28 Kasım 2012 Çarşamba

KADINLARIN GİZLİ DİLİ & "ERKEKLER BİZİ ANLAMIYOR" YAZI DİZİSİ-2

"ERKEKLER BİZİ ANLAMIYOR!" Yazı Dizisi  'nin ikinci ve en anlaşılmaz karmaşık konusuyla karşınızdayım; kadınların söyledikleri ve aslında söylemek istedikleri!
Tam olarak çok bilinmeyenli denklemiz maalesef...Hayatımızı bir film şeridi diye adlandırırsak şimdi sizlerle "kamera arkası"na bir yolculuk yapacağız. :)

Kadınların ve erkeklerin aslında tamamen farklı dillerde konuştuklarına dair bir klişe vardır.Özellikle kadınları anlamak ve onların dilini çözmek, erkekler için efsanevi bir sorun gibidir.Erkekler arasında bir genelleme yapmak gerekirse, ilişkinin belli dönemlerinde sıklıkla duyduğumuz bir cümledir; "Anlamıyorum."


Aslına bakarsanız, erkeklere de çok fazla suç bulamıyorum.Genellikle biz kadınlar, söylemek istediklerimizi doğrudan söylemek yerine ima ederek anlatmaya çalışıyoruz.Üstelik imalarımızı da erkeklerin anlamasını bekliyoruz.Ki bu bodoslama düşünce yapısına sahip erkekler için oldukça anlaşılmaz bir durum oluyor, bu bir gerçek.

Kadınların ne söyleyip, aslında ne söylemek istedikleriyle alakalı minik bir kılavuz niteliği taşıyacağını düşündüğüm bir post hazırladım.Bakalım kurduğumuz cümlelerin gizemi neymiş?! :)

"İYİ."
Mutlaka bir tartışmanın sonunu getirmek istiyordur.Sanmayın ki karşısındaki erkeğin haklı olduğunu düşündüğünden pes ediyor.Aslında sadece "Kes sesini artık!" dememek için kibarlık yapıyordur. :)

"BEŞ DAKİKA."
Giyinmeye, hazırlanmaya gittiyse, bu beş dakikayı altıyla çarpıp, saatinizi ona göre ayarlamanızda fayda var.Sakın boşuna sinirlenmeyin, bütün kadınlar zaman kavramı konusunda aşağı yukarı aynıdır.Alternatifiniz yok maalesef, iyi beklemeler. :)

"BİR ŞEY YOK."
İşte en tehlikeli ifadelerden biri!Fırtına öncesi sessizlik demek, daha yerinde olur.Aslında gayet de bir şey vardır, fakat sorunu kendin bul demek istiyordur."Neden direkt olarak sorunu söylemiyor?" diye düşünmeyin sakın.Bence şanslısınız aslında, sorunu kendin bulabilirsin diye zekanıza güveniyor olmalı... :))

"CUMA AKŞAMI NE YAPIYORSUN?"
Bir kadın bir erkeğe özellikle bir gün için ne yapacağını soruyorsa, bu onun, o erkeği planına dahil etme ya da ona öncelik verme isteğinden kaynaklanır.Yani kadının bu soruyu sormasının nedeni, erkeğin hem kendisiyle daha fazla zaman geçirmek konusunda istekli olduğunu görmek, hem de erkeğin planları konusunda kendisiyle daha fazla iletişim halinde olmasını istemesidir.Aslında gayet açık bir soru değil mi... :)

"ARTIK ESKİSİ GİBİ KONUŞMUYORUZ."
Dikkat!Bu yorum ilişkinizin sıkıntıda olduğunu gösterir.Kadın bu cümleyle, eskiden yaptığınız uzun uzadıya sohbetleri, her anı ve durumu ilk olarak birbirinizle paylaşmanızı özlediğini anlatmak istiyordur.Kısacası size, "Konuş benimle.Kendimi sana yakın hissedemiyorum.İlişkimiz konusunda endişeliyim." demek istiyordur.Klasik erkek tepkisi ise, "Eee konuşuyoruz ya!" olacaktır muhtemelen.Ama unutmayın, ilişkinizin özel bir dikkate ihtiyacı olabilir.

Bunlar sadece bir kaç örnek tabii ki...
Beyler size tavsiyem, "Anlamıyorum abi bu kadın milletini!" demektense, biraz ilişkiniz adına çaba sarf edin.Bu sevdiğiniz insanı da sizi de mutluluğa biraz daha yaklaştıracaktır.

Aşkla kalın... :))

23 Kasım 2012 Cuma

TREND ALARMI: "Alfa Kadını" Olmak

"Alfa kadını" terimini ilk duyduğumda, vizyona yeni giren bir film ya da yeni yetme bir yazarın son çıkan kitabı sanmıştım.Meğer hepimiz ucundan kıyısından birer alfa kadınıymışız; haberimiz yokmuş...
Nasıl mı??? 
İnanın bana alfa kadını olmak düşündüğünüz kadar basit bir durum değil-miş.Kuralı kaidesi var-mış bu işin.
Buyurun inceleyelim. :)


Yaptığım araştırmalara göre, alfa kadını modern toplumlarda yaşayan kadınlara verilen isimmiş.Fazlasıyla genelleme yaptığımın farkındayım."Öyleyse hepimiz alfa kadınıyız" diye düşünmekte haklı olabilirsiniz.Fakat bazı ayrıntıları ve farklılıkları varmış alfa kadınının...Öncelikle alfa kadını, zorlu ve çetin bir iş yaşantısına sahip olmalıdır.Yanı sıra ev işleri, çocuk yetiştirme ve sosyal yaşam konularında da dengeyi kurmuş olmalıdır.
Yani kısacası bir çok "günümüz çalışan kadını" için alfa kadını tabirini kullanmak yerinde olur.

Alfa kadını ayağından topuklu ayakkabısını, gözünden marka gözlüğünü eksik etmeyen, kolunda "babyface" kocası olan kadın-mış!!!
Hepsi tamam da öyle koca nerdeee ???? :))))

Alfa kadını olmak öyle kolay değil-miş.Bir takım kurallardan bahsetmek mümkün.İlk ve en önemli kural, yüksek topuklu ayakkabı! Düz ve topuksuz ayakkabıları tercih eden kadınlar, ben sıradan biriyim imajı yaratıyormuş.
İkinci ve önemli kural, mutlaka çok pahalı bir markanın çantasına sahip olmak gerekiyor-muş! Biz öğrenciyiz, o çantaların fiyatı kadar aylık kira ödüyoruz, o nasıl olacak-mış ezikliğine girmek istemezdim ama durum budur. :)
Üçüncüsü ise, yine pahalı ve marka bir cep telefonu elinde, o da yetmeyecek bluetooth kulaklığı takılı, bilmem ne marka gözlüğü gözünde, çekici ve zayıf bir fiziği ile marka kıyafetleri olmasıy-mış!
Tüm bu zırvaları yaptınız diyelim ya da zaten sahipsiniz; yetmiyor-muş!

Bir de "Beta Erkeği" bulmak şart-mış!
Asıl sorun da bu zaten. :) Alfa kadını, sadece bir Beta erkeği ile birlikte olur-muş.Beta erkeğinin özellikleri bakacak olursak da;
Adam bütün gün evde yan gelip yatıyor, sözüm ona evden çalışıyor, kolunun altında bir sörf tahtası, kadın iş yerinde çırpınırken, o Miami sahillerinde keyif çatıyor, altında jean pantolon ve boynunda spor çantası, üzerine yapışan dar tişörtü, yüzünde ise "babyface" dedikleri seksi ama yaramaz çocuk ifadesi olan yaşı genç erkekler...
Yani bir adet bu modelden bulacaksınız ve size "Alfa Kadını" diyecekler.
Aman ne ala!!!

18 Kasım 2012 Pazar

İyi ki doğdum beeennnn :)))

16 Kasım itibariyle elimde bastonum, ağır işiten kulaklarım, buruş buruş cildim, ağarmış saçlarım ve şişe dibi gözlüklerimle yaşlılığın dibine vuracağım günlere bir adım daha yaklaşmış bulunmaktayım. :)
Doğum günlerimde hep sevdiklerimle olmak, bir pastanın etrafına şen kahkahalarla ve gülümseyen gözleriyle dostlarımın toplanması hep içimi kıpır kıpır etmiştir.
Ama bu defa başka...!!!!!!!!
Sanırım üniversite hayatım içinde yaşayıp yaşayabileceğim en büyük mutluluktu; doğum günümde hayatımdaki en değerli dostlarımın benim için toplanması...Tabii ki en baştan başlıyorum doğum günü serüvenime. :)

İlk olarak henüz doğum günüme saatler kala eve geldiğimde, can dostlarım ev arkadaşlarım tarafından hazırlanan minik bir sürprizle başladı her şey... :) 

Odamın kapısında beni karşılayan notların devamında, çeşitli yerlere serpiştirilmiş post-itlerde ve doğum günüm için hazırlanmış takvimde... Her şey o kadar özenle hazırlanmıştı ki, bir duygu selidir koyverdim gitti. :) Ellerine sağlık Emel'im...

Ve işte kutlama zamanı...Edirne'de, benim doğum günüm de anca Leman Kültür'de kutlanırdı zaten. :)))
Tamamen sürprizlerle gelişen doğum günümde yine hep birlikte, bir aradaydık...


Tabii ki bu kadar değiliz...Unuttunuz mu, "hep bir aradayız" demiştim! :) Ve inanılmaz eğlenceli bir doğum günüydü. :)

İşte hem abi, hem kardeş, hem de en sevdiklerim...

Her zaman hayatımda şen bir kahkaha olarak kalacak, en değerlilerim...



Vakit geçirmekten hoşlandığınız çizgi film karakteri gibidir arkadaşlarınız...En sevdiğiniz masal, en çok güldüğünüz fıkra, en güzel dakikaları geçirdiğiniz ortaklarınızdır.Derdiniz olduğunda yanıbaşınızda, mutluluklarınız da ise şen kahkahalardır.
Üniversite yıllarımda bulduğum, ellerimden hiç bir zaman kayıp gitmeyeceğine inandığım en değerli insanlar...
İyi ki varsınız.

 İyi ki doğdum ben ve iyi ki bir aradayız.Hepinizi çok seviyorum, teker teker çok teşekkür ediyorum; düşündüğünüz için, değer verdiğiniz ve dostluğunuz için...

Benimle kalın... :)))

15 Kasım 2012 Perşembe

"Biz Nasıl Seviyoruz?" & Bir Erkeğin Penceresinden

Birkaç gün önce takipçilerimden biri bana çok güzel bir mail yollamış.Mailinde bir erkek olarak ilişkilere bakış açısını, ilişkide sevgi adı altında düştüğümüz yanlışları, sadece sevgilinizle olan ilişkinizde değil anne-baba-çocuk ve arkadaşlık ilişkileri dahil olmak üzere çok güzel bir şekilde yorumlamış.
Ben de sizlerle bu güzel yazıyı paylaşmak ve bloğum aracılığıyla takipçime teşekkürlerimi sunmak istedim.

Biz  Nasıl  Seviyoruz ?
“Hayatınızda biri varsa onu özgürce sevin, köleleştirmeyin. Eğer karşımdaki insanı kendi doğrum için değiştireceksem beni sevdiği için değişecektir, ben de öyle. Çünkü onu seviyorum, ama ben onun esiri olmamalıyım. Karşımdakini o olduğu için her şeyi ile kabullenip sevmeliyim.”
“Bu dönemde kimse sizin yakışıklılığınıza, evinize, arabanıza bakmıyor. Sizin yarattığınız enerjiye ve ağzınızdan çıkan bilgi dolu sözlere bakıyorlar. Eskidendi boş insanlar. Şimdi sevgi dolu insanların zamanı, şimdi uyanma zamanı, birbirinizi özgürce sevin, özgür bırakın zaten yanınızdadır.” 
Evet, ilginç bir konu; biz nasıl seviyoruz?!
Biz nasıl seviyoruz insanları, bir düşünün bakalım, gelin ilişkilerinize.
Karı koca ilişkileri; anne baba –çocuk ilişkileri; arkadaş ilişkileri; sevgili ilişkileri.


Nasıl seviyoruz?
Eskiden ben sırılsıklam aşık olurdum, severdim, çok severdim ve o kişiyi hayatımda köleleştirirdim. Yani o benim kız arkadaşım! Hiçbir yere gidemez, benim dışımda bir hareket yapamaz, benim bilgim olmadan hiçbir şey yapamaz, edemez, konuşamaz.



Bugüne kadar yüzlerce binlerce kişiyle yaptığım görüşmelerde hep şunu gördüm: “Ama ben onu çok sevdim!”
Tamam güzel ama, biz öyle bir seviyoruz ki karşımızdaki insanı köleleştiriyoruz kendimize. Karşımızdaki insanı kendi çizdiğimiz sınırlar içine alıyoruz ve ona özgürlük alanı vermiyoruz.
Ben eskiden kıskançtım, paylaşmazdım. Ben onu seviyorum ve eğer seviyorsam benimdir. Ne haddine onun başkalarıyla yemeğe gitmesi, sohbet etmesi. ‘Ondan ben sorumluyum, ben erkek adamım’ deyip karşımdaki kişinin özgürlük alanını kısıtlıyordum. ‘Yapamazsın, edemezsin, gidemezsin.’
Daha sonra binlerce insanla görüşünce (ve bunların çoğu kadındı), bana söyledikleri şuydu:
“Bülent bey, kocam çok kıskanç, bana nefes aldırmıyor. Hiçbir aktivitem yok. Eve kapandım. Ben zaten kocamı seviyorum, ona sadığım. Ben zaten onun hayatındayım. Ama beni öyle sıkıyor ki hareket edemiyorum. O zaman da hayatımdaki insan bana batmaya başlıyor. Çünkü sen beni köleleştiriyorsun, sen beni bastırıyorsun, sen beni kıskançlıklarınla rencide ediyorsun.”
Evet ben bu konuda oturup düşündükten sonra kadınların haklı olduğunu anladım. Eğer benim hayatımda birisi varsa, ben ona güvenmeliyim. Eğer bir şey varsa, o zaten benim hayatımdan gidecek. Evren artık frekansları öyle ince ayarlıyor ki sana yanlış yapan biri zaten hayatından gidiyor. Senin hayatında duramıyor.
Özgür bırakın.  Özgür bırakmak demek, “Bana ne?” demek değildir. Yine sevdiğinizi söyleyin, yine merak edin ama sıkmayın. Biz karşı tarafı sıktıkça, onun sınırlarını çizdikçe, karşı taraf da bizim sınırlarımızı çizer. Birbirinizi daha özgür sevin. Daha anlayışlı ve sevgi dolu sevin.
Ben şunu söylüyorum, “Eğer hayatımda biri varsa ben onu özgürce sevebilmeliyim.” Zaten güveniyorum, gittiği yerde yanlış yapmadığını biliyorum.
Biz kıskançlıklarla birbirimizi boğuyoruz, eziyoruz. Küçük kapalı bir kafese kapatıyoruz. Açın kafesin kapaklarını, benim hayatımdaki kişi bir kuş gibi özgür olsun, özgürce uçsun. Zaten gelip konacağı yer benim dalımdır. Benim konacağım dal hayat arkadaşımın dalıdır.

Artık bu dönemde 2010 ve sonrasında de kişilerin birbirlerini yeniden sevmeleri, yine aşık olmaları gerekecek. Fakat eski usül kıskançlık ve güvensizliklerle entrikalarla birbirlerini hapsetmeleri değil.
Hayatınızda biri varsa onu özgürce sevin, köleleştirmeyin. Eğer karşımdaki insanı kendi doğrum için değiştireceksem beni sevdiği için değişecektir, ben de öyle. Çünkü onu seviyorum, ama ben onun esiri olmamalıyım. Karşımdakini o olduğu için her şeyi ile kabullenip sevmeliyim.

Niye bir araya geliyoruz? Eşleşmek için, birbirimize farkındalıklar yaratmak için. Birbirinizi değiştirmekten vazgeçin. Birlikte anlayış içinde olalım, kimseyi değiştirmeye çalışmayalım. Karşımızdakini eleştirip değiştirmeye çalışıp da kendimizi doğru görmekten vazgeçelim. Herkes kendisine göre doğrudur. O kişiyi hayatında tutuyorsan onu olduğu gibi kabullen. Değiştirmeden özgür bırak zaten seviyorsa senindir.
Kıskançlık nedir biliyor musunuz? Çünkü ben de yaşadım. Kendine güvensizlik ve yetersizlik korkusu. Kendimi yeterli görmüyor, kendime güvenmiyordum. Başka bir erkeğin onu benden alacağını düşünüyordum.
Ben yeterli ve güçlü bir erkeğim, şimdi buna inanıyorum. Ben bilinçaltımı buna programladım. Kıskançsanız kendinizi değerli görmüyorsunuz, bir başka insandan daha aşağıda görüyorsunuz. Hepimiz eşitiz. Bedenimiz ikinci planda, birinci planda yarattığımız enerjidir. Bu dönemde kimse sizin yakışıklılığınıza, evinize, arabanıza bakmıyor. Sizin yarattığınız enerjiye ve ağzınızdan çıkan bilgi dolu sözlere bakıyorlar. Eskidendi boş insanlar. Şimdi sevgi dolu insanların zamanı, şimdi uyanma zamanı, birbirinizi özgürce sevin, özgür bırakın zaten yanınızdadır.
Sevgi ve Işıkla

Sevgili takipçim "mutlu1insan"a benimle paylaştığı bu güzel yazısı için çok teşekkür ediyorum.
Peki ya siz nasıl seviyorsunuz???

Aşkla kalın... :)

12 Kasım 2012 Pazartesi

5 Soruyla "İlk Buluşmanızı" Taçlandırın

Bu gün nedense en başa dönüp, "ilk buluşmaları" konu almak istedim.Sanırım dün akşam yakın bir arkadaşımdan aldığım bir telefondan etkilendim, yeni sevgili girişimleri ve kızların ilk buluşma sonrası klasik değerlendirmeleri... :)
Çok mutlu olmamın yanı sıra bir de katkım olsun diye düşünerek bu postu hazırlamaya karar verdim.

İlk buluşmada erkeklere sormanız gereken 5 hayati soru ne olabilir???Acaba size uygun biri mi?Görüşmeye devam etmeye değer mi?Ya da ilk buluşmada neler konuşulur, nelerden bahsederek onu daha iyi tanıyabilirsiniz?
İşte öneriler...

Ne tür filmlerden hoşlanırsın?
Filmlerin kişiler üzerinde oldukça etki bıraktığı bir gerçek.Kimi filmler ilham verirken, kimisi de geçmişe götürüp derin izler bırakabilir.Bu soruya verdiği cevapla ilgi alanlarını öğrenmiş olursunuz.Aynı zamanda da geçmişle bağlantılı olup olmadığını, duygusal mı yoksa aksiyon tutkunu mu... gibi bir çok sorunuz da cevabını bulmuş olur.

Kitap okur musun?
Bir çok erkeğin sıkıcı bulduğu bir aktivitedir, kabul etmek lazım.Fakat bir o kadar da kitap okuyan erkeğin olduğunu rastlıyoruz.Verdiği cevaplarla ve kitap isimleriyle, duygu ve düşüncelerinin altında yatan kaynağa ulaşmış olursunuz.İç dünyasını da az çok keşfetmenize yardımcı olacaktır.

Mesleğinden bahseder misin?
Biz kadınlar için en can alıcı nokta budur sanırım.Bir kişinin mesleği, onun ilgi alanlarının ve yaşam standartının  yansımasıdır.Bu soruya verdiği cevapla hayata bakışını, geleceğe dair planlarını ya da hırslarını öğrenmiş olursunuz.Bir bakıma ilişkinizin gidişatı konusunda daha ilk günden fikir sahibi olmanıza yardımcı olabilecek bir soru bence.

Ne tür müzik seversin?
Çoğu zaman ruh halimize uygun, o anki modumuzu yansıtan müzikler dinlemeyi tercih ederiz.Bir bakıma müzik, duyguların dışa vurumu konusunda da yardımcıdır.Bu soruya vereceği cevapla ruh halini çok daha net anlamış olacaksınız.



Evcil hayvanları sever misin?
Kimisi kedilerden hoşlanır, kimisi köpeklerden, kimisi balıktan, kimisi de kuştan börtü böcekten.Ama hayvan sevgisinin kişideki şefkat duygusuyla alakalı bir durum olduğunu düşünürsek, bu soruyla ne kadar şefkatli bir erkek arkadaşınız olduğu konusunda fikir sahibi olabilirsiniz.




Basit ve gündelik sorular gibi görünse de, yıllardır ilişkilerini sürdürüp de birbirinden bihaber kişiler olduğunu görebiliyoruz.Bu nedenle sizlere ve canım arkadaşıma tavsiyem, iletişim kurmadan sorgulamadan bir insanı tanımak neredeyse imkansızdır; ilişkinizde soru işaretlerine yer vermeyin!

Aşkla kalın... :)

6 Kasım 2012 Salı

"Seni hiç terk etmeyeceğimi söylesem, beni sevebilir misin?"

 Çevremdeki bir çok arkadaşımın salya sümük ağladığını söylediği, beğenerek izlediklerinden bahsettiği, başrollerini Özcan Deniz ve Fayriye Evcen'in paylaştığı, bir uyarlama senaryo olmasıyla da ses getiren, yoğun ilgi gören "Evim Sensin" filmini izlemeye gittim.

Film için yorum yapmak gerekirse, ilk kısımda şaşılacak derecede güldüğümü söyleyebilirim.Sanırım kendimi biraz fazla ağlamaya şartlayarak gittim filme. :) 2. kısımda ise dram ve aşk son demlerine kadar hissediliyordu.Öyle ki sinema salonunda arka sıralarda duygu seli yaşayan bir kız utanmasa çığlık çığlığa ağlayacaktı.

Film için söylenenlere baktığımda, bir Güney Kore filminden uyarlandığına rastladım.Filmin ilk kısmında bunu anbean hissedebiliyorsunuz.Özcan Deniz'in müzik eşliğinde inşaatta catwalk şeklinde yürüyüşünden tutunda, filmin ağır çekimde ilerleyişine kadar bir uyarlama olduğunu anlamak mümkün. :)) Ve film boyunca tek takıldığım Fayriye Evcen'in kanadına basılmış kuş kıvamında ciyaklayarak gülmesiydi tabii ki. :))


"Evim Sensin"...
Sevmeye ve sevilmeye değer birine söylenecek en güzel sözlerden biri sanırım.Yani nerede, ne durumda, nasıl  olduğumuzun önemi yok, sen yanımda ol yeter şeklinde...
Genel anlamda başarılı bulduğumu, yaşanan trajik olayı hissettirmeyi başardığını söyleyebilirim.Filmde geçen şarkınında (Sen yarim idun) gayet başarılı olduğunu eklemek istiyorum.Kısaca hem güldürüp hem ağlattı hem de biraz saçmalattı diyelim. :)

Peki ya sizin eviniz kim???

Aşkla kalın.. :)

3 Kasım 2012 Cumartesi

"Sırf zevk için şuan senden ayrılabilirim! "

Ahh erkek milleti! 
Bazen öyle çileden çıkartıyorlar ki, tahammül sınırlarınızı ciddi biçimde zorluyorlar.Sabır taşı olsanız bile çatlarsınız yani, öyle bir durum...
Farklı cinsiyetler, farklı düşünce yapıları, farklı bakış açıları, farklı farklı farklı...Hepsine tamam ama, aşık olurken mutluluk kelebeği kıvamında gezinirken bu farklılıklara ne oluyor?!

İşte bir erkeğin söylerken gayet rahatlıkla ve yayık yayık söylediği, fakat kadınların çileden çıktığı cümleler...



"Bütün kadınlar aynı!"
Genelde tatsız durumlarda kullandıkları bu cümle ile sizi diğerlerinden farksızlaştırıyorlar, akılları sıra...Bir çoğumuz aynı durumlara aynı tepkileri verebiliriz, tıpkı erkekler gibi.Bu cümleyi dile getirirken bunu düşünüyorlar mı acaba?!

"Elinin hamuruyla erkek işine karışma!"
Hiçbir kadın inşaatta kum karmaya, taşınırken koltuk taşımaya ya da patlamış bir egzozu değiştirmeye kalkışmaz sanıyorum. :) Öyleyse gücünüzle yaptığınız işler dışında bu kadar da kendinize güvenmemelisiniz beyler...



"Kim soktu bunları senin kafana!"
"Kadın" denen varlığın ne kadar komplike ve ayrıntılı düşündüğünün farkına varamayan erkekler tarafından kullanılan fix bir cümle... :) Genelde haksızlıklarını kabul etmeyip "nereden çıkarıyorsun canım" tribaline bağladıkları anda dile getirirler ve sonuç olarak, yine haksız çıkarlar. :)

"Sen kadınsın, otur oturduğun yerde!"
İnsanın böyle bir durumda ya "eee..?" deyip mantıklı bir açıklama bekleyesi geliyor, ya da osmanlı usulü yollara başvurası gelio sanırım.Kadın-erkek fark etmeksizin çalışılabileceğini, kendini koruyabileceğini, kendine bakabileceğini, ihtiyaçlarını karşılayabileceğini vs vs anlamalı çiftler, karşılıklı olarak...Fakat artık eskidendi o ataerkil anlayış, "evinin kadını, çocuklarının anası olacaksın" zihniyeti.Uyanın beyler!!!

"Kilo almışsın!"
Bir ilişkide bomba etkisi yaratacak, erkekler açısından hayati tehlikesi olan ve bir kadının içindeki canavarla tanışma fırsatı bulabileceğiniz nadir cümlelerden biri daha... :) Yahu beyler, derdiniz nedir yani! Açıklama olarak da "ben seni her halinle seviyorum" derler, fakat 2-3 kilo almaya görün.Saçınızda yaptığınız radikal değişimleri fark etmeyen erkek bünyesi, aldığınız bir kaç kiloyu anında analiz edip size diyet listesi bile hazırlayabilme potansiyeline sahip maalesef.

"Bakarız!"
En sık kullanılan "kaçış" cümlesi olmakla birlikte, erkeklerin ne kadar da saf düşünebildiklerini anlamak o kadar da zor değil.Siz bu şekilde başınızdan savarak konunun kapandığını mı sanıyorsunuz, kadın denen ayrıntı denizi varlığın konuyu unutacağını mı düşünüyorsunuz?! Çok yazık ki, unutmuyoruz beyler ve ne kadar bakarsanız bakın biz hep baktığınız noktadayız. :)

Ve işte sırf bu cümleler yüzünden, zevk için sizden ayrılma düşüncesine kapılan kadınlara hak verin lütfen!

Örnekler tabii ki çoğaltılabilir, fakat erkeklere fazla da yüklenmek elden gelmiyor maalesef. :)
Sizlerin de erkek arkadaşınızda ya da eşinizde böyle tabulaşmış ve sizi çileden çıkaran cümlelere rastlarsanız, bizimle paylaşın.Kim bilir, belki de minicik de olsa bir farkındalık yaratıp ne kadar sinir bozucu olduklarını fark etmelerini sağlayabiliriz. ;)

Aşkla kalın... :)