem.Sonra, agulardan kurtardın beni, konuşmayı öğrettin.Belki şimdi bunun için biraz pişmansındır, bazen çenem durmuyor napalım... :)
Gün geldi el ele okul yollarına düştük, benim hep karnım ağrırdı.Hiç bilmezdin, aslında evde senle oynadığımız oyunlardan ve senin sıcaklığından ayrılmak istemiyordum.Şekerli sularla kandırırdın beni, "Şimdi geçecek karnının ağrısı." diye az mı şekerli su içtim. :)
Kavgalarımız hiç olmadı seninle.Benimle kavga ederken bile hep benim yanımdaydın.Ablamla arama girerdin, babamı sakinleştirirdin, benim için hep en iyisini isterdin.
Büyüdüm.Şimdi sana ne söylesem az, annem...Mutlu olduğunda da, mutsuzluğunda da, sinirlendiğinde de, sevindiğinde de hep hüzünlü bakışların vardı.Gittikçe sana benzedim ve hiç bir zaman sensiz bir hayatı düşünemedim annem.
Hep en iyi arkadaşım, en sağlam sırdaşım, en büyük destekçim ve nefes almama sebepsin annem.
Arkadaşlarım şikayet ettiklerinde ve benden anlamamı beklediklerinde onları hiç anlamazdım.Hiç bir meleğin dikenli telleri yoktur.Anne sevgisi başka bir şey, şanslıysanız ve benim gibi bir anneniz varsa...
Senin yüzünün gülümsemesi için her şeyi yaparım annem.İyi ki benim annemsin, iyi ki benim meleğimsin.Ve seçme şansım olsaydı yine bir "Dilek" tutardım annem. :)
Sana her şey için ne kadar teşekkür edersem edeyim hakkın ödenmez.Ama şuna inanabilirsin, tek istediğim senin gibi bir anne olmak...
Seni çok seviyorum annem, iyi ki benim annemsin...Ne kadar uzakta da olsam, kalp atışlarımızın ritmi hep aynı biliyorum.Anneler günün kutlu olsun meleğim...

Ve diğer meleklerim...

7 buçuk aylık hamile güzeller güzeli anne adayı ablam...Annelikte üzerimde yaptığı stajı, şimdi asıl alanda başarıyla devam ettirecek, inanıyorum. :) Minik Batuhan'nımızın geleceği günü sabırsızlıkla bekliyoruz...Geleceğin en güzel anne adayı, canım ablam, anneler günün kutlu olsun.

İlk kez teyze olmama vesile olan ve toraman Doruk'umun, miniş Derin'imin annesi ve de benim canımın içi ablam...Annelikte artık oldukça kıdemlisin ablacım.Anneler günün kutlu olsun.

12 Mayıs 2012 Cumartesi

Kına Gecesi Volume 2

Müge ve Sertaç'ın Bekarlığa Veda Partisi  'nin ardından, sıra geldi kına gecemize...Trakya usullerine uygun olarak geçirdiğimiz gecede kınalar yakıldı, göbekler atıldı, kahkahalar ve eğlence tam gaz devam etti.
Tabii ki nedimeleri olarak Müge'ye ve eniştemize ufak bir sürpriz yapmadan da edemedik. :)
İşte kına gecemizden en güzel kareler...

Trakya'da olunca alkolsüz olmaz. :)
Kına gecesinde kutlamalara shotlarımızla başlamış bulunuyoruz... :))

Müge ve Sertaç'ın nedimeler sarmış dört bir yanını... :)))

Ve iştee gecenin sürprizi... Çiftimiz için hazırladığımız "Samanyolu" şarkısını hep bir ağızdan söylerken... :)))

Bir gelenektir "yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar..." diye türkümüz eşliğinde gelinin eline kına yakmak...Kınamız yakıldı, türküler söylendi.Gelin kızımız geleneği bozup ağlamamışta olsa, biz onun gülümsemesini seviyoruz. :)

Kaftanıyla, kınasıyla, gülümseyen bakışlarıyla, gelin telleriyle ve hepimizin mutluluğuyla harika bir gece geçirdik.

Mutlulukları gözlerinin taa içlerindeki gülümsemeden belli olan canım arkadaşlarım, umarım bir ömür mutlu mesut olun, elleriniz yürekleriniz ayrılmasın ve hep güzel günlerinizi kutlamak adına birleşelim.Maşallah size...Sizleri seviyorummmm. :)

Kırklareli Ürünlü Köyü Ziyareti





Bu hafta içinde arkadaşlarımla apar topar toplanıp köy hayatını sonuna kadar bizlere yaşatan, enfes doğası ve kendi gibi doğal insanlarıyla dolu ve bir tanecik sarı papatyam Buket'imin Kırklareli'deki Ürünlü köyüne gittik.Edirne'ye yarım saat mesafedeki Ürünlü köyünde doğal yaşamı tam olarak özümseyip, eğlencenin de dibine vurduk açıkçası... :)

İşte sizlere Ürünlü köyü maceramızdan en doğal ve eğlenceli kareler...

Mis gibi kokusuyla domatesi dalından yemesi kadar büyük bir keyif daha olamaz sanırım...

İçtiğimiz enfes çorbanın, kendi usullerince yaptıkları mangalda tavuğun, Feriha teyzemin elleriyle hazırladığı peynirli böreğin ve o harika tatlının tadı damaklarımızdan uzun süre gitmeyecek anlaşılan...

Şalvarlarımızı giydik, eşarplarımızı taktık, artık tarlaya gitme zamanı... :)))
Bir çoğumuza çok yabancı gelen şalvarın da, ne kadar rahat bir şey olduğunu öğrenmiş olduk. :)

Traktörle gezerken manzarasını uzun süre unutamayacağımız Suat Gölü'nde, gezinen ineklerle çokta mutluyuz pekte mutluyuz. :)))

Ürünlü köyünün kahvesi.
Ve bizi tarlada çalışacak sanan köylü amcalarımız... :)))

Ve artık dönüş vakti...Tabii ki en sevdiğim papatyalardan toplamadan edemedim.Hala canlılar ve bana Ürünlü'yü hatırlatıyorlar. :)

Bir çok meyveyi dalından yiyebileceğiniz, her daim insanlarının samimi karşılaması ve içten ağırlamasıyla karşılaşabileceğiniz, oksijeni damarlarınızda sonuna kadar hissedebileceğiniz, küçük ve şirin Ürünlü'ye yolunuz düşerse mutlaka uğrayın.
2 günlük ziyaretimizde bizi en güzel şekilde ağırlayan Buket'ime ve ailesine de sonsuz teşekkür ediyorum.Beton yığını arasında nefes aldığımızı düşünürken, yaşamanın nasıl bir şey olduğunu bizlere hatırlattıkları için...

9 Mayıs 2012 Çarşamba

Yıllandıkça Paslanan Aşklar


Yıllandıkça paslanırmış aşklar...İlk anın heyecanını arar durursun...
Zaten aşk, kelebek misali derler ya...Seni gördüğümde minik bir tırtıldım belkide, ilk öpüşünle kanatlandım, tüm dünyayı gökyüzünden seyrediyordum, gücüm vardı.Bir bakışından aldığım lezzeti anlatmak için sayfalara sığamazdım, dünyalar yetmezdi.Her kanat çırpışımda yine dönüp dolaşıp sana geliyordum, en güvenli dalımdın.
Kelebeklerin ömrü bir gündü, ben ise seninleyken bir ömür gökyüzündeydim.Yavaş yavaş indim, yıllar geçtikçe kanatlarım paslandı.Sana her kanat çırpışımda yara aldım, fark edemedin.



Yıllar geçti diye midir bilinmez, gülümsemeler donuklaştı...Dokunuşlar, sözler, bakışlar, hisler, cümleler hep yaraladı.Senin gökyüzünde kayboldum, seni ararken yoruldum.
Kendi gölgeme bile yabancıyım artık, ne kadar zaman geçti ve şimdi arıyorum kaybolduğum yeri...Geceler geçiyor, gündüzler geçiyor, boğazımda yıllanmış bir düğüm aşkın...Çözmeye çalıştıkça birbirine dolaşan, kanatlarımı yaralayan...

Aşkın da, Meşkin de Bir Günü Var

İngiltere'de satılan "The Sun" gazetesinin yaptığı bir araştırmaya göre, zam istemenin, diyete başlamanın, sigarayı bırakmanın, aşık olmanın ve daha bir çok önemli kararlar almanın uygun günleri varmış.Zamanını, gününü doğru ayarladığınızda daha başarılı olabiliyorsunuz.
İşte haftanın günlerinin kararlarınıza ve hayatınıza etkisi...




PAZARTESİ
Stresten uzak durun!
Pazartesi günleri kalp krizinden ölme oranı, diğer günlere oranla %20 daha yüksek! Uzmanlara göre, pazartesi günleri stresten uzak durmak şart...
Ayrıca Yahoo.com'un yaptığı bir araştırmaya göre de pazartesi günleri başlayan diyetler, salı günü sona eriyor.Bunda biraz kadınların diyete genel bakışları da etkili tabii ki... :))







SALI
Yapacaklar listesi hazırlayın.
Araştırmalara göre, salı günü insanların en üretken günü.Bütün projelerinizi salı gününe erteliyorsunuz o zaman... :)


ÇARŞAMBA
Aşık olun!
ABD'de 8 bin bekar kişi üzerinde yapılan araştırmada, çarşamba günlerinin yeni tanışılan biri ile buluşmak için en ideal gün olduğu belirlendi.Buluşma iyi geçerse, iki gün sonra, yani cuma günü çiftler tekrar bir araya geliyor ve çoğu zaman uzun bir ilişkinin temelleri atılıyor.Benden tavsiye, buluşma gününüzü çarşambaya erteleyin. :)





PERŞEMBE
Seks için en ideal gün!
Araştırmalara göre, seks hormonlarının vücutta en yüksek seviyelerde olduğu gün perşembe...Özellikle perşembe sabahları kadın ve erkeğin seks hormonları, diğer günlere oranla 5 kat daha fazla çalışıyor.

CUMA
Sigarayı bırakın!
ABD'de yapılan araştırmalara göre, hafta sonu tatilinin getirdiği enerjiyle, sigara tiryakileri bu alışkanlıklarından daha kolay kurtuluyor.Bunun için en ideal gün cuma!

CUMARTESİ
Doğum yapın!
İngiltere'de yapılan araştırmalarda, cumartesi günleri doğan çocukların ileride daha başarılı oldukları belirlendi.Siz siz olun doğum yaklaştıysa cumartesi gününe kadar içinizdeki yavrunuzdan ayrılmayın.Tutun kendinizi... :))

PAZAR
Yemeğe çıkın!
Pazar günleri evde yemek yapmanın stres seviyesini aşırı derece yükselttiği belirtildi.Zaten çalışan kadınlar hafta boyunca süren yorgunluklarını, ev hanımları ise hafta boyunca eve tıkılıp kalmanın sıkıntısını eşleriyle pazar günü giderebilecekler.Bu yüzden en iyisi pazar günleri dışarıda yemek yemek... :)

8 Mayıs 2012 Salı

Camdan Kalp





Kadınlar...
Hassastır, kırılgandır, cam gibidir.
Elinizden kaydırıp kırarsanız onları, bir daha eskisi gibi olamazlar.Hasar az bile olsa, dikkatli hiç bir gözden kaçmaz, beceriksizce yapılmış tamirler...
Artık onu baş köşeye de koysanız kırıktır işte...Atlas halılarla döşeli salonlarda da oturtsanız, altın sulara da bulasanız, kırıktır.Kaprisinden değildir düzelmeyişi...
Bazen düzelmek istese bile, camdan kalp tamir tutar mı?!
Hassaslığı mıdır kadının suçu?Yoksa suçlu onu kıran mı?
Bir camın düşerken çıkardığı şangırtı, bir kadının feryadıdır.Kırıklar elbet batar kalbine kıranın...
Bir kadından camdan gözyaşları akar.
Dönüşü yoktur kırılan camdan kalplerin...Kadınlar cam gibidir.
Camın ömrü, kırıldığı ana kadardır.

3 Mayıs 2012 Perşembe

Bekarlığa Veda Partisi Volume 1

Müge ve Sertaç evleniyor... :)
İkisi içinde ortak düzenlediğimiz bekarlığa veda partisi, ilginç sürprizler ve eğlence dolu bir geceydi.Evliler kervanına katılmadan önce tüm dostların toplandığı, gülümseyen yüzleriyle eğlenceye dahil olduğu geceden, Müge ve Sertaç'ın mutluluğuna dair güzel kareler...

Gecenin belkide en beklenmedik sürprizlerindendi "Gelin Olacak" ve "Damat Olacak" yazılı kuşakları...Kapıdan girdikleri gibi üstlerine taktığımız kuşaklarıyla, aşkını doyasıya yaşayan ve bütün güzellikleri sonuna kadar hak eden güzeller güzeli gelinimiz ve gözlerinin içi aşkla gülümseyen bitanecik eniştemiz... :)

Birlikte hep mutluyuz ve hep mutlu olalım inşallaahh... ;)

Bekarlığa veda gecesinin vazgeçilmezi kırmızı duvaklarımızla çokta güzelizz ki biz... :))


Yakın zamanda olmayacağı kesin ama bir gün bende gelin olacağım.Ve bunu belgelemek istedim sanırım.. :))))

Bütün güzellikleriyle, komik anılarıyla, ilginç sürprizleriyle, Sertaç maskelerimizle, kırmızı duvaklarımızla, baloncuk tabancamızla ve sevdiğimiz dostlarımızla bekarlığa veda partimizde çok eğlendik.Seneleri aşan birlikteliklerine adım atarlarken, Müge ve Sertaç'ın yanında olmak da hem gurur verici hem de tahmin bile edilemeyecek kadar mutlu edici bir şey...
Tabii ki eğlence bununla sınırla kalmıyor.Kına gecemizden ve düğünümüzden de en güzel anıları ve "bu anı dondurmalıyız" dediğimiz güzel kareleri sizlerle paylaşacağım.
O gece ki gibi hep mutlu olun ve hep gülümseyin inşallah canım arkadaşlarım... :)