26 Ağustos 2012 Pazar

Biraz Sen'li, Biraz Sen'siz...

Çok çabuk tüketiyoruz duygularımızı...Dün çok severken, bu gün aklımıza bile gelmiyor belki; dün en değerlimizken, bu gün nasıl oluyor da değerinden bir parça bile kalmıyor...(!)
Biliyorum, anlık bir duygu aşk...Fakat her şey başladığı anda kilitli, o andan sonrası tıpkı "zaman" gibi; durduramıyorsunuz, söz geçiremiyorsunuz, geri döndüremiyorsunuz...
Sevmek, gerçekten de böyle bir şey mi?Anlık hissedilen, bir kaç günlük yoğunluğuyla ve sonrasında toz bulutu olup kaybolan??
Böyle olmamalı, yıllarca süregelen sevgiler nasıl devam ediyor peki?Birbirine kenetlenmiş, her sabah yüzünü görmeden ya da sesini duymadan nefes alamayacağını hisseden, o'nu mutlu etmek adına kendisiyle yarışan ve yanında var olduğunu iliklerine kadar hisseden aşıklar nerede??

Kimliği belirsiz anların, faili meçhul duygularla benliğimizi bir kaç beden daralttığı bu günler ne zaman geçecek???


Dibe vurduğunuzu hissettiğiniz anlarda, dışarıya güçlü görünmeye çalışırsınız.Her daim yüzünüzde kocaman bir gülümseme...Sizi anlatan şarkılara kulak asmazsınız, birlikte gittiğiniz yerleri görmek istemezsiniz, içtiğiniz çayın tadı hala ağzınızdadır belki de, ne kadar istemeseniz de kulağınız hep telefonda ya aklına gelirsem diye...

Mutluluklarımızı özleriz, kahkahalarımıza hasretlik çekeriz, bakışlarımızı ararız...
Hepsi aşka dahil, tıpkı ayrılıklar gibi...Sadece pişmanlık duymayız, keşke demeyiz, desek de dilimizin ucunda...
Uzun uzadıya yaşanmıyorsa duygular, anın tadını çıkarın...Ertelemeyin.Şimdi yaşadıklarınız, yarın yaşayacaklarınızdan daha yakın, unutmayın...

24 Ağustos 2012 Cuma

Çıkmaz Sokaklar

Kadın ve erkek farklı iki yaratık malumunuz...Birinin ak dediğine, diğerinin kara demesi şaşırtıcı değil, yaratılıştan kaynaklanıyor.Eee haliyle bu durumda bir ilişki yaşamak da olabildiğince zor, anlaşmak çoğu zaman imkansız.
Zaman zaman ilişkilerde çatırtılar olması da gayet doğaldır.
Peki bu çatırtıların kaynağına insek;
Kadınlar ilişkiyi neden çıkmaza sokar?
Peki ya erkekler ilişkiyi neden çıkmaza sokar??

İşte en gerçekçi halleriyle, ilişkilerde kadınlar ve erkekler...



Kadınlar ilişkiyi neden çıkmaza sokar?

  • Başkalarının yanında eşlerini değersizleştirecek söylemlerde bulundukları,
  • Sık sık geçmişi gündeme getirdikleri,
  • Kendilerini sıklıkla tekrarladıkları,
  • Erkeklerin kendileriyle bir kadının kurduğu şekilde iletişim kurmalarını bekledikleri,
  • Erkeklerin "Beni kontrol ediyor." ya da "Beni değiştirmeye çalışıyor." şeklinde düşünmelerine sebep olacak davranışlar sergilemeleri,
  • Çok konuşmalarına rağmen bir türlü asıl konuya gelemedikleri,
  • Karşı tarafı suçlamayı sevdikleri için, kadınlar ilişkilerini çıkmaza sokarlar.




 
Erkekler ilişkiyi neden çıkmaza sokar?
  • Eşlerine olan ilgilerini yeterince ifade edemedikleri,
  • Sevgilerini ya da duygularını yeterince gösteremedikleri,
  • Gerekli oranda iletişim kuramadıkları,
  • Eşlerinin söylediklerini duymadıkları ya da duymamazlıktan geldikleri,
  • Empati kurup anlamaya çalışmak yerine hemen çözüm önerisinde bulundukları,
  • Akıllarında sürekli cinsellik olması,
  • Odanın ısısını azalttıkları,
  • Önemli günleri unuttukları,
  • Karşı tarafı suçlamaya programlı oldukları için, erkekler ilişkiyi çıkmaza sokarlar.

İlişkiniz İçin Silkelenme Vakti !!!

İlişkimize başlarken büyük heyecanlar, istek ve mutlulukla başlıyoruz başlamasına da, zaman içinde problemler ortaya çıkmaya başlıyor.Kimi zaman dış görünüşünden, gözünden, kaşından, fiziksel özelliklerinden etkilendiğiniz biriyle duygusal anlamda mutlu olamıyorsunuz, kimi zaman da duygularınıza yenik düşüyorsunuz.

Peki daha ne kadar böyle sürecek? Artık silkelenme vakti değil mi????




Çiftler arasında oluşan sorunun en belirgin ve en önemli nedenlerinden biri, eşlerin giderek birbirlerine daha da fazla yabancılaşması...Diğer taraftan birbirlerini tanıdıklarını zanneden çiftlerin, işin aslının öyle olmadığını, aslında zamana yayılması gereken hislerin çabucak yaşanıp tüketildiğini er ya da geç anlamaları...

Kadın ve erkek farklıdır!
Fakat bu farklılık, eşitliğe aykırı bir kavram değildir.Erkek ve kadının birbirinden farklı olma halleri "aşık olma" döneminde çok fazla belirgin değildir.Ancak evlilikte ya da uzun süreli ilişkiler de ise daha belirgindir.Bu farklılıkların baştan kabul edilmesi, ilişkileri daha uzun soluklu kılıyor.



Erkekler en çok takdir edilmeyi bekliyor!
Erkekler en çok kendisine ihtiyaç duyulmasını ve ailesi için gösterdiği çabanın takdir edilmesini bekliyor.Fazla sorgulanmayı sevmeyen ve uyum sağlamayan erkek, çoğunlukla kendisine ihtiyaç duyulduğunda harekete geçiyor.Sihirli cümleniz "Sana ihtiyacım var." :)

 

Kadınlar en çok sevilmeyi istiyor!
Kadın en çok sevildiğini hissedip, anlaşılmayı beklerken, erkekler partnerlerinin istediği sıklıkta duygularını dile getiremiyorlar.Kadın, erkeğin kendisini dinlemesini ve yaşadığı zorlukları anlamalarını bekleseler de, erkekler ya dinlemiyor ya da bir süre dinledikten sonra göya sorunun ne olduğunu anlayıp "Çözüm Makina"na dönüşüveriyorlar.Ve işte kadının yaşadığı hayal kırıklığına bir sebep...






İşte size en belirgin özellikleri ve istekleriyle kadın-erkek...Şimdi silkelenme zamanı...
İlişkiniz için silkelenin ve kendinize gelin... :)

Aşkla kalın... :)

"Gurbet, görünmez bir kıymıktır." ŞEMS-PARE

Son zamanlarda sanırım en çok zevk alarak okuduğum kitaplardan biri, "Şemspare"...Birbirinden güzel ve kesinlikle kendinizden minik kırıntılar bulabileceğiniz hikayelerle dolu bir kitap.
Elif Şafak, yine ustaca kaleme aldığı hikayeleriyle karşımızda...

Osmanlıca kökenli olan "Şemspare" kelimesi, güneş parçası-çok parlak anlamlarına gelmektedir.






Özellikle serin yaz akşamlarında, sıcak bir çay ya da şöyle koyu kıvamlı bir kahve eşliğinde ayaklarınızı uzatmış otururken, okumanın keyfi bir başka...Kadın-erkek ilişkileri, ders alacağınız hayat hikayeleri, bir nebzede olsa farkındalık yaratacak dokunaklı olay örgüleriyle kesinlikle okumanızı tavsiye ediyorum.



Kitabın içinde ilginizi çekecek bir sürü hikaye var elbette ki...Fakat içinde kaybolduğum bir hikayeden minik bir parçayı sizlerle paylaşmak istedim.

"Gurbet"...







"Gurbet, tuhaf bir kelimedir, söyler söylemez ağızda kekremsi bir tat bırakır.Dil üstünde bir katre kaya tuzu, kolay kolay erimeyen.Bir saklı burukluk, kendini hemen ele vermeyen."Tarif et." deseler, edemezsin.Bir şey hep yarım kalır, bir nokta hep eksik.Kabataslak anlatır ama tam karşılığını bir türlü bulamazsın.Bir kez telaffuz eder, bir an duraklarsın.Öyle kelimeler vardır ki, istesen bile hafife alamazsın.

Gurbet kelimesini öyle şıp diye bir başka dile çeviremezsin mesela.Farklı farklı kavramlar ve ifadelere başvurursun aynı anlamı yakalayabilmek için.Baktın ki doğrudan anlatamıyorsun, dolaylıyı denersin: Anavatan, sıla, memleket, hasret, uzak, ayrılık, geçmiş...Hepsini kullanmaya kalkarsın bir ya da bir kaç cümle içinde, gene de olmaz.Sabun gibi kayıverir avuçlarının arasından kelimenin manası.Rüzgara yakalanmış uçurtma gibi savruluverir.Tutamazsın.

Bir türlü kelimenin karşılığına denk gelemezsin Batı dillerinde.Uzun yıllardır göç veren, insanlarını ya ekonomik, ya politik, ya dinsel,ya duygusal sebeplerle uzaklara gönderen, sürgünlere yollayan, yokluğa mahkum eden toplumlarda bulursun ancak "gurbet" kelimesini.Göç almaya alışkın, gelişmiş ve müreffeh Batı toplumlarının sözlüklerinde yoktur böyle bir tını, böyle bir kelime...Ne de böyle bir hüzün, böyle bir diken gramerlerinde...

Gurbet görünmez bir kıymıktır çünkü, batar etine; derinin altında, parmağının ucunda sıkışmış kalmıştır, yaşar seninle.Çıkarmaya kalksan çıkaramazsın, göstermek istesen onu da yapamazsın.Etin kemiğindir artık, bedeninden bir parça.Ayrılmaz bir uzvundur, ne kadar yabancı, ayrıksı olsa da..."

En doğru kelimelerle, hayatınızın bir zamanına, bir dönemine dokunmuş Elif Şafak...

Kitabı okumaya devam ediyorum ve sizlerle de paylaşmayı sürdüreceğim.Vakit kaybetmeden okumalısınız.Kendinizden minik minik parçalar bulacağınızı garanti ediyorum.

Şimdiden iyi okumalar... :)

17 Ağustos 2012 Cuma

Kadın Bakış Açısı X Erkek Bakış Açısı

Kadın ya da erkek, cinsiyetiniz hiç farketmez; herkes bir ilişki yaşarken ve özellikle de aşık olduğunda mutlu olmak ister.Ancak gün gelir ilişkiler de bir şeyler yetmemeye, anlaşmazlıklar baş göstermeye başlar.Ve her şeyin sebebi, kadın ve erkek bakış açılarının farklılığıdır.

Kadınlar derdini anlatmak için çırpınırken, erkekler daima farklı bir anlayış ve yorum getirebilirler konuya.Kadınlar kimi zaman gözyaşlarına boğulurken, erkekler eser gürler ve geçiştirebilirler.Bazen de kadınlar seslerini yükseltirken, erkekler sessiz kalmayı tercih ederler.Kimi zaman da çiftler karşılıklı olarak sessiz kalmayı tercih ederler; bu çoğu zaman fırtına öncesi sessizliğidir.




Bir çok zaman baktığımız şeyler aynı olmasına rağmen, gördüğümüz şeyler ve algıladıklarımız çok farlı olabilir.

Tıpkı olaylara verdiğimiz tepkiler, yaşadığımız duygu yoğunluğu, beklentilerimiz ve bağlılık duygumuz gibi daha bir çok konu da ilişki içerisinde erkeklerden çoook farklıyız.


Kadınların bakış açısı ve erkeklerin bakış açısını masaya yatırıyoruz.







Kadınlar ilişkide;
  • Hassastır.
  • Alıngandır.
  • Tedirgindir.
  • Duygusaldır.
  • Erkeğini kaybetme korkusu yaşarlar.
  • Kıskançtır.(Size kıskancım diyorsa, milyonlarca kat daha kıskançtır. :))
  • Geçmişte yaşanan olumlu ya da olumsuz olayların hiç birini unutmazlar.
  • Özenlidir.
  • Dürüsttür.
  • Fedakardır.
  • Çoğu kadın için ilişkileri, hayatlarının birinci sırasında yer alır.
  • Kadınlar için eşleri, hayatlarının merkezidir.
  • İlişkide özel günler kadınlar için oldukça önemlidir ve kutlanmalıdır.
  • Kadınlar, ilişkilerinde eşleri / sevgilileri tarafından her gün aranmak sorulmak isterler.
  • Sevdiği adamla tüm hayatını paylaşmak ister.
  • Eşi / sevgilisi için, kız arkadaşlarıyla olan randevularını iptal edebilirler.
  • Kadınların zihin ve yüreğinde, evlilik ve ilişkileri kutsaldır; sonsuza dek sürecektir.

Erkekler ilişkide;
  •   Mantıklıdır.
  • Akılcıdır.
  • Duygusal anları azdır; daha çok teknik düşünürler.
  • Ben merkezcidirler.
  • Karşı tarafa sonsuz güvenirler, kaybetme korkusu yaşamazlar.
  • Rahattırlar.
  • Kadınlara göre kendilerini daha özgür hissederler.
  • Beyaz yalanlar söylemeyi ilişkinin parçası olarak görürler.
  • İşleri ve arkadaşları ön plandadır.
  • Fedakarlık yapmaktan çok hoşlanmazlar.
  • Her gün eşlerini / sevgililerini aramak ya da aranmak gibi bir tercihleri yoktur.
  • Özel günlere önem vermedikleri için unuturlar.
  • Geçmişte ya da gelecekte değil, bu günde yaşarlar.
  • Her yaşadıklarını paylaşmak istemezler.
  • Arkadaşları ya da işleri için eşlerini / sevgilileri ile olan randevularını iptal edebilirler.
  • Ayrılmak istediklerinde klasik sözleri "Sen çok iyisin ama ben sana layık değilim." olacaktır.
Tabii ki bu ölçütleri bütün erkeklerde ve kadınlarda kesin görüyoruz diyemeyiz, ama genelleme yapmak mümkün.Çünkü genelde böyle... :))
Yanılıyor muyum????

15 Ağustos 2012 Çarşamba

Aslında ben...

"Ben; aynı şarkıyı 100 kere dinleme manyaklığı olan,sabah suyu yüzüne çarparken suyun bileklerden dirseklerine akmasına uyuz olan, buzdolabını açıp boş boş baktıktan sonra kapayan, kulağında mp3 ile gezerken klip tadında yürüyen, çift bölmeli çakmakta her iki tarafta gaz seviyesini dengeleme ihtiyacı duyan, girdiği kapalı bir mekanda ilk önce çıkış kapısının nerede olduğunu arayan, masaya oturduğu zaman ilk olarak ayaklarını koyacak yer arayan, küçükken radyodan kaset dolduran, iki eli birden doluyken elektrik düğmesini burnuyla açıp kapayan, otobüsü kaçırınca gurur yapıp arkasından koşmayan, hayatında hiç lost izlememenin eksikliğini hissetmeyen,

 

yolda giderken kaldırımdaki karo taşların çizgilerine basmamaya özen gösteren, gülünmemesi gereken yerde gelen gülme krizinin verdiği haz ve acıyı birçok kez yaşamış olan, bir türlü insanlara güvenmemesi gerekirken her defesında aynı hataya düşen, kazanmışlıkları ve kaybettikleriyle güçlenen hayatı sil baştan yaşamayı seçen koca dünyanın bir nedeni de ben olayım diyen bir insanım."

13 Ağustos 2012 Pazartesi

"Yazdan Kalma Bir Günden..."

İlişkiye İlişkin için yazın en renkli günleriydi sanırım canım arkadaşlarımın yazlığa geldiği günler...Eğlencenin dibine vurduk desem yeridir sanırım.Akşam gezmeceleri, gündüz deniz sefası ve muhabbet sohbet, sahilde çekirdek çitlemeler, tekne gezisi ve ardından balık tutmacalar derken harika geçen 2 günden unutulmaz kareler...

Öncelikle bi tanecik evimin insanı Emel'imin minnak kardeşini görmeye gittim.Yeni üyemiz Ecrin Mira'yı siz takipçilerimle paylaşıyorum.Ricam, hepinizin ilk olarak "Maşallah" demesi efendimm. :)))

 Kumburgaz'da gidebileceğiniz en sakin ve rahat yerlerden biri, Pierre Lotti Çınar Cafe'de değmeyin keyfimize.Armut koltuklarda yayıla yayıla çay kahve yudumlarken, çevrenizde eğlencenin dozunu aşmış ve canınızın içi arkadaşlarınız varsa mutluluk kaçınılmaz. :)

Veee Kumburgaz'da yeni açılan, benim çoook rahat ettiğim Atölye Cafe'de minnak kuzum Emel'imle... :)

Ankara'da stajlarını yaparken, beni ziyarete gelen ve acayiiipp mutlu olmama sebep olan evimin insanı Feray'ım ve bi tanecik komşu evimin insanı Pınar'ım... :)

Çok güzel bir haftasonu geçirdik.Edirne'yi Kumburgaz'a taşıdık desem tam da yerinde olur sanırım.
Sizi çok seviyorumm kuzucuklarımm, yakında görüşmek üzereee... :)

10 Ağustos 2012 Cuma

"Sanki hiç kaybolmayan bir takıntı gibi..."

Bazen sinirliyken, bazen mutluyken, bazen sevinçten, bazen heyecandan, bazen sıkıntıdan, bazen de alışkanlıktan...Çevremizdeki insanlara komik ya da tuhaf göründüğünü umursamadan, öyle hareketler yapıyoruz ki...
Sizler için araştırdım ve bakın neler neler buldummmm. :)))

Bir kere başladınız mı, bir türlü durdurulamayan eylemler nelerdir????


Yapılan araştırmalara göre, takıntı haline getirdiğimiz hareket ve eylemlerimiz;

  • Çekirdek yemek... %28.00
  • Bir şekilde dile dolanan tamamı bilinmeyen şarkıyı gün boyu söylemek... %26.00
  • Kaşınmak... %4.00
  • Dedikodu yapmak... %2.00
  • Bacak sallamak... %8.00
  • Dikkatimizi çeken birini süzmek... %2.00
  • Dudak ısırmak... %2.00
  • Kalem çevirmek... %2.00
  • Yolda önümüze çıkan tenek kutuyu gideceğimiz yere dek tekmelemek... %2.00
  • Plakalardan kelime oluşturmak... %3.00
  • Vapur ya da otobüste karşımızda ya da yanımızda oturan kişinin gazetesini okumak... %7.00
  • Kalemin arkasını kemirmek... %6.00
  • Tırnaklarını masaya vurmak... %4.00
  • Geçilen çizgileri saymak... %2.00
  • Karşımızdaki kişinin pamuklanmış hırka ya da kazağındaki pamukcukları toplamak... %2.00
  • Geçilen trafik ışıklarını saymak... %2.00
 Bu liste uzatılabilir tabii... Ben sanırım çekirdek yiyen ve sinirlendiğimde bacağını sallayan kişilerin arasındayım.

Peki ya siz???? Takıntılarınızı bekliyorummm... :))))

9 Ağustos 2012 Perşembe

Erkek Gözüyle "Beğenilen Kadınlar"

Women's Health dergisinin yaptığı bir araştırmada, erkekler kadınlarda sevdikleri şeyler üzerine gayet dürüst açıklamalar yapmışlar.
Bakalım erkekler kadınların hangi hallerini daha çok beğeniyor???

Erkekler, kadınların egzersiz sonrası terli ve doğal hallerini daha çekici buluyor(muş).
Oyuncak bebek gibi süslenip, bütün zarafetimizle ortalıklarda gezinirken kendimizi daha iyi hissederiz.Çünkü daha çekici olduğumuzu düşünürüz.Fakat erkekler açısından tamamen olmasa da durum böyle değilmiş.Erkekler bizim makyajdan ve parfümden yoksun, en doğal halimize döndüğümüz spor sonrası terli terli ve en görülmek istemediğimiz halimizi daha çekici buluyormuş.
Onların kıyafetlerini giydiğimizde, daha fazla sahipleniyorlar(mış).
Erkekler kadınların kendi gömleklerini, boxerlarını ya da t-shirtlerini giydiklerinde daha fazla sahipleniyorlarmış.Sevdiği kadının kendisine ait olduğunu daha fazla hissedip, daha fazla bağlanıyorlarmış.Yani kısacası, alış-veriş derdine son kızlar... :)))

Utanç verici lise fotoğraflarına bakarken, çok eğleniyorlar(mış).
Tahmin ettiğinizin aksine, siz "Aman Tanrım!" diye bağırış çağırış bakarken lise fotoğraflarınıza, erkek arkadaşınız çok eğleniyor ve sizi çok şirin buluyor.Her ne kadar sırık gibi vücudunuzun ya da şişmanlıktan patlayacağınız hallerinizin, kabarık saçlarınızın ve sırıtınca ortaya çıkan diş tellerinizin berbat göründüğünü düşünseniz de, erkek arkadaşınız eskiye takılıp kalmıyor, rahat olun.

Film zevklerinizin hiç bir zaman uyuşmayacağını biliyorlar(mış).
Film zevklerimiz hiç bir zaman uyuşmayacak olsa da, bu konudaki tartışmalar onların o kadar da sinirini bozmuyormuş; bizim sinirimizi bozsa da...

Çocuklara karşı olan tutumumuz erkekleri çok etkiliyor(muş).
Yeni başlayan ilişkilerde, kadınların bir anda bağlanıp gelecek planları yapmaları ve çocuklarına isim düşünmeleri erkekler için oldukça itici.Fakat genel anlamda çocuklarla iyi anlaşmamız, onların var olduğu yerlerde neşeli ve anaç olmamız erkeklerin dikkatinden kaçmıyormuş.Böylece daha biz düşünmeden onlar gelecek hakkında fikir sahibi olmaya başlıyorlarmış.



Sakladığımız güzellik malzemeleriyle dalga geçseler de, gizli gizli ilgileniyorlar(mış).
Toplum içinde yüksek teknolojili kremlerimizle ve bakım ürünlerimizle dalga geçseler de, aslında içten içe o kremlerin ne işe yaradığını merak ediyorlarmış.Hatta biz yokken gizli gizli bakım ürünlerimizi inceleyip, kendilerine uygun olanlarını kullanıyorlarmış bile... :)

Ailelerine karşı sabırlı olmamız, ekstradan tercih sebebi olmamız demek(miş).
Ailesi ne kadar çekilmez, annesi ne kadar kıskanç, babası ne kadar patavatsız ya da kardeşleri ne kadar baş belası olursa olsun, sabırla ve sevgiyle onlara yaklaşmamız erkeklerin gözündeki değerimizi kat be kat arttırıyormuş.Eee olması gerekenin bu olduğunu biliyorsak tabii...


Sert tavırlarımız, kendimize güvenimiz ve kendi işlerimizi kendi başımıza yapabiliyor olmamız, ona da güven veriyor(muş).
Sert tavırlarımızdan kastım, kararlılığımız olsa gerek.Her ne kadar onlardan yardım istememiz hoşlarına gitse de, bir çok şeyi tek başımıza hallettiğimizi gördüklerinde bize olan güvenleri daha da artıyormuş.Hatta onlara yardımcı olduğumuzda düşünün neler oluyor.

Bunun dışında kadınların hangi halleri sizlere daha çekici geliyor beyler???
Yorumlarınızı bekliyorummmmm... :)

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Yoksa "sıkıcı" bir çift miyiz ?!

Birlikteyken çok eğleniyor ve sıkılmak nedir bilmiyor olabilirsiniz.Arkadaşlarınızla birlikteyken de sanki baş başaymış gibi eğleniyor, zamanın nasıl geçtiğini bile anlamıyorsunuz belki de...Fakat şunu göz ardı ediyor olabilirsiniz.Çevreniz sizin mutluluğunuzu paylaşmayabilir.Hatta arkadaşlarınız sıkıcı bir çift olduğunuzu düşünüyor olabilir.
"Biz bize yeteriz" demeyin, zamanla çevrenizin sizden sıkıldığı gibi, siz de birbirinizden sıkılabilirsiniz.

İşte size sıkıcı bir çift olduğunuzu gösteren işaretler;


Çift olarak son beş yıldaki en büyük başarınız, beraber kalabilmenizse...
(Ben bu tarz ilişkilere genelde suyu çıkmış mıç mıç yapışkan ilişkiler diyorum.Bence en kısa sürede tehlikenin farkına varın! )

Evliliğinizin ya da tanışmanızın ve hatta ilk el ele tutuşma, ilk msjlaşma, ilk bakışma gibi özel günleri kutlama konusunda işin içinden çıkılmaz hale getirdiyseniz...
(İlk başlarda kendinizi özel hissedebilirsiniz ama zamanla tadı kaçıp çevrenizdekilerden çok size sıkıntı vermeye başlayabilir bu durum.)

Bir sene birlikte olduktan sonra müşterek bir banka hesabı, müşterek bir e-posta adresiniz varsa...
(Bireysel hayatınızı yok sayıyorsunuz demektir ve size ulaşmak isteyen arkadaşlarınız her defasında sevgilinizle karşılaşmaktan çekineceklerdir.Çevrenizde hiç kimse kalmayabilir, dikkat! )

Doğum günü hediyesi seçmek için haftalarca, hatta aylarca mağazaları talan ediyorsanız...
(Elbette sevdiğiniz insana hediye alırken biraz kararsız kalıp en güzel hediyeyi almak isteyebilirsiniz, bunu herkes anlar.Fakat aldığınız hediyenin maddi değeri, olağanüstü bir şey olmasına gerek yok.Emin olun, o an için düşünmeniz bile karşınızdakini mutlu edecektir; ya da mutlu edecek insanlar olmalı hayatınızda...)

Haftalardır arkadaşlarınızla planladığınız yemeğe çıktığınızda, bir saat sonra sevgilinizle defalarca mesajlaşmış olarak eve dönmek istiyorsanız; ya da eve dönmeniz gerekiyorsa...(!)
(Sizinde tıpkı partneriniz gibi kendinize ait bir hayatınız ve çevreniz olduğunu unutmayın.Biraz kendinize zaman ayırmanız, iki kişilik hayatınıza bir zarar vermeyecektir.)

Bir hafta sonra o size "sevgilim" diyorsa ve siz çocuklarınızın isimlerini düşünmeye başladıysanız...
(Bu ne hız demekten kendimi alamıyorum.Dün gördüğünüz birbirinden çekinen, gayet seviyeli bir arkadaşlıkları olan insanlar; ertesi gün yıllardır birlikteymişçesine gelecek planlıyorsa bir sıkıntı var demektir.Tavsiyem biraz daha yavaş ve sindire sindire yaşayın ilişkinizi...Böylece yıllar geçse de birbirinizi keşfetmeye devam ediyor olacaksınız.)

Arkadaşlarınızla buluştuğunuzda, sohbet ederken en 20 kez birbirinize "hayatım, aşkım" diyorsanız...

Veeee bunun gibi yazıları okuyup, mükemmel bir çift olduğunuz için kendinizi şanslı hissediyorsanız... :)

Aşkla kalın... :)))

Biraz Öyle Biraz Böyle...Ortaya Karışığım...

İyi, kötü...İnsanım

"En iyi değilim, en kötü de..
En cömert değilim, en cimri de..
En kibirli değilim, en mütevazı da..
Hiç kimseyi kandırmamış değilim, herkesi aldatmış da..
Kimseyi yarı yolda bırakmamış değilim, herkesi satmış da..
Hep iyiliğimden kaybetmiş değilim, kötülük yapa yapa kazanmış da..
Çok başarılı olduğum günler de oldu, dibe vurduğum da..
Sevgi dolu değilim, nefret dolu da..
Barışçıyım, biraz da savaşçı..
Biraz güçlüyüm, biraz zayıf..
Biraz iyiyim, biraz kötü..
İyi, kötü.. İnsanım... ''

| William Shakespeare |
 
 
Önemli olan insanlık değil mi zaten ?! :)

7 Ağustos 2012 Salı

Uzun Uzadıyaaaa Bir İlişki İçin - 2

Aylar önce yazdığım Uzuuuuun uzadıyaaaa bir ilişki için... postumda sizlerle uzun bir ilişkinin sırlarını paylaşmıştım.İlişki durumumda değişiklikler olmuş olsa da biraz ayrıntıya girmekte bir sakınca olmadığını düşünüyorum.
Midenizde kelebekler uçuşurken, heyecandan eliniz ayağınıza dolanırken ve karşınızda bütün kibarlığıyla sevdiğiniz adam dururken, bir ilişkiye başlamak çoook güzeldir, biliyorum.Fakat zamanla çift olarak mutasyona uğramışçasına değişirsiniz.Kadınların değişimi genelde daha bir bağlılık ve anaçlık duygusuyla bağlantılı olurken; erkeklerde bu durum biraz daha farklı seyredebiliyor.

İşte zamanla değişen tavır ve hareketlerimiz;




Kırıcı ve incitici yorumlarda bulunmak...
Açıksözlü ve dürüst olduğunuzu düşünüyor olabilirsiniz.Çevrenizdekilerin hatalarını, yanlışlarını ya da rahatsız olduğunuz herhangi bir durumu direk olarak yüzlerine söylüyor olabilirsiniz.Fakat unutmayın; karşınızdaki sizin sevgiliniz! Dürüstlükle küstahlığı birbirine karıştırmamanız gerekiyor.İçinizden geçeni söylemeden önce biraz durup düşünün.Sevdiğiniz insanı söyleyeceklerinizle kırabilir ve üzebilirsiniz.

Kendi çözümlerini dayatmak...
Sevgilinizin sorunlarını dinlerken kendince çözümler üretip, dayatmak sadece sıkar ve başka hiçbir işe yaramaz.Bazen insan çözümünü bildikleri sorunlarını, sırf rahatlamak için bile olsa başkalarına anlatmak isteyebilirler.Sevgilinizde en yakın kişiye, yani size anlatmak isteyecektir.Fakat Dede Korkut gibi öğüt verici konuşmalar içine girmeye devam ederseniz, bir süre sonra sevgiliniz size hiçbir şey anlatmak istemeyecektir.Bu durumda da iletişimin olmadığı bir ilişki yürümeyecektir.





"Ben üstünüm" deyip yargılamak...
  Hepimiz başkalarına göre bir çok konuda farklı olduğumuzu düşünürüz.Ama siz "farklılığı" abartıp, sevgilinizi küçümseyecek şekilde "üstünlük" haline dönüştürürseniz; sevgiliniz bunu aşağılama olarak algılayacaktır.Sen kendini yükseklerde görüp yargılamaya devam ederken o, sizden çoktan soğumuş ve ayrılık fikrini düşünmeye başlamıştır bile...

Eleştiri kabul etmemek...
İnsanız ve hata yapabiliriz.Yüce insan, sen de hata yapabilirsin. :) Sevgiliniz size hatalı olduğunuzu anlatırken, hemen duvarlar örüp savunmaya geçmek yerine, nerede hatalı olduğunuzu anlamaya çalışmalısınız.Emin olun, karşınızdaki sevdiğiniz insan sizin iyiliğinizi düşünüyordur.Bu eleştiriler aynı zamanda sizin onu daha iyi tanımanıza yardımcı olacaktır ve ilişkinin gidişatını düzeltmenize de yarar sağlayacaktır.Ama yok, hiç aldırış etmeyip bildiğinizi okumaya devam ederseniz, sonunuz hiçte iyi değil.



"Her şeyi ben bilirim" havası...
Tam bir ukalalık örneği...Evrenin sırrını çözmüş gibi davramanız, tüm siyasi akımlarla ilgili söyleyecek söz bulmanız, film eleştirmeni, gurme ve gezgin gibi caka satmanızın sizi çekici kıldığını mı düşünüyorsunuz? Kesinlikle yanılıyorsunuz! Aksine bu sizi o kadar itici yapıyor ki, değil sevgiliniz, çevrenizdeki insanlar bile buna dayanamıyor.Sevgilinizde aranızdaki aşktan dolayı buna katlanıyor olabilir, fakat bu daha ne kadar sürer, muamma...




Herşeyden şikayet etmek...
Giitiğiniz yerle ilgili, arkadaşlarıyla ilgili, ailesiyle ilgili, yediğiyle ilgili, içtiğiyle ilgili kısacası herşeyden şikayet eden bir tiple hayat geçmez, kabul edin.Ne kadar pozitif ve uyumlu olursanız, o kadar sevilecek ve mutlu olacaksınız, emin olun.


Yönetmek ve ısrar etmek...
İlişkide her iki taraf da eşittir, bunu kabul etmelisiniz.Sevgilinizi emirlerle, direktiflerle yönetmeye çalışırsanız bir yere varamazsınız.Sevgiliniz bunlara uyuyor gibi görünse de, kimse yönetilmekten hoşlanmaz.Ayrıca yapmak istemediği şeyler için sevgilinize ısrar etmek, sadece sıkıntı yaratır.Ve sıkılan insan da kaçar.


Sözlerini tutmamak...
Söylemek birşey değil, önemli olan söylediğiniz sözleri yerine getirmektir.Üstelik zamanında yerine yetirmek...Bir söz vermeden önce "Bunu yerine getirebilir miyim?" diye düşünmelisiniz.Çünkü tutmadığınız her söz, ilişkinizde onarılmayacak yaralar açacaktır.Hatta bir süre sonra söylediğiniz hiçbir sözün değeri kalmayacaktır.


6 Ağustos 2012 Pazartesi

Erkeklerin Çuvalladığı 7 Hayati Konu

Kadınlar hayatları boyunca "Bay Mükemmel"i arar dururlar, fakat karşılarına çıkan en iyi ihtimalle "Bay Mükemmele Yakın" olacaktır. :)
Kadınların ve erkeklerin beyinleri farklı çalıştığı için hayatı da farklı algılarlar.Bu çoğu zaman birine doğru gelen şeyin diğerine yanlış gelmesine neden olacak kadar büyük bir farktır.Ve genellikle erkekler anlamaz...
Erkekler pek çok nedenden ötürü neyi yanlış yaptıklarını ya da yanlış yapıp yapmadıklarını anlama yeteğine sahip değildirler.Bu nedenledir ki kadınlara göre erkeklerin çoğu duyguları açısından "odun" olarak değerlendirilir.Oturup anlatmadıkça, uyarmadıkça ya da kırıldığınızı net bir şekilde hissettirmedikçe erkekler ne yaptıklarını anlamayabilirler.

Baktım odun gelmiş odun gidiyorlar, ben de sizler için en kırıldığımız konuların bir listesini çıkardım.Erkek arkadaşınızın bu hareketleri farkında olmadan yaptığını düşünüyorsanız, işte size minik tavsiyeler;

 
  • Telefonda kaba ve aceleci davranmak ! 
 Erkekler, kadınların aksine, telefonun sadece bir iletişim aracı olduğunun farkındadırlar.Telefonda kullandıkları en muhtemel kelimeler genellikle "merhaba, nasılsın, kaçta buluşacağız, görüşürüz"ün dışına çıkmaz.Ancak kadınlar görüşmelerini uzatmaktan yana olduklarından, erkeklerin bu tavrını kendilerine değer verilmediği şeklinde yorumlarlar.Bu noktada belki de erkeklere ufak bir uyarıda bulunmak olası bir anlaşmazlığı giderecektir.

  • Sürekli çözüm üretmek !
Kadınlar konuşmayı bir rahatlama yöntemi olarak görürler.Bu konuşmanın bir amacı ya da sonucu olmak zorunda değildir.Karşılarından bekledikleri çoğu zaman "sadece dinlemek"tir.Fakat erkekler doğaları gereği sorunları çözmeye ya da çözüm üretmeye meyilli oldukları için, kadınları bu konuda çokta mutlu edemezler.Çözüm sunabildikleri sürece karşılarındaki kadını mutlu ve değerli kılacaklarına inanırlar.Bu nedenle karşınızdakinin sizi sadece dinlemesiyse isteğiniz, yine küçük bir uyarıda bulunmanız her şeyi çözecektir.
  • Kendi problemleriyle uğraşırken susmak !
Erkekler, kadınların aksine, sorunlarını konuşarak değil susarak çözerler.Sessizliğe daha çok ihtiyaç duyarlar ve adeta kapalı kutuya dönüşürler.Kadınlar da kendi doğalarına oldukça ters bir durum olduğu için, bunu anlamakta güçlük çeker ve üstlerine alınabilirler.Bu konuda uyarıda bulunmak ya da en azından sıkıntısından biraz bahsetmesini rica etmek gerekmektedir.Aksi takdir de kapalı bir kutuyla yaşamaya alışmak durumundasınız.İlgisizlik ve sevgisizlik hissetmeniz de olası tabii ki...

  • Kaybolduğunda yol sormamak !
Klasik bir kadın erkek tartışması !!! Genellikle annemle babam arasında yaşanan bu tartışma, hemen hemen tüm çiftlerde yolculuk esnasında kaçınılmaz oluyor.Erkekler özellikle yolda kaybolduklarında bunu kendilerine bile itiraf etmek istemezler.Ve çok büyük olasılıkla sizi yanlış yol tarifi almakla suçlayacaklardır.Onu suçlamadan, bir marketin önünde durup yol tarifi sormaya ikna ettiğiniz sürece gideceğiniz yerlere tartışmasız varacaksınız.
  • Diğer kadınlara bakmak !
Tüm erkekler, diğer kadınlara bakar ! Ve hepsi de inkar eder ! Tamam belki de bu kadar katı bir genelleme yapmak acımasızca ve karakter farklılıklarına göre erkekler değişebilir diyebiliriz.Ama erkekleri kadınlara oranla, karşı cins söz konusu olduğunda daha duyarlıdır.Kadınlarsa başka bir erkeğe bakacakları sırada bunu hiç bir şekilde farkettirmeden ve erkek arkadaşlarının gururunu kırmadan yaparlar.Fakat erkekler mutlaka yakalanırlar.Bu birazda kadınların şüpheciliğinden kaynaklanıyor sanırım...:) Bu tip durumlarda erkek arkadaşınıza hissettiklerinizi tartışmadan ve samimi olarak anlatmanız işe yarayacaktır.Hala devam ediyorsa aynı şekilde, benim bir şey dememe gerek yok sanırım size. :))
  • Başkalarının yanında plan yapmak !
Erkekler bazı konularda kadınlardan daha unutkan ve daha az hassastır.Önceden birlikte yaptığınız bir planı unutup, arkadaşlarıyla farklı planlar yapmaya kalkışabilir.Bu da bir kadını çileden çıkarmaya yetecektir.Fakat yapmanız gereken sakinliğinizi koruyup, birlikte yaptığınız planı ona hatırlatmak olmalıdır.
  • Gününün nasıl geçtiğini anlatmamak !
Bir erkeğe gününün nasıl geçtiği sorulduğunda "Fena değil", "İyi", "Eh işte" gibi gibi kısa cevaplardana öteye geçmediğini görmeniz çok mümkün.Erkekler iş yerinde günlerinin nasıl geçtiğiyle ilgili konuşmayı rapor vermek olarak algıladıklarından, pek de gerekli bulmazlar.Bu durumda kadın kendini kolaylıkla dışlanmış hissedebilir.Bu durumda bıkmayın, usanmayın ve sevgilinizin / eşinizin biraz dinlenip rahatlamasını bekleyin.Sonrasında da ayrıntıları sorarak sohbeti geliştirebilirsiniz.

Söz konusu erkekler olduğunda belli duvarları yıkmak zor maalesef...3 minnak duyguyu barındırıyor olmanız gerekiyor çoğu zaman; sabır, sakinlik ve sonsuz sevgi...

Aşkla kalın... :))

3 Ağustos 2012 Cuma

Ben Senin En Çok ...

Bazen uzun uzun konuşmaya gerek kalmaz, dizelerde anlatır karşınızdakine hissettiklerinizi...Özellikle sizlerle paylaşmak istedim Ü. Y. Oğuzcan'ın şiirini, aşkı daha bir duyumsattığı için.

Kalbinizi kaplayacak aşkı bulmanız dileğiyle...


"Ben senin en çok sesini sevdim
Buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi
Önce aşka çağıran,sonra dinlendiren
Bana her zaman dost, her zaman sevgili

Ben senin en çok ellerini sevdim
Bir pınar serinliğinde, küçücük ve ak pak
Nice güzellikler gördüm yeryüzünde
En güzeli bir sabah ellerinle uyanmak

Ben senin en çok gözlerini sevdim
Kâh çocukça mavi, kâh inadına yeşil
Aydınlıklar, esenlikler, mutluluklar
Hiç biri gözlerin kadar anlamlı değil

Ben senin en çok gülüşünü sevdim
Sevindiren, içimde umut çiçekleri açtıran
Unutturur bana birden acıları, güçlükleri
Dünyam aydınlanır sen güldüğün zaman

Ben senin en çok davranışlarını sevdim
Güçsüze merhametini, zalime direnişini
Haksızlıklar, zorbalıklar karşısında
Vahşi ve mağrur bir dişi kaplan kesilişini

 Ben senin en çok bana yansımanı sevdim
Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni
Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim
Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni..."

                                                                   Ümit Yaşar OĞUZCAN 

Aşkla kalın.. :)

2 Ağustos 2012 Perşembe

Aynı Pencere, Sen ve Ben ...

Çevremizde insanlar, olaylar, bir curcurnadır gidiyor hayat...
Herkes bir şeylerden şikayetçi, herkes bir şeylerden mutlu, herkes yalnızlıkla savaşıyor ve kalabalıklar içinde, herkes sevdiğiyle mutlu...
Peki ya siz?
Ne kadar farkındasınız hayat akıp giderken yaşananların, yaşadıklarınızın??


Binde bir karşınıza çıkan dostluk, arkadaşlık, sevgililik fırsatlarının ne kadar farkına varıyoruz?
Akşamın bir köründe yorgun bedenimizi yaslayıp mırıl mırıl konuşabileceğimiz, omzumuza dolanan bir kolun, başımızı yaslayabileceğimiz bir omzun, belimizi kavrayan bir elin, uzun yollara dayanıklı aşkların sahibi karşımıza çıktığında ne kadar fark edebiliyoruz??
Sevmek gayette zor, hele bir de güvenmek...Ama öyle bir gün geliyor ki, öyle bir an oluyor ki...Karşınıza çıkan hayatınızın biriciği ve benzersiz diyebileceğiniz insanla şimdiye kadar düşündüğünüz her şey bir anda yok olup gidiyor.Kendinizi resetleyip kaldığınız yerden devam ediyorsunuz, onunla...

Sadece yanında olmak isteğidir her şeyin ötesinde; yer-zaman-mekan hiç fark etmeksizin...Onun soluduğu havada hayat bulmaktır.Bütün küskünlüklerinle barışmak, midene kelebeklerin hücum etmesi, en berbat melodinin bile kulağında bıraktığı güzel ezgiler ve artık hayatın iki kişiliktir.

Sevmek böyledir, bakışından güven duymak ve elini tutuşundan bütün sıcaklığını hissetmek...Tek bir cümlesiyle berbat bir günün, bir şölene dönüşmesi ve en ufak bir gülüşüyle kalbinize dokunması...

Yani uzun lafın kısası, her ne olursa olsun onu anlamak ve dünyaya aynı pencereden bakmaktır, aşk...

Aşkla kalın... :))

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Hayatı Affetmeye Hazırım ...

"Affetmeye hazırım;

Eleştiri, korku, suçluluk, pişmanlık ve utanç duygusunu üzerimden attığım zaman özgür olduğumu hissediyorum.

Bu sayede kendimi ve diğer insanları affedebilirim.Bu hepimizi özgür kılacaktır.

Eski meseleleri kapatmaya hazırım.Geçmişte yaşamayı reddediyorum artık! Bu yükü uzun zamandır sırtımda taşıdığım için kendimi affediyorum.

Kendimi ve başkalarını sevmeyi bilmediğim için kendimi affediyorum.

Her insan kendi davranışlarından sorumludur ve bu hayatta ne ekerse onu biçerler.Bu nedenle kimseyi cezalandırmama gerek yok.

Ben de dahil olmak üzere, hepimiz kendi bilinçlerimizin yasaları altında yaşıyoruz.

Kendi adıma kin tutan yönümü bir kenara bırakıyorum ve sevgiyi kucaklıyorum.
Ve şimdi iyileşiyorum."

                                                                           Louse L. Hay


Seninleyken,
Hayat artık benimle savaşmıyor,
Somurtan bulutlar gök yüzümü terk etti,
Gözyaşlarım kederini yitirdi,
Düşüncelerimin ipini saldım, uzayıp uzayıp geleceğe doğru söküldü gitti...

Hayatı affetmeye hazırım, 
seninleyken, sevdiğimleyken...

TİRA-Mİ-SU = "PİCK ME UP" :))

Yine bir misafir curcurnası ve yine bir İtalyan lezzeti maceram... :)))
Uzun süredir yapmadığımdan olsa gerek elime tutuşturulan malzemelere kayıtsız kalamadım ve karşınızda beyaz çikolata rendelenmiş, bol nescafe ile tatlandırılmış, oruçlarınızı açtıktan sonra bütün tatlı ihtiyacınızı karşılayabilecek lezzette tiramisummm... :)


Gelelim tiramisunun tarihçesine...İlk okuduğumda yıllardır yaptığım şeyin aslında mesir macunu gibi bir şey olduğunu düşünmekten kendimi alamadım.Neden mi?? :)

Bilinen en yaygın hikaye şöyle ki, tiramisu 17. yüzyıl sonlarında İtalya'nın Sienna bölgesinde ortaya çıkmış.Rivayete göre Toscana dükü Gran Duke Cosimo III de Medici'nin, Sienna'yı ziyaret edeceğini duyan şehirdeki tüm pastacılar dükün onuruna yeni bir pasta yaratırlar.Bu pastaya "Zuppa del Duca-Dükün Çorbası" adını verirler.Dük, bu pastayı çok beğenir ve tarifi beraberinde Floransa'ya götürür.Zaman içinde şanı Floransa'yı aşan ve yavaş yavaş tüm dünyaya yayılmaya başlayan bu tatlı, 19. yüzyılda o bölgede yaşayan İngilizler tarafından "Zuppa Inglese-İngiliz Çorbası" olarak anılmaya başlanır.Tatlı, Venedik'in kuzeyindeki Treviso şehrine ulaştığında Treviso'lu aşçılar tarafından biraz üzerinde çalışılıp, lezzetine lezzet katılarak "Tiramisu" adını alır.Ve bu şehir de o zaman bu zamandır, bu lezzetli tatlısıyla meşhur olmuştur.

Şimdi mesir macunuyla bu hikayenin ne alakası var dediğinizi duyar gibiyim.Alakası şu ki; içeriğinde bulunan yumurta ve şeker gibi enerji veren maddeleri ile içerdiği sert espresso kahvesi ve marsaladan dolayı uyarıcı ve afrodizyak etkisi olduğu düşünülmektedir.

Ve ayrıca da, İtalyanca kelime anlamına gelince "tira" çekmek, "mi" beni, "su" üzerine-yukarı demektir.Yani tira-mi-su, pick me up, beni yukarı / üzerine çek anlamına gelir. :))

Şimdi sorarım size, tüm bunları öğrendikten sonra garsonun gözünün içine baka baka nasıl tiramisu isteyeceksiniz??? :)))