30 Nisan 2012 Pazartesi

İnsan Hayatta Kaç Kere Sever ???

Bir internet sitesinde rastladığım habere göre, ilişkiler üzerine yapılan araştırmalara bir yenisi daha eklenmiş.Araştırma konusu gayet ilginç...İngiltere'de yapılan bu araştırmada, hayatımız boyunca kaç kez aşık olduğumuz ortaya çıkarılmış.

İnsanlar hayatta kaç kere sever????


Opera North'un 2 bin kişi üzerinde yaptığı araştırmaya göre, insanlar hayatları boyunca 4 kez aşık oluyorlar.
Ve bir de aşk karnesi çıkarılmış. :)
İşte sonuçlar;

İlk aşkıyla evlenenler: Yüzde 33

İnsanın aşkı yakaladığı yaş: 27

Her 10 kişiden 4'ü ilk aşkıyla evleniyor.

Her 20 kişiden biri, beraber olması imkansız kişilerle özellikle de iş arkadaşlarıyla kaçamak yaşadığını itiraf ediyor.

10 kişiden 8'i gerçek aşka 20'li yaşlarda,
10 kişiden 4'ü 30'lu yaşlarda,
10 kişiden 3'ü ise 40'lı yaşlarda ulaştığını söylüyor.

Netice itibariyle her yaşta aşkı yakalamak mümkün oluyormuş.Ama bir kere yakaladınız mı, bırakmayın derim ben...
Öyleyse aşkla kalın... :))

29 Nisan 2012 Pazar

Kendinizle Yüzleşme Zamanı

Geçmişte yaşanan aşkların, ruhta bıraktığı izler bir süre sonra bilinçaltına yerleşiyor.Bilinçaltına yerleşen bu izler, korku olarak gün yüzüne çıkıyor.
Yeni bir ilişkiye başlayacağınız zaman ya da ilişkinin içerisindeyken korku, sizin için bir baskı unsuru olmaya başlıyor.Ve hal böyle olunca da hem kendinizi hem de karşınızdakini boğmaya başlıyorsunuz.


Korkuyla birlikte şüphe de insanın yakasına yapışıyor maalesef...Sonrasında iş artık iyice çığrından çıkıyor tabii ki..."Şüphe etmiyorum, güveniyorum." diye kendinizle çatıştıkça daha da dibe batıyor ve ilişkinizi de batırıyorsunuz.Derken giden gidiyor, bir kez daha bir ilişki bitiyor ve bilinçaltındaki çöküntülere bir yenisi daha ekleniyor.
Bundan sonrası size kalmış.Yaşananlardan ders almak mı, yoksa "ben böyleyim ve değişmem." demek mi daha doğru?? Yoksa kendinizi duygusal ilişkilere kapatıp, bir nevi duygularınızı aldırıp tek başınıza devam etmekte direnmek mi daha doğru????
Benim yanıtım, yaşanan her şeyden bir ders çıkartıp, gerektiği kadar değişip, duygularınızı törpüleyip yontup, sadece mutluluğun ve huzurun peşine düşmenizden yana... :)








Peki bir kez daha mutlu olmak bu kadar mı zor?
Tabii ki hayır!

İşte size yeniden mutluluğu yakalayabilmeniz için yardımcı bir kaç öneri...

Bir ilişkiye başlamak için, önce kendinizi hazır hissetmelisiniz.Bir önceki ilişkiden kalan yürek yaralarınızı iyileştirmeden, yeni birini hayatınıza sokmanız büyük hata! Yürek yaralarını iyileştirmenin bir yolu da bilinçaltını dışa vurmak,  yani yüzleşmekten geçiyor.

Kendi yaptığınız hataları da göz önünde bulundurarak, gerekirse acımasızca kendini eleştirmelisiniz.Bilinçaltımızda biriken her şey bizim için bir zehirdir ve bu zehri dışarı akıtmamız şart!

Bunun için sizlere önerilerim şunlar;











İlişkiniz bittiğinde sakın yedekteki birini devreye sokmayın! Bu, hastalığın üzerini kapatmaktan başka işe yaramaz.Üstelik de yaşananların gerçek bir sevgiye dayalı olmadığını anladığınızda hem ciddi bir pişmanlık yaşarsınız, hem de yüzleşmeyi geciktirdiğiniz için her şeyi toparlamanız daha fazla zaman alır.

Terk edildiyseniz ya da aldatıldıysanız bile her şeyin sorumluluğunu bunu yapan kişiye yıkmayın.İlişkiyi baştan sona bir düşünün.Onu, bunu yapmaya iten sebeplerde sizin rolünüz var mı, yok mu?!

Arkadaşlar iyidir.Onlar hep sizi haklı görürler.Oysa sizin acımasızca eleştirilmeye ihtiyacınız var.Bu nedenle ilişkinin hesaplaşmasını yaparken, bunu arkadaşlarınıza dert yanarak değil, becerebiliyorsanız tek başınıza ya da işin uzmanlarından destek alarak yapın.

Giden kişinin gerekçesi size tatmin edici gelmemiş olabilir.Ama bu, gerçeği değiştirmez, giden gitmiştir!!! Hala "Neden gitti?" sorusunun yanıtı aramayın.Yanıt basit, bir şeyler yanlış gidiyordu ve mutsuzdu, gitti.Bu kadar...Kabullenip mantıklı düşünmeye gayret edin.

İntikam almak fikrine saplanıp kalmayın."Onu geri döndüreceğim, yalvartacağım, süründüreceğim..." gibi düşünceler sadece filmlerde gerçekleşir.Eee siz de bir aktör ya da aktris olmadığınıza göre, yapmanız gereken tek şey, yeni hayatınıza adım atmak için geçmişi geride bırakmak olmalı...

Yüzleşmeyi tam anlamıyla gerçekleştirebilmeniz için, onun gittiğini ve bir daha dönmeyeceğini kabullenmeniz gerek.Umudunuz devam ettikçe, kendinizle yüzleşmek sadece kendinizi kandırmak olur.Bu durumda da süreç uzar ve daha fazla sıkıntı yaşamanıza neden olur.

Geçmişte yaşadığınız ilişkinin ileride sizde özgüven eksikliğine neden olmasını istemiyorsanız, kendinize hiç olmadığı kadar dürüst olun.Sadece sevgilinizle olan ilişkinizi değil, dostluklarınızı ve ailenizle olan ilişkilerinizi de sorgulamalısınız.Belki de ilişkinin bitmesinde farklı bir etken vardır!

"Saldım çayıra, mevlam kayıra" sözü ilişkiler için geçerli değildir.Bir ilişkiyi yürütmek bir mesai ister, unutmayın...Aynı şekilde kendinizle yüzleşmek de...Bunun için kendinize zaman ayırmalı ve düşüncelerinizi serbest bırakmalısınız.

Yazmak da kendinizle yüzleşmek için bir araç olabilir.Kendinizde gördüğünüz her hatayı yazarak, okumak istemeyeceğiniz bir liste oluşturmuş olsanız da, en azından kendinizi anlamaya başladığınızı göreceksiniz.

Böylelikle bilinçaltınızdaki korkulardan ve şüpheden, baskı unsuru olabilecek zehirden kurtulduktan sonra tazelendiğinizi ve yeni bir ilişkiye nasıl daha sağlıklı bir şekilde hazır olduğunuzu göreceksiniz.
Öyleyse şuan da, sizi bırakıp gideni suçlamayı bırakın, bu size bir şey kazandırmaz.
Kendinizle yüzleşin...

26 Nisan 2012 Perşembe

Dünya Evine Hoş Geldiniz :)



Bu yaz çok yakın arkadaşlarımdan 2'side evlendiği için, son 1 aydır kıyafet, ayakkabı arayışlarında ve "saçımı nasıl yaptırsam?", "makyajımı hangi renk yapsam?" vs vs derdine düşmüş bulunuyorum.

Hadi kıyafeti buldum bu sefer ona uygun ayakkabı bulmak gerekiyor; ayakkabı buldun saçları açık mı bıraksam, toplatsam mı derdi falan filan derken kadınların işi gerçekten çok zor...

Bir yandan da her yörenin her şehrin kendine has farklı farklı düğün adetleri olduğunu düşünürsek, düğün dönemleri benim için oldukça renkli geçeceğe benziyor. :)

Ben de sizler için değişik ülkelerin türlü türlü, ilginç düğün adetlerini araştırdım.Bakalım millet nasıl giriyor dünya evine???? :))






İlk olarak kısaca Türk kültürünün düğün adetlerinden bahsedelim biraz.
Düğünden önceki gece "kına gecesi" düzenlenir.Gelin ve damat tarafının bütün kadınları toplanıp acıklı türküler eşliğinde gelini ağlatmaya çalışırlar ve ardından kop kop parçalar eşliğinde de bütün kurtlarını dökerler.Düğün günü gelip çattığında ise gelin de damat da hazırlıklarını bitirdikten sonra, damat ve yakınları toplanıp kız evine gelini almaya giderler.Gelin evden çıkarken babası, erkek kardeşi ya da amcası "gayret kuşağı" denen kırmızı bir kurdeleyi gelinin beline bağlar.Gelin evden ayrılırken geride kalan bekar arkadaşları da evlenebilsin diye bir takım şeyler yapar.Örneğin, henüz bitmemiş bir çorabı sökerek evden çıkar ki, diğer kızlarda çorap söküğü gibi evlenebilsinler. :))) Gelin evden çıkarken arkasından ayna tutularak aydınlık bir hayatının olması isteği ifade edilir.Gelin ve damadın başından bozuk para, kuru yemiş, pirinç, şeker gibi şeyler atılarak bolluk-bereket getirmesi dileği ifade edilir.
Veee evlenilir, bir yastıkta kocanır. :)))

Peki ya diğer ülkeler de düğünler nasıl yapılıyor?Çin'de düğüne yansıyan inanışlar neler?Hindistan'da gelin nasıl bir elbise giyiyor?Afrika'da düğün daveti nasıl yapılıyor? Ve daha bir çok ilginç ayrıntı...



ÇİN : Düğünden önce damat evlilik yatağını hazırlar ve üzerine portakal, fıstık ve çeşitli meyveler koyar.Ailenin küçük çocukları yatağın üzerine oturtulur ve meyvelerle oynamalarına izin verilir.Yatağın üzerinde ne kadar çok çocuk olursa o kadar çok doğurganlığı sembolize eder.Neden en kalabalık ülkenin Çin olduğu da anlaşılmış oldu sanırım... :) Ayrıca gelinler düğünde kırmızı ayakkabı giyerler ve kırmızı duvak örtünürler.

HİNDİSTAN : Damat gelinin kıyafetinden sorumludur.Gelin, bildiğimiz beyaz gelinlik yerine, "sari" denen özel bir elbise giyer.Törene gelirken gelinin üzerinde günlük kıyafetleri vardır, daha sonra kocasının kendisine sunduğu kıyafeti giyer.Ama düğüne de öyle paçoz gibi gidilir bee!!!

İSRAİL : Musevilere göre düğünlerde içi cam parçalarıyla dolu bir beze basmak, Kudüs'teki kutsal tapınağın yok oluşunu sembolize ettiğinden, yerleşmiş bir gelenek halini almıştır.Törende cam kırmak da hayattaki mutluluğu ve üzüntüyü sembolize ediyor.


İSKOÇYA : Gelin, düğünden bir gece önce aile büyüklerinin ortasına oturur ve onlara ayaklarını yıkatır.Bu gelenek çiftin mutluluk yolunda yürümelerini sembolize eder.Düğünde ise gelin iki ayakkabısına da bozuk para koyar.

AFRİKA : Bazı bölgelerde damat adayı, kızı istedikten sonra kızın ailesi kabul ederse, gelin adayına para ve fıstık verir.Gelin fıstığı damatla bölüşür, çiftin birleşmesine yardımcı olan aracıya da bir parça verilir.Bu komşulara ve akrabalara düğün daveti anlamına gelir.Böylece davetiye masrafından da kurtulmuş oluyorlar demek ki... :)))

FİNLANDİYA : Gelinler düğünde el yapımı altından bir taç takarlar.Törenden sonra bekar genç kızlar gelinin etrafında toplanır.Gelin, genç kızlar arasından birini seçerek altın tacını ona verir.Seçilen kızın ondan sonra evleneceği düşünülür.




BOSNA-HERSEK : Damadın ailesi kızı istemeye geldiklerinde, iki aile evlilik üzerine tartışırlar.Eğer kızın ailesi damadı onaylarsa, ikram edilen kahveler şekerli hazırlanır; ancak kahveler sade ise damat adayı reddedilmiş demektir.

BULGARİSTAN : Erkek, sevdiği kızı ailesinden istemek için kızın evine en yakın arkadaşıyla gider.Yeşil çiçeklerden oluşan bir buket götürür.Bu çiçekler sağlık, mutluluk ve zenginliği sembolize eder.Kızın ailesi damat adayını beğenir ve onaylarlarsa, kıza dönüp 3 kez evliliğe hazır olup olmadığı sorulur.Düğünde gelin, içinde bozuk para, çiğ yumurta ve buğdayın olduğu bir tabağı başının üzerinden geriye doğru atar ve arkasına bakmaz.Tabak ne kadar küçük parçalara ayrılırsa o kadar iyi olduğuna inanırlar.Ayrıca Bulgaristan'da bir inanışa göre, henüz evlenmemiş iki gelin adayının yolda karşılaşması uğursuzluk kabul edilir.Çünkü birbirlerinin mutluluğunu çalacakları düşünülür.

PAKİSTAN : Bazı bölgelerde damat adayı, kızın aile büyükleri tarafından sınavdan geçirilir.Bu sınav, aile büyüklerinin damat adayına akla gelebilecek tüm hakaret ve küfürleri etmeleri, damat adayının ise tüm bunlara katlanabilecek kadar soğukkanlı olmasına dayanmaktadır.Sınavdan başarıya geçen genç, evlilik iznini almış olur.Bu durumda kızın aile büyüklerinden biri olmak isterdim açıkçası... :)))

İşte dünyada birbirini seven çiftlerimiz böyle değişik adetlerle dünya evine giriyor.Bende şimdiden kardeşten öte sevdiğim canım arkadaşım Mine'ye ve bitanecik sınıf arkadaşım Müge'ye, sevgi dolu, mutlu, huzurlu, saygılı, sağlıklı ve eşleriyle aşk dolu seneler geçirmelerini diliyorum... :)

23 Nisan 2012 Pazartesi

Romantizm Tavan Yapsın

Sevgilinizle çok daha derin bir ilişki yaşamanız ve romantizminizi arttırmanız için yakınlaşmanın bir kaç kolay yolunu sizlerle paylaşmaya karar verdim.Daha yakın bir ilişkinizin olması için birbirinize facebook, msn adreslerinizin şifrelerini vermeniz ve birbirinizin arkadaşlıklarına her daim müdahale etmenize hiiiiç gerek yok.

İşte size altın değerinde tavsiyeler...


Detayları sorun...Uğraştığı konular ya da ilgi alanları hakkında ona detaylı sorular sorun.Bu sayede hem onunla biraz daha iletişim kurmuş olursunuz, hemde üzerinde çok fazla baskı kurmadan onun yaşadıklarına önem verdiğinizi göstermiş olursunuz.

Birbirinizin hobilerini deneyin...İşten sonra sahilde yaptığınız koşuya, bir kafede kahve içip dinlenme  seansınıza, akşamüstü yapacağınız yürüyüşe onu da davet edin.Ya da onunla en sevdiği PlayStation oyunlarından birini oynayın.Uzmanlara göre, bu şekilde tutkularınızı paylaştığınızda birbirinizin başka yönlerini de görebileceksiniz.

Birbirinize hediyeler verin...Özel günler çoğu erkeğe ne kadar gereksiz gelirse gelsin, bu günleri sakın es geçmeyin.Doğum günleri, yıl dönümünüz, sevgililer günü gibi günlerde birbirinize ufakta olsa hediye almaya özen gösterin.Monotonlaşmış ilişkilerin en büyük kurtarıcısının bu ufak tefek hediyeler ve sürprizler olduğunu unutmayın.

Yalnız kalmaya özen gösterin...Sürekli yalnız kalmak ve mum ışığında yemekler, sevgi sözcükleri vs vs... ilişkide sizi de partnerinizi de yorabilir, sıkabilir.Fakat sürekli arkadaş toplantılarında, kalabalık mekanlarda da birbirinize zaman ayıramayabilirsiniz.Bu yüzden belli zamanlarda baş başa kalıp sadece ikinizi kapsayan planlar yapmanız, ilişkinize ve kendinize biraz zaman tanımanız sizi birbirinize daha çok yaklaştıracaktır.

Mini Mini Jestler

Kadınların çoğu erkek arkadaşlarının duyarsız ve ilgisiz olmasından yakınır.Genel tavırlarında kadınlar, ilişkide, daha verici ve daha fedakar taraftır.Buna sebep duygusal olmaları, anaç tavırlar içinde hareket etmeleri, ince düşünmeleri... diye sıralayabiliriz.
Erkeklerden de beklentisi çok büyük olmayan kadınlar, zaman zaman küçük jestlerle mutlu olabileceklerinin de sinyallerini verirler.Kimi sevdiği için paha biçilmez saatini denize atar, kimisi de gecenin bir yarısı kapalı olan mağazayı açtırır.Beyler, bu kadar uçmanıza gerek yok, ufak detaylarla da mutlu etmek mümkün...
Karşınızdaki insanın sizi düşündüğünü hissetmek, sizin için ufak tefek uğraşlara girdiğini görmek, her şeyden öte sevildiğinizi beklenmedik anlarda ince ince hissetmek emin olun çok mutlu edecektir.

Popüler bir kadın dergisi yaptığı ankette, erkeklerin birlikte olduğu kadın için yaptıkları jestlere yer verdi.
Ben de hemen bir post hazırlamaya karar verdim.
Belki birilerine ilham olurum, belki gidişatta ufak bir katkım olur dedim, duyanlar duymayanlara iletsinler bakalımmm... :)))

Ve işte anketten çıkan en popüler cevaplar...

Vücut ısı dengeniz aynı değil.Sıcak havalarda mutlaka klimayla uyumak istiyor.Fakat siz üşümeyin diye terlemeye itiraz etmiyor.
Uzun zamandır bilgisayarınıza format atılmasını istiyorsunuz, fakat bu konuyla ilgili yeterli donanımınız da vaktiniz de yok.Bilgisayarınızı açtığınızda her şeyin güncellenmiş olduğunu görüyorsunuz.Bir kaç gün önce sizden bilgisayarınızı istemesinin sebebi buymuş demek ki...
Tatil günlerini tabii ki alışveriş yapmaya ayırmak istemiyor.Ama arkadaşınızın doğum günü / düğünü için almak istediğiniz hediyeye bakmak için sizinle bütün gün geziyor.
Uzun soluklu bir beraberliğiniz var.Size arada sırada mesaj atmasını ya da e-posta yollamasını istiyorsunuz.Hiç beklemediğiniz bir anda, işlerinin çok yoğun olduğu bir dönemde size romantik mesajlar atıyor.


Sokakta yürürken elinizden tutması doğal bir davranıştır, evet...Ama özellikle etrafında erkek arkadaşları varsa sizden uzaklaşır ve çevresine "maço" bir erkek imajı sergilemeye çalışır.Önemli olan kimseye aldırmadan ve yer-mekan dinlemeden elinizden tutması, sarılmasıdır.
Zaman zaman ilişkinizin monotonlaştığını ve uzaklıkların başladığını hissetmeye başladınız.Güzel bir yemekle, hafta sonu için yapılan bir planla ya da gecenin bir yarısı-sabahın köründe yapılan kısa, romantik bir yürüyüşle ilişkinizi canlandırmak ve renk katmak için uğraşıyor.
Sizi sürekli pohpohlaması, iltifatlar etmesi bazen boğucu oluyor.Beklemediğiniz bir anda sizin gibi bir kız arkadaşı olduğu için ne kadar şanslı olduğundan bahsediyor.Tabii bunu gerçekten hissederek söylüyorsa, etkilenmeme gibi olanağınız yok diye düşünüyorum. :)
Dersten çıktınız ya da işten eve dönüyorsunuz, yorgun ve açsınız.Genelde sizden bir şeyler hazırlamanızı bekleyen erkek arkadaşınızın, sizin için bir sofra hazırlaması, minik mum ışıklarıyla süslenmiş ortamda hafif bir de müzikle yarattığı ambiyans paha biçilemez sanırım. :)
Gittiğiniz alışveriş merkezinde beğendiğiniz ayakkabıyı, kazağı, t-shirtü ya da çantayı, ertesi gün alıp size postalıyor.Zamansız ve beklenmedik hediyeler de ilişkiyi canlı tutan etkenler arasındadır.

Sizi mutlu edecek jestler neler olabilir???Yorumlarınızı bekliyorummmm... :)

22 Nisan 2012 Pazar

Erkeklerin Kadınlarda Aradıkları, Buldukları, Bulamadıkları ...

Bayanlar dikkat! Hepimiz biliyoruz ki, erkekler ne kadar "benim için önemli olan iç güzellik..." deseler de, bu tamamen bir fasofiso... :) Onları mutlu eden özellikler ise, bambaşka!
İşte erkeklerin kadınlarda aradıkları özellikler...
Erkeği mutlu edecek kadının özellikleri nelerdir???


ÇEKİCİLİK...
Bir erkeğin sizi fark etmesini saplayan ilk nokta, dış görünüşünüzdür.Onu etkilemek için gereken ilk şey de haliyle biraz çekiciliktir!Bunun için olağanüstü bir çabaya gerek yok.Bakımlı ve kendinden emin bir ifadeye sahip olmanız, sizi yeteri kadar çekici kılacaktır.Kendinize yakışan bir tarz belirleyip, her daim şık ve rahat olmanız da size çekicilik katabilir.Ayrıca aranızda kendinizi ifade etmenizi engellemeyecek kadar mesafe bırakın.Gizemli durmanızda ve her şeyi apaçık konuşmamanızda yarar var.




İDEAL VÜCUT...
Karşınızdaki erkeğin sizde ikinci olarak dikkat edeceği şey, vücut hatlarınızdır.Göğüsleriniz, kalçanız ya da boyunuzun uzunluğu onu cezbedebilir.İdeal vücut hatları olarak yorumladıkları 90-60-90 ölçülerine yaklaşabiliyorsanız, zaten bir çok rakibinizi geride bıraktınız demektir.Ancak unutmayın ki, bazı erkeklerde ideal vücut anlayışı değişir.Siz kendinizle barışık, bakımlı ve şık olmaya özen gösterdiğiniz sürece, her şey kısmet... :)

GÜZEL BİR YÜZ...
Sıra geldi yüzünüze...Tanıştığınız erkeğin yavaş yavaş incelemeye başladığı yüzünüzün doğal bir güzelliğinin olması, gözlerinizin, kulaklarınızın ve burnunuzun yüzünüzle orantılı olması, sizi bu elemeden geçirecektir.Gözlerinizin ve dudaklarınızın güzelliği bu aşamada ayrıca önem taşır.Her zaman bakımlı ve parlak görünen dudaklar, bakışlarınızın çekiciliğiyle birleşince karşınızdaki erkeğin hiç bir şansı yok sanırım... :)





TUTKU...
Bunca adımdan sonra partneriniz sizden biraz tutkulu olmanızı da bekleyecektir.Soğuk bir ortam yaratmaktansa, partnerinize pozitif yaklaşmanız birlikte olduğunuz her anın daha keyifli geçmesine neden olur.

SAYGI...
Diğer hemcinslerinin yanında onu küçük düşürecek şakalar yapmanız büyük bir dezavantaj! Erkekler bu tarz hareketleri tamamen saygısızlık olarak algılarlar.Gözündeki değerinizin azalmasını istemiyorsanız, ona başkalarının yanında saygılı davranmalı, hatta arada azcık da pohpohlamalısınız. :)





ESPRİ ANLAYIŞI...
Karşınızdaki erkeğin yüzünü güldüren şeylere iyi tepkiler vermelisiniz.Eğer çok şakacı bir insan değilse, zaten bu kadar gülümsemesine saygı göstererek, sizinde gülmeniz bir jesttir.Hele de yaptığı kötü esprilerde bile ona iyi tepkiler vermeniz, kendisini yanınızda rahat hissetmesini sağlayacaktır.Eğer güldüren kişi sizseniz, arkadaşlarının en sevdiği insan olabileceğinizden, sizi asla yanından ayırmayacaktır.

ZEKA VE KENDİNE GÜVEN...
Zeki kadın genellikle erkekler için problemdir.Ama bu sadece kısa süreli ilişkiler için geçerlidir.Eğer karşınızdaki erkek uzun süreli bir ilişki arayışındaysa, zeki olmanız ve kendinize güvenmeniz sizi daha çekici kılacaktır.



DÜRÜSTLÜK VE GÜVEN...
Karşınızdaki adamın uzun süre yanınızda olmasını istiyorsanız, önce ona güvenmeli ve tamamen dürüst olmalısınız.Dürüstlükle patavatsızlığı birbirine karıştırmadan, daha ilk günlerde eskide kalan ilişkilerinizi ve kötü anılarınızı anlatmamalı, birbirinizi tanıyıp ne kadar güvenebileceğinizi anladıktan sonra paylaşmalısınız.Erkek kendine güvenen ve dürüst bir kadınla birlikte olmaktan mutlu olacak ve hatta size söylemese de sizinle gurur duyacaktır.





ALTIN GİBİ BİR KALP...
Erkeklerin kötü günlerinde, kadınlar genellikle gündelik planlarını uygulamaya devam ederler."Ne, neden, niçin, neyin var?" gibi soruları kullanmadan, kendilerini anlayacak bir kadına ihtiyaç duyan erkekler, böyle birini bulduklarında ise asla bırakmak istemezler.

VE TABİİ Kİ "AŞK" !!!
Bazı erkekler ilk 3 maddede mutluluğu yakalarken, çoğu erkek ise aşk arar.Kendisine sadık, güzel, çekici, tutkulu, güvenilir, şefkatli ve en önemlisi de kendisine aşık bir kadın bulduklarında, aradıkları mutluluğu bulmuş olurlar.

"Aşk"la kalın... :)

21 Nisan 2012 Cumartesi

Ayrılığın Göbeğine Getiren Sebepler

Çoğumuz çok mutluyken ilişkisinin nasıl olup da kötüleştiğine ve bittiğine anlam veremez.İlişki tükenmeye başladığında, onu toparlayabilmek çok kolay olamıyor maalesef...Çiftler farkına bile varmadan bir anda kendilerini ayrılığın göbeğinde buluveriyorlar.

Yapılan bir ankette, çiftlerin ayrılıklarında en çok rol oynayan sebepler ortaya çıkarılmış.Bende sizler için araştırdım ve işte sıklıkla rastlanan sebepler...


AYRILIYORUZ ????

  • Aşk bitti. (% 39.7)
  • Aldattı. (% 36.6)
  • Yalan söyledi ve ona asla bir daha güvenemedim. (% 29.3)
  • Sürekli kavga ediyoruz ve artık beraber olamayacağımızı fark ettik. (% 29.1)
  • Romantik şeyler yapmaktan vazgeçti. (% 21.8)
  • Bekar olmayı ve gece dışarı çıkmayı özledim. (% 21.4)
  • Kariyeri konusunda hırslı değildi. (% 20.6)
  • Ailem ve arkadaşlarımla uyum sağlayamadı. (% 18.9)
  • Cinsel ilişkimiz kötüydü. (% 15.7)




Ayrılığın nedenleri konulu araştırma sonucu ortaya çıkan başka bir nokta da, kadınların onlara evlenme teklifi etmekte geciken erkekleri de terk ettiği yönünde...Beklemek, hele ki süre gitgide uzuyorsa, biz kadınlara göre bir şey değil sanırım. :)
Bunun dışında; erkeklerin aşırı porno izleme eğilimi, annelerinin kuzuları olmaları ve sevgililerinin en yakın arkadaşları ile fazla samimi olmaları da ayrılık sebebi olarak olarak belirtilmekte...
Dikkat edin beyler, sevdiğiniz kadına karşı bir adım atarken bir kez daha düşünün derim. ;)
Peki sizin ilişkinizde bu durumlar mevcut mu????

19 Nisan 2012 Perşembe

İlişkilerde Kadınların Ofsaytları

Aramızda kalsın ama düşündüm de hep erkeklere yüklenmek de bir yere kadar... :) Biraz da bizim ilişkilerdeki hatalarımıza göz gezdirelim dedim ve biraz gözlemledim.Sanırım bizde sütten çıkmış ak kaşıklar değiliz.
Bakalım kadınların ilişkilerde sıklıkla düştükleri hatalar nelermiş?İlişkilerde kadınların hangi davranışları başarısız olmalarına neden oluyor? 
İşte yanıtı...

Konuşmaya zorlamak,
Rica yerine emretmek,
Hesabı sürekli ona ödetmek,
Gereksiz yere ağlamak,
Arkadaşlarınıza sevgilinizi kötülemek,
Üstüne fazla düşmek,
Geleceği planlamak,
Onun sadece size ait olduğunu düşünmek,
"Biz" kelimesini çok erken kullanmak,
Hayatınızla ilgili detayları açıklamak,
Komutan rolüne bürünmek,
Her şeyi bir trajediye çevirmek,
İlişkiye cinsellikle yön vermek,
Hemen hayatının içine almak,
Sürekli borç vermek ve hediyeler almak,
Hemen planlar yapmak,
İhtiyacınız olduğunda destek almamak,
Onun kurtarıcısı olmayı istemek,
İlişkinin her daim sizi mutlu etmesini beklemek...




Gibi gibi gibi ve daha örnekler çoğaltılabilir.Ama söylemeden geçemeyeceğim, kadınların yaptığı çoğu hataya sebebiyet de maalesef ki erkekler oluyor.Örnek vermek gerekirse, bir insanı hayatınızın erkeği olarak gördüğünüz için hayatınızın tam merkezi haline getirirsiniz.Ama öyle odunluklar yapar ki, siz gelecek planları yaptığınız için, onunla vakit geçirmek istediğiniz için, "sen ve ben" diye ayırmayıp "biz" dediğiniz için suçlu olursunuz.
Aman dikkat bayanlar! Mutlu ve başarılı bir beraberlik için ilk kural, kendinizi hemen kaptırmayın.Değer gördüğünüz kadar, değer vermeyi bilin.
Aşkla kalın...

İlişkiden Soğutan Mini Mini Şeyler

Kocaman umutlarla başladığımız ilişkide partnerimizin bazı hareketleri ve özellikleri, zamanla kalbimizde ve beynimizde ilişkinin sona ermesine yol açar.İlişkiden ilişkiye değişir elbette...
İşte yaşanan ilişkilerden yola çıkarak açıklıyorum; partnerimizin hangi hareketleri bizi ilişkiden soğutuyor?

Pis kokmak...
Erkeğin pis kokması, kadınlar için müthiş derecede itici bir unsurdur.Siz bakmayın, erkeğin teridir onu çekici kılan demelerine...Sadece bilimsel bir gerçeği çarpıtmalarından kaynaklanıyor bu görüş.Buram buram parfüm kokan değil, sadece temiz kokan erkeklerdir kadınların istediği...


"Benim eve gidelim mi?"
Daha ilişkinin çok başlarındayken sadece kahve içmek için anlaştığınız halde, kendinizi partnerinizin evinde bulduysanız alın size soğutucu bir neden! Her buluşmada sürekli "Benim eve gidelim mi?" diyen aceleci bir erkek tipiyle karşı karşıyasınız demektir.Sevgili aceleci erkekler, hiç çekilmiyorsunuz, bilesiniz. ;)


Sarhoşluk etkisi...
Sıcak bir bar ortamında beş shot tekila içtikten sonra, aradığı kadının siz olduğunu söylüyorsa...İlk görüşte aşk bu olmasa gerek, değil mi?Ayılınca gel! 


Abartılı romantizm...
Olur olmaz yerde çiçek almak, herkesin içinde size romantizm gösterilerinde bulunmak, sürekli hediyelere boğulmak..."Bunun neresi kötü" diyebilirsiniz.Ama aşırı ilgiden hoşlanmayan biriyseniz, vıcık vıcık sevgi ve ilgi gösterilerinden bunalabilirsiniz.Erkeklere sesleniyorum, her şeyin bir dozu vardır, arada sırada aldığınız hediyeler, çiçekler bizi mutlu etmeye yetebilir.Ya hep ya hiç yapmayınız... :)

İlgisizlik...
Bu, pek çok kadının, ilişkisinde ve özellikle de evliliğinde şikayetçi olduğu konulardan biri.Sevdiği kadına kendini kabul ettirene kadar olmadık taklalar atan erkeğin, nasılsa kaybetme korkusu yok hissiyle eşini umursamaması, kadın için ilişkiden soğutan başlıca sebeplerden!


Yalan...
Sadece kadın-erkek ilişkisinde değil, arkadaşlık, ebeveyn-çocuk ilişkisinde de sorun çıkmasına yol açan bir tutumdur yalan söylemek...Pek çok evliliğinde yalan yüzünden bittiği bir gerçek.Ne de olsa aldatma da bir yalan.Birlikte olduğu erkeğin yalanını yakalayan bir kadın için ilişkide soğuma aşaması başlamış demektir.

Tutarsızlık...
Sözleriyle yaptıkları birbirini tutan erkekleri sever kadınlar.Pek çok konu hakkında ahkam kesip, iş eyleme gelince bambaşka biri olan erkek tipi kadınları ilişkiden soğutur.Söz konusu kendisi olunca özgürlükçü bir hayattan bahseden ve bunu savunan bir erkek, partnerine özgürlük hakkı tanımaya çalışırken maçoluk kılıçlarını kuşanır ve bundan daha çekilmezi olamaz beyler... 

Kıskançlık-Anlayışsızlık...
Hanımlar beyler, kıskançlık masum bir duygu değildir ve sevmekten ileri gelmez!Kıskançlık, partnerinin yaşam hakkına saygı göstermemek, onu kendi sınırlarının içinde tutmaya zorlamaktır.Hiç bir kadın bunu rahatlıkla kabul etmez!

Anne ekseninde yaşam...
Annesinin kuzusu olmayı sürdüren erkekle birliktelik, ilişkide o annenin gölgesinin hep var olmasına neden olur.Sürekli annesinden gördüklerini tekrarlayan, birlikte olduğu kadından da annesinin davranışlarını bekleyen (yemeği annesinin usulü pişirmesi, hastalandığında ona annesi gibi bakması...) erkekler, buz gibi soğutur kadını ilişkiden...


18 Nisan 2012 Çarşamba

Müzik Tarzlarına Göre Erkekler

Erkekleri her zaman ele veren bakışları, konuşmaları ya da davranışları değildir.Müzik zevkleri de onları ele vermeye yeter!
Arabesk dinleyen bir erkekle, rock dinleyen bir erkek sizce birbirine ne kadar benzer??? :))
İşte erkek arkadaşınızı / eşinizi tanımanıza yardımcı olacak bir ipucu daha...
Müzik zevki nasıl??






Pop müzik dinleyen erkekler...
Pop müzik dinleyen erkekler genellikle hayatı yaşamayı seven, neşeli erkeklerdir.Hit şarkıları takip ederler, en son çıkan şarkıları iyi bilirler.Bu erkekler marka giyinirler.Yırtık jeanler, kargo pantolonlar, renkli t-shirtler tercih ederler.Delidolu ve çapkındırlar.








Rock müzik dinleyen erkekler...
Kendilerine ait bir dünyaları vardır.Kıyafet seçimlerinde genellikle koyu renkleri tercih ederler ve metal aksesuarlara bayılırlar.Giyim tarzları kadar, ilişki de farklıdır.Kıskançlık etmezler, rahattırlar.




Rap müzik dinleyen erkekler...
Rap dinleyen erkekler, rahat olmayı severler.Sokak ortasında dans etmeleri bile mümkündür.Giyim tarzları genellikle bol pantolon ve t-shirtler, kalın tabanlı spor ayakkabılardan oluşur.İlişkilerde karşı tarafı sıkmayı ve sıkılmayı sevmezler.



Slow müzik dinleyen erkekler...
Sakin ve uyumlu erkeklerdir.Gürültüden hoşlanmazlar ve kavgacı tipler değillerdir.Sakin bir yaşam sürdürürler.Giyim tarzları sade ve rahattır.Sade aksesuarlar kullanırlar, abartıdan uzaktırlar.Romantik olurlar ve sevdiklerini mutlu etmek için sürprizler yaparlar.

16 Nisan 2012 Pazartesi

Öpüşelim mi ???

Öpüşmek, sevginizi gösterebileceğiniz en güzel yöntemlerden biri.Bir çok tarz var fakat bu kimi öptüğünüze göre değişir.Hissetikleriniz ya da kişinin size hissettirdikleri...
İşte öpüşme hakkında bilmeniz gereken ilginç gerçekler...



Sağlıklıdır...
Öpüşmenin sağlıklı olduğunu biliyor muydunuz?Bu aktivite cildinizi gençleştirir, kan dolaşımına yardımcı olur, diş çürümesini engeller ve çoğu zaman baş ağrısını geçirir.Bir daha ki sefere başınız ağrıdığında, sevgilinizin gelmesini bekleyin. :))



Egzersiz gibidir...
Yanağa kondurulan bir öpücük sadece 2 kasın çalışmasını sağlar.Fransız öpücüğü ise, yüzünüzde 34 kasın çalışmasını sağlar.1 dakika boyunca öpüşmek, 26 kalori yakmanızı sağlar.1 saat boyunca öpüştüğünüz de ise, toplam 1.560 kalori yakmış oluyorsunuz.Bir nevi diyet programı gibi yani... :)

Uyuşturur...
Öpüşürken salgılanan morfinler, tıbbi morfin etkisinden 200 kat daha güçlüdür.

Bakteriler...
Öpüşme sırasında 278 bakterinin aktarıldığını biliyor muydunuz?Yani uzun bir öpüşme ile 10 milyon bakteri transferi yapabilirsiniz.Bu nedenle öpüştüğünüz insanın ağız temizliğine önem vermekte çok haklısınız.

Hastalıklar...
Bazı hastalıklar öpüşme yolu ile bulaşabilir.1997'de bir kadın öpüşme ile HIV kapmıştı.Bana olmaz demeyin.Bu nedenle öpüşmeden önce bir kez daha düşünün.







Yasaktır...
Bazı yerlerde öpüşmek yasaktır.16. yüzyılda Napoli'de halk arasında öpüşenler, idam cezası alıyorlarmış.Hala bazı yerlerde halk arasında öpüşmek yasak.Bunlar arasında; Amerika'da Ceder Rapids ve Hartford Connecticut var.

15 Nisan 2012 Pazar

Bitmiyor İstanbul'un Eğlencesi :)

Evet uzunca bir süredir post hazırlayamadım, çünkü İstanbul'da gezmelerdeydim ve takipçilerimden uzak kaldım. :(
Ama o kadar çok gezdim kiii sizlerle de paylaşmadan edemedim.Yanıma hem üniversiteden arkadaşlarım hem de can dostlarım Pınar'ım ve Emel'imi de alıp İstanbul kazan biz kepçe gezdik durduk.Başımızdan geçen traji-komik olayların yanı sıra eğlencenin de dibine vurduk tabii ki... :))
Eğlencemizin belgeleri muhteşem kareleri sizlerle paylaşıp bu mutlu anlara sizler de ortak olun istedim.

İlk durağımız Bakırköy... :)




Veee Taksimmm... :)





Vazgeçilmezim kumpiriyle, Boğaz manzarası ve sahiliyle Ortaköy... :)




Son olarak birazda yazlıkta deniz, kum, güneş ve kızlar... :))



Büyükçekmece sahil'de eğlence tam gaz devam etti ve İstanbul gezimizin son durağı oldu. :)


Güzel başlayan yolculuğumuz yine güzel ve tabii ki eğlenceli sona erdi. :) Canım kuzucuklarımla bir dahaki yolculuğumuza kısmet artık... :))

Hayatınızı değerli kılan dostlarla ve dostluklarla, yüzünüzde kocaman bir gülümsemeyle yaşamanız dileğiyle...

9 Nisan 2012 Pazartesi

HERKESE BİR DOZ "AŞK"




Bir aşık olun ve görün vücudunuzdaki değişimi...
Günlük hayatta ağzımızdan en az 3-5 kez çıkan ve bizi kimi zaman depresyonlarda sürükleyip kimi zaman da mutluluktan midemizde kelebekler uçuşturan "aşk", aslında sadece bir duygu olmanın ötesindeymiş.
Bizler aşık olunca nasıl ki böyle değişik havalara bürünür, sevgi kelebeği kıvamında etrafa gülücükler saçarken sevgi patlamaları yaşıyorsak; vücudumuzda da bir çok değişiklik meydana geliyormuş.
İşte aşık olduğunuzda biyolojik yapınızda oluşan sevgi patlamaları... :)




Aşk zekayı arttırıyor.Aşık olmak vücut ve zihin üzerinde sakinleştirici bir etkiye sahip.Sinir sistemini onarmaya yardımcı oluyor ve yeni beyin hücrelerinin yetişmesini tetikleyerek hafızayı geliştiriyor.
Tabii ki uyumsuz ve sizi anlamayan bir partneriniz varsa bütün sinir sisteminiz alt üstte olabilir. :)



Bağışıklık, endokrin ve kardiyovasküler sistemlerine faydalıdır.Faydaları bir kenara, aşkı yaşamıyorsak, bedel ödemek durumunda da kalabiliriz.Şöyle ki, araştırmalara göre aşk, bağışıklık, endokrin ve kardiyovasküler sistemlerini zararlı etkileyen negatif duyguları nötralize ediyor.




Aşk, kalbinize iyi geliyor.Beyin hoşlandığınız birinden bahsederken ateşleniyor ve kalbinizi normalin 3 katı hızlı attıracak dürtüleri yolluyor.
Kuzey Carolina Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmaya göre, sarılma ve konuşmanın dahil olduğu yakın fiziksel temaslarda bulunan çiftler, daha yüksek oksitosin (aşk hormonu) seviyelerine sahipler.Ayrıca aşk, kadınların kan basıncını da düşürüyor.


Aşk, kolesterolünüzü düşürür.Bir gazetede yer alan habere göre, sevgiyi ifade etmek kolesterolünüzü düşürüyor.Yakın arkadaşlara, sevilen akrabalara yada partnerinizle ilgili hislerinizi kağıda dökmek belirgin şekilde kolesterolünüzün düşmesine yardımcı oluyor.
Aşk, gençlik iksiridir. :)
Aşıkken vücut tarafından salgılanan endorfin, cilde kan akışını yükseltir ki bu da yumuşak, pürüzsüz kılan ve kırışıkları önleyen bir şeydir.



İşte tüm bu sebeplerden dolayı ben de reçetenizi yazıyorum; herkese benden günlük bir doz aşk... :)))

6 Nisan 2012 Cuma

Ömrüm'e...

İki yürek arası kaç kilometre söyler misin?
Peki sana varmak kaç yıl sürer?
Susuyorsun...
Bilmiyorsun, biliyorum.
İki yürek arası iki göz mesafesi kadardır!
Sen izin vermedikçe ömür bile yetmez sana yapılan yolculuklara.
Ama bilsem ki, yürek molalarında ihtiyaç olarak sevginden vereceksin;
ömrümü yollarında pervasızca harcarım.


5 Nisan 2012 Perşembe

Bitse de Gitsek

Takipçilerimden uzak kaldığım son 1 hafta boyunca sınavlarla boğuşurken, bu gün sınavlarımın büyük bir kısmının bitmesiyle huzura kavuştum sonunda...
Toparlanan notlar, bir gece önceden gözlerimiz kapanıp kafamız çalışma masasının üstüne düşene kadar ders çalışmalar, "acaba hoca şunu mu sorar bunu mu?" şeklindeki tartışmalarımız, demliklerce içilen çaylar ve en yorucusu da gecenin bir yarısı yatıp sabahın köründe şişmiş gözlerle okulu ve sınıfı bulma çabalarımız...Heee tabii ki bir de çalışıyormuş gibi görünmelerimiz ve bize en uygun tanım "çalışmaya çalışanlarımız" da var. :))
Veee nihayet sınavların çoğunluğunu atlatmanın ve ertesi gün erken kalkma derdinin olmadığı bir gece yarısında siz takipçilerime kavuştummm.
İşte size gözlerinin içi "sınavlar bitti" diye ışıldayan canlarım, en cici sınıf arkadaşlarımdan bir mutluluk tablosu... :))



Veee son sınavımızı beklerken evimin insanlarıyla çayır çimen sefası... :))


Pazartesi günü Almanca sınavımızı da sağ salim atlatmak dileğiyle... :)