28 Eylül 2012 Cuma

50 cc "Sen" ...

Hani bazen içinizden bir ses, git, tut kolundan ve gözlerinin taa içindeki kendinle yüzleş der ya; hala orada mısınız, eskisi gibi sevdalı mı bakışları bilemeden...
Hani bazen içinizdeki ses, git, sadece O'nu değil, birlikte yürüdüğünüz sokakları, oturduğunuz kafeleri, gülüştüğünüz parkları ya da kalbinizin çarpmaya başladığı o yemyeşil çayırı geride bırakıp git! der ya; yapamazsınız, ne kadar kızsanız da bırakamazsınız hatıralarınızı öyle boynu bükük... 
Artık bir şeylerin üstünü kapatmak, yok-muş, hiç olma-mış gibi yapmaktır en büyük meziyetiniz...

Oysa, tuhaf ama bir acı vardır sizi hep huzursuz eden, içinizi sıkan ve çoğu zaman nefesinizi kesen; her adımda her adını andığında-anıldığında, içtiğin her yudumda yediğin her lokmada, söylediğin her sözde duyduğun her cümlede, her yattığında yanındaki boşlukta, uyurken her ürperdiğinde uyuyamadığında saç tellerinde, başını her yastığına koyduğunda sıcacık bir omuz aradığında, duyduğun her melodide, içtiğin her kadehte sarhoşluğunun her zerresinde...

Bu içini acıtan acının, derinlerde sızlayan ağrının da bir ağrı kesicisi olsa ya; günlerce haftalarca aylarca hatta yıllarca uyuştursa beni, bir daha sevmemecesine...


20 Eylül 2012 Perşembe

(B)İNDİRİM ZAMANLARI & KADINLARIN ALIŞVERİŞ TUTKUSU YAZI DİZİSİ-1

"ERKEKLER BİZİ ANLAMIYOR!" Yazı Dizisi  'nin ilk ve sanırım en can alıcı konusu; kadınların bitmek tükenmek bilmeyen alış-veriş tutkusu!
Kendimden biliyorum; kadınlar çoğu zaman sıkıntıdan, değişim arayışlarından, bir başkasında görüp çok beğendikleri bir kıyafete sahip olma arzusundan ya da sadece etiketinde "indirim" yazdığı için alış-veriş yapmak isterler. :) Ve hiç bir erkek bu konuda engin bir anlayışa sahip değildir!

Alış-veriş merkezlerinde şöyle ufak bir gözlem yapsanız, kadınların kıyafetlerin arasında dönüp dururken nasıl gözü dönmüş bir hale gelebildiklerine şahit olabilirsiniz.Hatta bu tutku çoğu zaman rüyalarına bile girer.Bir arkadaşımdan duymuştum, "rüyamda beğendiğim o etek %50 indirime girmişti." diyordu neredeyse ağzı sulanarak... :)

Araştırmalara göre, kadınların bu çılgınca alış-veriş arzusunun bir açıklaması yok.Erkeklerinde bu durumu anlayamaması bir yerde doğal yani...Ancak tahminler şöyle ki, bakımlı olmak ve dış görünüşüne önem vermenin dışında, bu çılgınlık özgüven eksikliğinden kaynaklanıyor.Kıyafetleri ve mücevherleriyle girdikleri ortamlarda dikkatleri üzerine çekmek isteyen kadınlar için maalesef söylenecek pek bir söz yok.Açıkçası anlaşılacak bir tarafları da yok, kabul.

Fakat bakımlı görünmek ve kendini iyi hissetmek her kadının hakkı diye düşünenlerdenim.Kaldı ki alış-veriş deyip geçmemek lazım; inanın bana her derde deva bir etkinlik... :)

Moralinizin en bozuk olduğu anda ya da sevgilinizden ayrıldığınızda, kendinizi eve kapatıp günlerce bunalıma girmek yerine, değerli olduğunuzu hissetmenize yardımcı olacak ufak bir yenilik sizi kendinize getirecektir.Erkeklerin bakış açısı ise, "bu kadar kıyafetin var bunu nerede giyeceksin!", "oha!bu elbiseye bu kadar para verilir mi!", "ne gerek vardı şimdi milyon tane ayakkabın olduğu halde bir yenisini almaya!", "senin bu çantaya verdiğin parayla ben dolabımı kıyafetle doldururdum!" gibi gibi gibi cümlelerle sadece sizi daraltır.

Hem onlar nereden bilecekler, alış-veriş yaparken ne kadar özgür, mutlu, heyecanlı ve bir de indirimleri yakaladıysanız ne kadar çılgın olabileceğinizi...Erkeklerin kadınları anlayamamasının temelinde, bir t-shirt ve bir pantolonla haftalarca yaşayabilme potansiyelleri yatıyor maalesef...


Bir de "moda" faktörü var tabii ki!
Televizyonda, internette ya da moda dergilerinde gördükleri her kıyafeti, mücevheri, ayakkabıyı bir anda beğenip, "bu benim olmalı" arzusuyla dolabiliyoruz!
Erkeklere de hak vermek lazım.Şöyle ki, moda olduğu için sokakta bir dönem herkes neon renklerde ışıl ışıl trafik lambaları gibi gezinirken; bir dönem de tuhaf kesimlerle ya da aynı tarz kıyafetlerle bizleri görüyorlar.Haliyle "hangisi benim hatundu yaa!" şeklinde ikileme düşmeleri de olası bir durum maalesef. :)

Tabii onlar "pişti olma"nın nasıl bir rezalet olduğunu bilemezler!Bizler modaya uyum sağlayalım, bakımlı ve özenli giyinelim derdindeyken aslında aynı fabrikanın üretim fazlaları gibi olduğumuz ayrıntısını kaçırıyor olabiliriz; fakat erkeklere ne kadar özenli de giyinseniz, ne kadar bakımlı da olsanız, ne kadar günümüz modasına uygun trendlerde de takılsanız YA-RA-NA-MAZ-SI-NIZ!

Size tavsiyem, siz siz olun alışverişe giderken kendi çapınızda romantizm peşinde koşturup erkek arkadaşınızı da davet etmeyin; aldıklarınızı eve geldiğinizde sergi şeklinde göstermek yerine bırakın giydiğinizde dışarıda bir yerlerde görsün; nezaketen de olsa fikrini sormak tam bir saçmalıktır (o bir hafta boyunca aynı t-shirt ve pantolonla gezinirken size fikrinizi soruyor mu!) ve son olarak alış-veriş etmek güzeldir. :)

İndirim zamanlarında (k)alın... :))

15 Eylül 2012 Cumartesi

"ERKEKLER BİZİ ANLAMIYOR!" Yazı Dizisi

Şimdiye kadar yaptığım araştırmalarda, gözlemlediğim birlikteliklerde ve hepsini bir kenara bırakıp kendi yaşadığım ilişkilerde gördüm ki, erkekler kadınları anlamıyor!
Biraz detayına inersek konunun, kabul etmek lazım ki kadınlar çok da şeffaf ve anlaşılır yaratıklar değiller.Erkeklere göre en azından... :) Fakat erkekler de bir o kadar küt, yani sabit ve tabiri caizse "odun" yaratıklar maalesef...

Bir çok ilişkinin bitme sebebi, anlayışsızlıklar oluyor malum.Burada sadece erkeklere yüklenmek değil niyetim; ama biraz gerçekçi düşünürseniz, biten bir ilişkinin ardından "neden bitti?" sorusuna erkeklerin verdiği cevap çoğunlukla aynıdır:
 "Ne biliyim abi, bitti dedi gitti, yine saçma bişeye trip atıyodur yaa..."  :)

Tabii ki durum bu kadar basit değil! Düşündüm taşındım ve sizler için bir yazı dizisi oluşturmaya karar verdim.


"Erkekler, biz kadınları neden anlamıyorlar?"
Başka bir deyişle, "Erkekler bizim hangi hareketlerimize anlam veremiyorlar? Neden?"


Sizlerden de yaşadığınız ilişkilerde ya da gözlemlediğiniz ilişkilerdeki anlayışsızlıkları benimle paylaşmanızı istiyorum.
  didemgvn13.11@gmail.com adresinden bana ulaşabilirsiniz.Maillerinizi bekliyorum.

Aşkla ve anlayışla kalın... :)))

OTURMAYA MI GELDİK ?? & "İLİŞKİ'YE İLİŞKİ'N EDİRNE'DE :)

Bahsettiğim üzre geçtiğimiz günlerde, bütünleme sınavlarım dolayısıyla Edirne'ye gitmiştim.Tam anlamıyla sınav bahane, eğlence şahane oldu tabii ki. :)
Toplamda 4 senedir, fakat yoğunluklu olarak son 2 senedir, kış ayları boyunca sevincini, üzüntünü, kırgınlığını, sevgini, aşkını, acını, huzurunu, göz yaşını, ızdırabını, sofranı, ekmeğini, aynı evi, odanı, her şeyiyle hayatını paylaştığın candan dostlarını görünce insan mutluluğu daha bir başka oluyor.Eksiklerimiz olsa da toplanabildiğimiz kadarıyla  sınav sonrası durmaksızın bir eğlence furyasına tutulduk gittik. :)

İşte en güzel anlar...


Edirne - Karaağaç'ta yeşilliklerin içinde, bin bir türlü çeşidiyle "Yeşil Sera"'da kahvaltımızı yaptık.Lor peyniriyle kavrulmuş biber, çeşitli baharatlardan ağzınızda harika bir lezzet bırakan Poy'a kadar, masadaki her şeyi silip süpürdük desem yeridir. :)


Akşamın ilk ışıklarıyla kendimizi sokağa atıp, biraz kafa dağıtıp, bütün yazın dedikoduları ve özlemleriyle dolu sohbetimizi ettik, yedik, içtik ve çooookkk eğlendik. :)


"Yeşil Sera"'da kahvaltımızın ardından içtiğimiz enfes Türk kahvesi, bütün enerjimizi depoladığımız "Punto Shot Bar"'daki ilk deneyimimiz "Tequila Tabasco"...Acı sosla hazırlanan tekilanın ardından alışık olduğumuz tuz ve limonun aksine, karabiberli domates yemeyi denediniz mi hiç??? Alkol severlerin kesinlikle denemesi gereken bir içecek... :)


Vee gecenin sonu... Üzerimizdeki bütün negatif enerjiyi, elektriği atıp; yüzümüzde kocaman gülümsemelerle ve büyük bir rahatlamayla evlerimize döndük.
Çoğu zaman insan fark etmese de, bir çok şeyi biriktiriyormuş içinde...Ben genelde çevremdeki dostlarımla paylaşarak, anlatarak rahatlamayı tercih edenlerdendim.Ama rahatlamak için her zaman aynı tercih işe yaramıyormuş.

Öyleyse, "AZ LAF BOL EĞLENCE" diyorum ve okullar açılana dek İstanbul'un sefasını sürmeye devam ediyorum.

Peki ya siz içinizde biriktirdiğiniz yaşanmışlıklardan nasıl kurtuluyorsunuz???
Yorumlarınızı bekliyorumm. :))

13 Eylül 2012 Perşembe

Basit Yaşayacaksın Basit...


"Basit yaşayacaksın basit, 
Mesela susayınca su içecek kadar basit.
Dört çıkacak, ikiyle ikiyi çarptığında.
Tek düğmesi olacak elindeki cihazın;
Tek bir düğme, tek bir cümle gibi. . .
Sevince lafı dolandırmadan söylediğin "seni seviyorum" gibi.
Basit bir öpücük yetecek sana. . .
Basit, sıcak bir öpücük; ve o öpücükle dolacak tüm günlerin,tüm düşlerin.
O öpücük için yapacaksın hayatinin kavgasını,
Öpücük için yiyeceksin hayatinin dayağını.
Kabak çekirdeği verecek sana rakamların veremediği mutluluğu
El yazısıyla yazılmış eğri büğrü bir mektup olacak
en değerli kağıdın-hep yanında taşıdığın, atmaya kıyamadığın.
İki harekette giyiniverecek, iki harekette soyunuvereceksin.
Kısacık olacak uyanman, ve yola çıkman arasında geçen süre;
Kısacık olacak sıcacık kollara dolanman ve
Kendin bile anlayabileceksin yazdıklarını;
bakışların bile anlatabilecek kendini
Beklentilerin de basit olacak:
Kaf Dağı'nın önünde bekleyecek mutluluklar.
Bir ıslıkta bulabileceksin en uzun dostluk romanını;
ya da bir damla gözyaşı yaşatacak sana en ucuz romanını;
Pankreasının sağlığına dua edeceksin kapatırken gözlerini.
Zafer işareti yapacaksın tuvaletten çıkarken.
Bir kaşarlı tost olacak aradığın nasıl oturacağını bilemediğin sofrada,
parmakların en kıymetli çatalın.
Yine, ayni parmaklar çözecek en karmaşık denklemleri.
İskender'in kılıcı duracak avukat rehberinin yanında.
Bir filarmoni orkestrası veremeyecek sana kontrplak bir gitarda doğru basilmiş 
bir fa diyezin mutluluğunu
Makyajı ilk "a"sına kadar bilmen yetecek.
Temizlik kokacak en pahalı parfümün.
"Bilmiyorum" diyebileceksin bilmediğinde ve çok normal olacak "bilemeyesin".
Tek dereden su getirmen yetecek, bir "istemiyorum" diyebilmeye,
Ne durduğu fark etmeyecek abanin altında.
Saatin, sadece saati gösterecek,
Telefonunu sadece telefon etmek için kullanacaksın,
Küçük bir not defteri olacak "bilgini" en hızlı sayan
Basit yasayacaksın, basit.
Sanki yasamın bir gün sona erecekmiş gibi basit. . .
ÇAY , SİMİT VE PEYNİRLE"

* Nazım Hikmet Ran *



Yaşamın değerini bilmeyenlere, anlık mutlulukları ve hazları için yarınlarını yok sayanlara, sevgiyi zora sokup çetrefilli bir hale getirenlere, hayatları boyu suratlarında palyaço gibi iyilik makyajıyla gezenlere, kendi menfaatleri ve rahatları için yalan söyleyenlere, duygularını pervasızca yaşayıp karşılarındakinin canını acıtanlara, duygularından ve "aşk"tan yoksunlara, tabiri caizse anın bile değerini bilmeyen "boşuna nefes alıp verenlere" ithaf ediyorum...

MESAFELER PROBLEM YARATMASIN & SİZİ YIPRATMASIN!

Farklı şehirlerde aynı ritmde atan kalpler...
Üniversitede, tatilde ya da internette tanıştığınız biriyle ilişkinizi yürütmek, aradaki mesafeler yüzünden sizleri zorlayabilir.Birlikte çeşitli geçiş dönemleri atlatırsınız ilişkiniz boyunca, genede tartışmalar da kavgalar da bu dönemde ortaya çıkar.Elinizden telefon düşmez, her an haber almak ya da vermek üzeresinizdir.İletişim kurmak adına teknolojinin bütün nimetlerinden faydalanırsınız, fakat mesafeler zamanla probleme dönüşmeye başlar.

"İlişki'ye İlişki'n"den uzaktaki sevgilinizle problemsiz bir ilişki yaşamanız için öneriler...


GÜVEN...
Tüm ilişkilerin temelinde hiç kuşkusuz güven yatar.İlişkinizde mesafeler sizi ne kadar ayırırsa ayırırsın, partnerinize güvenmeyi öğrenmek durumundasınız.Hem unutmayın, karşılıklı güven duygusunun hissedildiği bir ilişkide, mesafeler sizin için hiç bir zaman problem yaratmayacaktır.

İLETİŞİM...
Teknoloji çağında yaşadığımızı unutmayın! Her şeye ve herkese yalnızca bir tuş kadar uzaksınız aslında.Teknolojinin bütün nimetlerinden yararlanmalı ve aranızdaki iletişimi koparmamalısınız.Tabii bu tek taraflı olacak bir şey değil.Bayanlar ve Beyler, iletişim karşılıklı yapılan bir eylemdir! "Nasılsa sen beni arıyorsun" mantığını ilişkinizden uzak tutun!

BULUŞMA...
Uzakta yaşanan ilişkilerin en büyük sorunudur, istediğinizde sevdiğinizi görememeniz...Ama bunu sıkıntı haline getirmek hem sizi hem de partnerinizi sıkıntıya sokmaktan başka bir şeye yaramaz.Siz siz olun, uzun bir süre sonra yaptığınız buluşma planını sakın ertelemeyin.Ayrıca "en son ben gittim, bu sefer de o gelsin" gibi bir mantıkla bakarsanız buluşmalarınıza, ilişkinizi saçma triplerinizle ufak ufak yaraladığınızı er ya da geç anlarsınız.

SÜRPRİZLER...
Aranızdaki mesafelerin ilişkinizi yeterince zorladığı bir gerçek! Öyleyse yapacağınız minik sürprizlerle hem aranızdaki heyecanı daha canlı tutmuş olursunuz, hem de partnerinize verdiğiniz değeri hissettirmiş olabilirsiniz.Sevgilinizin hiç beklemediği bir anda, bulunduğu şehre onu görmeye gitmeniz size olan sevgisiniz ve güvenini daha da arttıracaktır.

ANLAYIŞ...
Uzak ilişkilerin en büyük sorunlarından biri de yanlış anlaşılmalardır.Yüz yüze duygularınızı ifade edemediğiniz için, çoğu zaman birbirinizi yanlış anlamanız olasıdır.Çoğu zaman partnerinizin yaptığı şakayı bile ciddiye alabilirsiniz ve sonucunda beklenmeyen büyük kavgalar ortaya çıkabilir.Size tavsiyem, öncelikle konu her ne olursa olsun partnerinizi dinleyin ve anlayışlı olmaya çalışın.

Uzakta da olsanız sevginiz, yüreğiniz, aklınız ve geleceğinizin birlikte olduğunu düşünüyorsanız, pes etmeden ve önerilerimi dikkate alarak problemsiz bir ilişki yaşayabilirsiniz.

Aşkla kalın... :))

9 Eylül 2012 Pazar

"Yolcu Yolunda Gerek..."

Malum öğrencilik hayatım devam ediyor.Üniversite son sınıfta olsam da, yarın ilkokulların açılmasıyla beraber ben de yollara düşüyorum.Bütünleme sınavlarının azizliğine uğramanın acısını, 3 günlük Edirne yolculuğuyla yaşayacağım sanırım... :( 

Ama en büyük mutluluk arkadaşlarıma kavuşmak olacak tabii ki, bir kısmı da olsa... :)) Zamanla hayatıma girip, çeşitli huyları, sevdikleri-nefret ettikleri, güldükleri-ağladıkları, istedikleri-istemedikleri, beğendikleri-hoşlanmadıkları türlü türlü olan canım arkadaşlarım; ailemden bir parça olmuşlar...Araya giren yaz tatili ne birikimlere, ne dedikodulara, ne mutluluklara, ne yeni havadislere ve en büyüğü de ne özlemlere yol açtı kim bilir...Bunları düşündükçe yarını iple çekiyorum diyebilirim. :)

Bir süre siz takipçilerimden ayrı kalacağım için üzgün olsam da; sizlerle, bloğa girdikçe biraz keyiflenmeniz için, son zamanlarda sıklıkla dinlediğim bir şarkıyı paylaşacağım.Bakalım sizde de aynı etkiyi yaratacak mı????


Gökhan Türkmen-Bitmesin :)

Ben klibi izlerken inanılmaz keyif alıyorum, yorumu sizlere bırakıyorum ve Edirne'ye doğru yollanıyorum; eee yolcu yolunda gerek.
Bana iyi yolculuklar... :))

Veee sizlerde bu sırada "Aşkla kalın" efendimmm.. :)

8 Eylül 2012 Cumartesi

İLİŞKİLERİN KALİTESİ 3 AYRINTIDA GİZLİ

Kaliteli bir birlikteliğin 3 sırrını açıklıyorum, aramızda kalmasın efendimm... :)))
Kimse bitirmek için başlamaz bir ilişkiye; ya da mutsuz olmak, üzmek ve üzülmek değildir hiç kimsenin derdi...İyi ya da kötü ilişkiler yaşıyoruz.Siz yalnız olmayı tercih etseniz bile, çevrenizdeki ilişkileri gözlemleyebiliyorsunuz.
Bu devirde hayatımıza birini sokmak, tüm şeffaflığıyla kendimizi o'na açmak, hayatı paylaşmak, her şeyinle kabul etmek ve sarıp sarmalamak çok zor...Oysa ki derdimiz mutlu olmak temelde, herkesin gıptayla baktığı o mükemmel çift olabilmek...
Peki neden bu kadar zor?
Kaliteli bir ilişkiye giden yol neden bu kadar çetrefilli??

"Aşkın Nörobiyolojisi" kitabının yazarı Psikolog Dr. Brent J. Atkinson'a göre ilişkilerin kalitesini arttırmak mümkün! 3 küçük tüyo veriyor bize, mutlu ve kaliteli bir ilişki için denemeye değer... :)))



Aşkınızı gösterme derecenizi arttırın!
O an içinizden sevgilinize kocaman sarılmak ya da onu öpücüklere mi boğmak geliyor; neden durup düşüneceksiniz ki! Sevgilinize sevginizi gösterirken içinizden geldiği yoğunlukta ve rahat bir şekilde davranın.Mutlu çiftlerin kendi aralarında en az 5-6 tane romantik komplimanları vardır.Arkadaşlarının arasında sevgi dolu bir bakış, sabah karşılaşınca içten bir gülümseme ya da bir not kağıdına sevgi sözcükleri yazıp aynasına yapıştırmak gibi...Basit görünüyor farkındayım, ama bunlar sevgiyi en güzel ifade etme biçimleridir.






Hep pozitif olun!
Olaylara bakış açınızı aşkınıza göre şekillendirin.İlişkinizde başarılı olmak istiyorsanız, aşkınızı her daim ön planda tutmalısınız.Bu sizin pozitif bir bakış açısı sahibi olmanızı sağlar."Neden gecikti." diye düşünmek yerine, "Sevgilimin gelmesi için sabırsızlanıyorum." diye düşünebilirsiniz.

Ufak problemlerle vakit kaybetmeyin!
Ufak problemleri zaman içinde konuşa konuşa, tartışa tartışa büyütür de büyütürüz.Bu da zamanla ilişkimize zarar vermeye başlar ve ortada ne pozitif düşünce yapısı kalır ne de aşk-sevgi...Mutlu çiftler ise böyle küçük problemleri büyütmek yerine sakinliklerini koruyarak konuşup, kısa sürede pürüzleri hallederler.İlişkileri karşılıklı anlayış esasına dayanır.

Böylelikle de mutluluk kaçınılmaz olur, sevgilinize ve çevrenize pozitif enerji yayarsınız.
Aslında ilişkilerde mutluluk, küçük ayrıntılarda gizli; yeter ki değer verin ve ayrıntıları önemseyin.

Aşkla kalın... :)

6 Eylül 2012 Perşembe

"Bir anda ondan soğudum, çünkü..."

"Soğumak da neymiş?Eskiden seviyorum dedin mi soğumak-mış, buz tutmak-mış, olmazdı böyle şeyler..." derdi kesin anneannem olsaydı. :) Yeni nesil ilişkilerde sözde büyük aşklarla, yoğun duygularla başlayan aşklar mum alevi gibi sönüyor.

Peki bu soğumaların, buz tutmaların, tabiri caizse aşkları dondurmanın sebepleri neler olabilir?Sizler için hem erkeklere hem de kadınlara sordum ve ufak bir araştırma yaptım.
İşte İlişki'ye İlişki'n yorumuyla erkeklerin ilişkilerden ve kadınlardan soğumalarının nedenleri??????


Makine Mühendisi, 30 yaşındaki Emre, kadınlardaki zamanlama probleminin kendisi için yeterince itici olduğundan bahsediyor.Sevgilisinin 10 dakikadan fazla gecikmesi sonucu, ona eskisi gibi davranmak istemediğini belirtiyor.Bekleme seansları tekrarladıkça da ilişkisini sonlandırabileceğini, buna katlanamayacağını söylüyor.

Deri İmalatçısı, 30 yaşındaki Muzaffer, kız arkadaşıyla bir kaç kadeh bir şeyler içmek istediğinde, çok içip kendini kaybederse, her şeyin bittiği an olduğunu belirtiyor.Kadın kendi sınırını bilmeli ve tadında bırakmalı, gecemizi mahvetmemeli diyor.Ayrıca Bir kadının kendini kontrol edememesi kadar korkunç bir durum olamaz diye de ekliyor.




Sanayici, 32 yaşındaki Cengiz ise, bir kadını ne kadar beğenirse beğensin çok makyaj yapıyor ve yapmacık konuşuyorsa her şeyi bitirebileceğini söylüyor.Karşımdaki kadının doğal olması benim için en önemli özelliklerden biridir diyor.

Genelde kadınlar ilgisizlikten şikayet eder.Fakat bu durumun tam aksi olduğunu söyleyen İnşaat Mühendisi, 35 yaşındaki Özgür, erkeklerin de bu durumdan muzdarip olduğuna dikkat çekiyor.Erkekler, kız arkadaşları ne kadar yoğun olursa olsun kendilerine de zaman ayarlayamıyor ve bunu dengeleyemiyorsa, erkeklerden de ilgi beklememeli diye açıklıyor.

Kıl tüy problemi, kadınlar kadar erkeklerinde sorunu maalesef...İş Adamı, 28 yaşındaki Çağdaş, kız arkadaşının sexy görünmek için giydiği eteğin altından fırtlayan tüyleri gördüğünde, askerlik arkadaşıyla birlikteymiş gibi hissettiğini söylüyor. :) Özellikle kolundaki tüylerin fazlasıyla itici olduğunu da ekleyen Çağdaş, erkeklerin birlikte oldukları kadına yönelmelerindeki en önemli unsurun, bakımlı olmaları ve kişisel temizliklerine önem vermeleri olduğunu belirtiyor.



Kimya Mühendisi, 36 yaşındaki Baret, topuklu ayakkabıyla yürümeyi beceremeyen kadınların, bu sevdadan vazgeçmeleri gerektiğini söylüyor.Kadınların topuklu ayakkabı giyip, çekici görünmek uğruna, yolda yürürken tökezlemeleri ya da düşmeleri kadar da itici bir şey olamaz sanırım...

Israr etmek, çoğu kadının en belirgin özelliğidir.Editör, 27 yaşındaki Tolga, kız arkadaşının sürekli ve her konuda ısrarcı yaklaşımından bunaldığını dile getiriyor.Sürekli "dışarıda yemek yiyelim" diyen kız arkadaşının ısrarlarına dayanamayarak kendini koşar adım dışarı atmak istediğini söylüyor, fakat geri dönmemek üzere... :)

İlişkilerde partnerinizi eleştirmek, yapıcı ve yerinde olduğunda fayda sağlar elbette.Fakat eleştirmek sürekli yaptığınız bir huy haline dönüştüğünde, karşı tarafı sıkabilir.Tasarımcı, 34 yaşındaki Tunç, bir ilişki yaşamanın karşılıklı olarak birbirlerine her sözü söyleme hakkı vermediğini savunuyor.Eğer karşınızdakinin her yaptığını, söylediğini, giydiğini, dinlediğini eleştiriyor ve beğenmiyorsanız, neden o kişiyle birliktesiniz???




Sevgi, zamanla ve tanıdıkça yerli yerine oturan bir histir.İlişkinizin ilk günlerinde karşınızdaki kişiye hissettiğiniz o yoğun duyguların adı, olsa olsa hoşlantıdır.Öğretim Görevlisi, 28 yaşındaki Eren, bir kadının ilişkinin ilk günlerinde kendisine "seni seviyorum" demesinin her şeyi bitirdiğini söylüyor.Erkeklerin aklına "neyimi seviyor, beni ne kadar tanıyor..." gibi sorular geldiği için, zamanla oluşan sağlam sevgiyi desteklediğini açıklıyor.

Kadınların şirin göründüklerini sandıkları, zor zamanlarda sevimlilik olması adına kullandıkları silahtır, küçük çocuk taklidi yapmak! Gazeteci, 33 yaşındaki Can, karşısındaki kadının sesini inceltip mıy mıy konuşma tarzının şirin olmanın aksine itici olduğunu söylüyor.Hatta omuzlarından tutup "kendine gel!" diyesim geliyor kimi zaman diye de ekliyor. :)

Cevaplar gösteriyor ki, sanırım erkeklerin düşünce tarzı ile kadınlarınki çok da benzer değil...Aslında soruları sorarken inanılmaz keyifliydi sohbetler, fakat cevaplardan anladım ki;
Bu erkekler ıncık cıncık her şeye takıyorlar. :)

Peki sizin büyük bir aşkla bağlıyken soğumanıza neden olan bir kız arkadaşınız oldu mu???
Vee neden soğudunuz???
Buyrunn yorumları alalım... :)))

5 Eylül 2012 Çarşamba

"Sevgi" İçin Malzemeler :)

Uzun yıllar gerek yazarlarca gerekse de toplumca tartışılmıştır; "Sevgi varsa aşk var mıdır?, Aşık olduğunuz birini aynı zamanda da seviyor musunuz?, Aşk mı daimidir, sevgi mi?..."
Aslına bakarsanız sevgi ve aşk, birbirinden ayrılamayan, kan bağıyla bağlı iki kardeş gibi, birinden biraz eksik olsa diğerinin sızlandığı, birinden biraz fazla olsa diğerinin mayasının tutmadığı ve birbirine kocaman bir yürek düğümüyle bağlı iki histir.
Peki hiç düşündünüz mü, "sevgi" derken aslında neler neler anlatıyoruz?
Ya da "aşk" derken, "aşkım" derken neler dökülüyor yüreğimizden dilimize???

"Sevgi"yi masaya yatırıp parça pinçik edelim bakalım, hangi malzemelerle oluşturuyoruz, pişiyoruz ve ne şekilde servis ediyoruz??? :)




Bir tutam Saygı...
Sevdiğiniz birine saygı duymadığınız da çok da uzun süreli bir ilişki olmayacak demektir.Günlük hayatımızda çevremizdeki insanları sevmesek bile saygı göstermek zorunda olduğumuzu düşünürsek; sevdiğimiz insana da saygı göstermemiz gerekir.Bireysel hayatlarınızda hoşunuza gitmeyen durumlar, huylar, belki de nefret edeceğiniz minik sırlarınız olabilir.Saygı gösterdiğiniz sürece bazı şeyleri aşabilirsiniz; bu sizi birbirinize daha fazla bağlayacaktır ve sevgilinizle/eşinizle uzun vadeli bir ilişkiniz olması kaçınılmaz...




Bir çimdik Empati...
Bazen, bazı durumlarda anlaşmazlığa düşüp, savunduğumuz fikirde empati kurmaksızın diretebiliyoruz.Bu şekilde sevdiğimiz insana da kendimize de eziyet ediyor ve ilişkimizi içinden çıkılmaz bir hale sokuyoruz.Savunduğumuz fikirde fazlasıyla inat edip tartışmaları gereksiz uzatmak yerine, bir süre durup düşünüp empati kurduğumuzda, belki de hatalarımızla da daha gerçekçi bir şekilde yüzleşebiliriz.Yanısıra sevdiğimiz insanın düşüncelerini, hayata bakışını ve değerlerini de daha şeffaf bir şekilde görebiliriz.

Bir tatlı kaşığı Vefa...
Anlık sevgiler, ilk görüşte aşk ve platonik aşk, daimi bir sevgiye ulaşamayacağınız ve sizi uzun vadede mutlu etmeyecek hislere sürükler.Fakat karşınızdaki insana dair kafanızda bir şeyler netleşiyorsa, taşlar yerine oturmaya başladıysa, kısacası sevmeye başladıysanız ve seviliyorsanız vefalı olmak başlıca kurallardan...Sevginize sahip çıkmanız ve sürdürmek adına elinizden geleni yapmanız sadece sizi değil, partnerinizi de mutlu edecektir.Zorluklar, tartışmalar ve anlaşmazlıklar elbette ki kaçınılmaz.Fakat önemli olan küçük ya da büyük sorunları ciddiye alıp ortak bir çözüm yolu bulmaya çalışmak; saygı temelinde ve sevginizi göz önüne alarak...


Bir su bardağı Gayret...
Anlamak, anlaşmak, çözüm üretmek, konuşmak, dokunabilmek, zaman ayırmak, mutlu etmek ve mutlu olmak, şaşırtmak, iyi hissetmek ve hissettirmek...Kısacası karşınızdaki insana özel olduğunu hissettirebilmeniz için gayret etmek durumundasınız, bıkmadan usanmadan.Sadece siz değil tabii ki, karşılıklı olarak gayret edip "ben" ve "sen" ikilisini, "biz" çatısı altında toplayacaksınız.Ve unutmayın, insanlardan daima bizi anlamalarını bekleriz ve çoğunlukla da anlaşılmadığımızı düşünerek sıkıntı yaşarız; önce siz karşınızdakini anlamaya çalışın, bırakın o sizi anlamasın.Sonucunda hayat sizin, anladığınız ve hissettiğiniz sürece gayretlerinizin de boşa olmadığını göreceksiniz.


Aldığı kadar İlgi... 
İlişkilerde karşılıklı ilgi, göreceli bir kavram tabii ki.Kimisi tüm gün tek kelime etmeyip akşam konuştuğu sevgilisiyle / eşiyle gayet mutlu bir ilişki yaşarken, kimisi de "hiç mi beni merak etmiyor!" tribalinin kurbanı olabiliyor.Yeterince ilgi göstermek demek, her dakika her an yanyana, mıç mıç bir ilişki sürdürmek demek değildir; mutlu etmek adına sıkmadan, ama ipin ucunu da bırakmadan ilişkinizi yürütmekten bahsediyorum.Her konuda olduğu gibi, ilişkilerde ilgi konusunu da abartmak sıkabilir; boş vermek de ilişkinizin sona ermesine neden olabilir.Zaten sevdiğiniz bir insanla ilgilenmek, size fazla ya da yorucu gelmeyecektir, emin olun.

Tüm bu malzemeleri bir araya getirdiğinizde kulak memesi kıvamında, deli dolu, midenizde kelebekler uçuşturan ve yüreğinizde gevrekliğinden yayılan bir "sevgi"ye sahip olacaksınız efendimmmm... :)))

Aşkla kalın... :)

2 Eylül 2012 Pazar

"İlişki'ye İlişki'n Tatilde" :)))

Güneşin yavaş yavaş bulutların arkasına saklanıp "bakın, ben gidiyorum haaa..." dercesine bizleri terk etmeye hazırlandığını hissettiğim gün, artık biraz dinlenmenin vakti geldi dedim.
Kendime sadece 1 hafta ayırmıştım ve çalışma temposuna alıştığım için fazla bile geleceğini düşünüyordum.Fakat o kadar çok eğlendim, gezdim, hasret giderdim ve rahatladım ki; sona yaklaştıkça "Allah'ım bitmesin bitmesin bu rüya..." kıvamındaydım. :))) Tabii ki her güzel şey gibi tatilin de bir sonu vardı ve yuvama döndüm.

Bu arada sizleri de unutmadım ve bol bol fotoğraf çekildim.İşte en harikuladeeee kareleriyle İlişki'ye İlişki'n Tatilde... :)))

İlk olarak çocukluğumdan beri her yaz gittiğimiz yazlığımıza, Kumburgaz'a gittim.Bütün yazı orada geçirmek ne kadar sıkıcı olursa olsun, kısa ve öz bir tatil için gayet güzel kucakladı beni... 

Gün boyunca yapılacak şeyler her ne kadar kısıtlıysa da yürüyüş yapıp, güneşin altında bronzlaşmak derdine sere serpe uzanıp kitabımı okurken, denize girip serinleyip güneşin yakıcılığını tenimde hissetmek inanılmaz rahatlattı beni.

Akşam olduğundaysa bi'tanecik eniştemle deniz kenarına oturup mehtabı seyrederken, şöyle en alasından da soframızı kurmayı ihmal etmedik.Keyfimiz yerinde, sohbetimizi kahkahalarla süslerken, stres-miş dert-miş üzüntüy-müş denize bıraktım gitti...

Veee Kumburgaz'a sığamadık, yollara düştük; Tekirdağ-Yeniçiftlik'e doğru... Yeşille maviyi buluşturan harika manzarasıyla, sakinlik ve huzuru bulduğum evlerinde Gülseren Teyzem ve Eyüp Amcama misafir olduk.Resmen manzarasına aşık oldum diyebilirim sanırım...Bir de bu manzaraya karşı güneşlenmek vardı tabii, paha biçilemez. :)

Sanırım tatilin en renkli ve güzel günlerdi kmlerce yol aşıp da, kardeşten öte sevdiğim canımın içi minnak bebişimle kavuştuğum günler...Kendisi bir moda bloggerı olan ve yeni evinde beni ilk kez ağırlayan Moda Meleği Mine Beşoğul ve eşiyle çok keyifli iki gün geçirdim.Canım arkadaşım Mine'yle görüşemediğimiz günlerin acısını çıkartırcasına sohbetin dibine vurup, özleştiğimiz günlerin acısını çıkardık tam anlamıyla...Bostancı sahilinde bu dünyalar tatlısı çiftle balık tutma ya da tutamama maceramız, nargile-kahve keyfimiz ve Bağdat Caddesi'nde keyifli bir alışveriş...:)
Dilerim mutluluğunuz ve gözlerinizdeki gülümseme sonsuza dek sürer, bir ömür boyu elleriniz de kalpleriniz de hiç ayrılmaz inşallah canlarım benim...

Ve bu güzel günleri geride bırakıp yine yuvama ve siz takipçilerime geri döndüm.Yeni konu ve araştırmalarla ilişkilerinizde daha şeffaf, aydınlık bir göz olmaya devam edeceğim; hem de bu kadar dinlenmiş ve yenilenmiş olarak... :)

Aşkla kalınnn... :))