28 Ekim 2013 Pazartesi

İpleri dolaşmış uçurtmalar misali...

Ben artık senin için sadece "dün"üm...Senden sonsuza dek ayrı bir hayatta ve çok uzaklarda olacağım; ama her zaman seninle, sana bağlı olarak...
Bir zamanlar adım "yarın"dı...Yan yana yürümeye başladık, aynı yöne doğru bakmaya başladık seninle; sonra adıma "bugün" dendi...
Artık "dün"üm...Üzerimde senin hiç çıkmayacak izlerin ile geçmişte bir yerlerdeyim.
Ben senin için artık "dün"üm; "bugün"den ya da sonsuza dekten hiçbir farkım yok aslında...Çünkü günün birinde onlar da senin için "dün" olacaklar; onlar da birbirlerine karışacaklar "dün" ile...


Ben ise; geçmişin kapısında durmuş, geçen günleri karşılıyorum şimdilerde...
"Yarın"ların ise "bugün" olduğunu görüyorum sayende; sonra onlar da aramıza katılıyorlar.
Ben artık senin için "dün"üm...Benden nefret dahi etsen; geçmişini unutmaya çalışma, geleceğini yani "yarın"ı değiştirmeye çalış.
Beni, "dün"ünü unutursan, sana yaşattıklarımı da unutursun; belki gülümsemen kaybolur güzel yüzünden, belki de gözyaşların diner yüzündeki yaşanmışlıklardan...Bu yüzden "dün"ü unutma.
Eğer bir gün unuttuğunu fark edersen "dün"ü, gökyüzüne bakıp sadece gülümse...Bana da böyle demiştin ve hissedeceğini söylemiştin; ben de hissederim...
Her zaman "dün"lerin olacaktır, tıpkı "bugün"lerin ve "yarın"ların da olacağı gibi...
Sakın "dün" bitti geçti diye üzülme! 
"Dün" yaşandı diye sevin, olur mu?...

Sihirli dokunuşlar: Çağla & Funny Kitchen ile :)

Lezzetli ve ilginç dizaynlarıyla kurabiyeler, pastalar, kekler hayatımızın her yerinde... 
Misafirliğe giderken, hasta ziyaretlerinde, arkadaş toplantılarında, beş çaylarında, hoş sohbetlerin yanında, yeni doğan bebekler için, doğum günü kutlamalarında, yıl dönümü sürprizlerinde... 
Kısacası hayatımızın her yerinde tatlı yeyip tatlı konuşan bir milletiz...
Bende sizlerle muhteşem bir yeteneği paylaşmak istiyorum.
Çocukluk arkadaşımın nişan kurabiyeleriyle başladı tanışıklığımız...Sonrasında nişan pastası, bebek şekerlemeleri, kurabiyeleri derken bu sihirli dokunuşlarla daha da yakından görüşme fırsatı buldum.
Bahsettiğim sihirli eller Çağla Selin Yılmaz'a ait... :)







Almış olduğu Profesyonel Pastacılık ve Süsleme Eğitimi, Kurabiye Yapımı Kursu, Cheesecake Yapımı Kursu ve Makarna Yapımı Eğitimleri ile hem ilginç tasarımları hem de lezzetli tatlılarıyla harikalar yaratıyor.















Benzersiz tasarımlarıyla en güzel anlarınıza renk katan Çağla Hanım doğum günü, nişan, yıl dönümü, bebek kutlamaları, baby shower partileriniz vs... için siparişleriniz doğrultusunda birbirinden değişik pastaları, kurabiyeleri ve kekleri sizlere sunmayı hedefliyor.
Sipariş vermek ve iletişim kurmak için
 Çağla & Funny Kitchen e-mail adresi;



Yeni doğan bebeğiniz için, mutlu gününüzde sizi yalnız bırakmayan konuklarınıza özel tasarımlı kurabiyeler Çağla & Funny Kitchen ile sizlerle...
Ve işte diğer görselleriyle Çağla Hanımın tasarımları;




Mutluluklarınıza daha fazlasını katmak, sevdiklerinizin yüzünde kocaman gülümsemeler yaratmak için siparişlerinizi bekliyoruz.

26 Ekim 2013 Cumartesi

Aşk aramakla bulunur mu?

Bazılarının ışığı vardır derler ya; her girdikleri ortamda mutlaka gözler onlara çevrilir, çok güzel olmaları da gerekmez her şekilde erkeklerin ilgisini çekerler.Belki de siz böyle birisiniz.
Bazen de ışığınız söner; ilişkilerde sürekli aynı senaryoları yaşamaktan, ilişkiye dönüşmeyen ve flört aşamasında kalan birlikteliklerden umutsuzluğa kapılırsınız.İşte bu aşamada kendinize sormanız gereken asıl soru; "Acaba korkuyor muyuz? İncinmekten, güvenememekten, beğenilmemekten..."
Gerçek şu ki, kendinizi gerçekten hazır hissetmediğinizde aşk ışığınız söner.İster istemez erkeklere beden dilinizle hatta telepatik olarak negatif mesajlar yollarsınız, üstelik bunun farkında bile olmazsınız!
Peki kendinizi aşka nasıl hazırlayabilirsiniz? Bir ortama girdiğinizde nasıl ilgi çekersiniz?
İşte size yardımcı olacak öneriler...


Aşk ışığınızı yeniden yakmak için ilk olarak, iç sesinizi değiştirin.Sihirli cümle şu;
 "Çok doyurucu ve güvenli bir aşk için hazırım."

Vücut dilinizi değiştirmek de önemli bir etkendir.Bunun için sizlere tavsiyem ayna karşısında ifadelerinizi yenileme egzersizleri yapmanızdır.



Belki de bir ilişkiye başlarken yaptığınız en büyük hatalardan biri, yenisinin de eskisi gibi olacağını düşünmektir.Oysa her yeni ilişki, yeni bir tecrübe olarak karşımıza çıkar.
İlişkiye başlamak için, benzerliklerinizin daha çok olduğu kişileri seçmelisiniz.O zaman farklı düşündüğünüz alanlardaki tartışmalarınız da daha az olur.Yani sonradan değişir devrine bir son vermelisiniz.
Mümkün olduğunca birlikte vakit geçirebileceğiniz ve bundan keyif alabileceğiniz kişilerle daha mutlu olacaksınız.Bu yapışık ikizler gibi dolaşacağınız anlamına gelmiyor tabii ki...

Bu aşamada doğru algılanmak da çok önemlidir.Bu yüzden ne istediğinizi, beklentilerinizi netleştirip hayalci olmamanız gerekiyor.Karşınızdaki insanın değişmesini beklerseniz hem kendinizi yıpratırsınız hem de daha büyük çatışmalar yaşamak zorunda kalırsınız.Karşınızdaki insan ne istediğini biliyorken, onun değişmesini beklemek tam bir kaos!
Bunların yanında feminen görünümde aşırıya kaçmamak, konuşmalarınıza itina göstermek de diğer dikkat edilmesi gerekenler...

Aşk ışığınız açık olsun... :)

25 Ekim 2013 Cuma

Kıskanırım seni ben :)

Günümüzde bir çok ilişkinin bitme sebebi; kıskançlık! 
Her zaman yıpratıcı ve boğucu bir durum değil tabii ki... Her şey dozunda güzel, peki ya dozu kaçırıldığında?
İkili ilişkilerde kıskançlıklar hem kadın hem de erkek kaynaklı olabiliyor.Kadınlar genellikle erkek arkadaşlarını ya da eşlerinin diğer kadınlarla olan gündelik ilişkilerini, konuşma tarzlarını ve yakınlıklarını kıskanırken; erkekler bu konuda daha ayrıntıcıdır maalesef... Erkekler kız arkadaşlarını ya da eşlerinin kıyafet seçimlerini, diğer erkeklerle olan yakın ya da uzak arkadaşlıklarını, hatta herhangi bir bakışını dahi kıskanabiliyorlar.Bu kıskançlıklar da ilişki içerisinde zamanla kangrenleşiyor ve kopma noktasına gelebiliyor.
Çoğu erkek bu kıskançlıklarının farkına varmalarına rağmen, engelleyemedikleri için sıkıntı da yaşayabiliyorlar.Bu durumda iş size düşüyor.


Sevdiğiniz adamın sizi kıskanmasını engelleyemiyorsanız ve bu duruma bir "dur" demek istiyorsanız işte sizlere önerilerim;

KAYNAĞINI DÜŞÜNÜN!
Empati kurmaya çalışın ve olayı biraz da onun gözünden görmeye çalışın.Davranışlarınız ne kadar zararsız ve onun düşündüğü gibi değilse de, bir süre kendinizi geri plana çekin ve sevgilinizin ya da eşinizin neden bu şekilde düşünüyor olabileceğini düşünün.

ÇÖZÜME ODAKLANIN!
Olayı tekrar tekrar gündeme getirmek, konuşarak halletmeye çalışmak çoğu zaman konuyu telafi edilmeyecek yerlere sürükler.Bunun yerine bir çözüm eylemine gitmelisiniz.Onun güvensizliğini kırmak için neler yapabileceğinizi düşünün ve biraz daha özverili davranmaya özen gösterin.Daha iyi ve sevginizin ona ait olduğunuzu hissetmesi için kurduğunuz cümlelere dikkat edin.

ARKADAŞLARINIZI KARIŞTIRMAYIN!
Sevgilinizle ya da eşinizle kavga ettiğinizde, bir arkadaşınızla konuşup ona şikayet etmenin sizi rahatlattığını düşünüyor olabilirsiniz; fakat bu meseleyi daha da kötü bir duruma sokmaktan başka bir işe yaramaz.İlişkinize saygı duyun ve meselelerinizi kendi aranızda çözmeye çalışın.

İLGİNİZİ ESİRGEMEYİN!
Kıskançlık en çok da ilgi ile alakalıdır aslında...Şöyle düşünün; eğer sizden yeterince ilgi ve alaka gördüğüne inansaydı, sizin diğerleriyle olan iletişiminize bu kadar takılmazdı.Özellikle de etrafınızda başkaları varken, en önemlisi de arkadaş toplantılarınızda erkek arkadaşınızla ya da eşinizle yeteri kadar ilgilenirseniz hem ilişkinizin gidişatını hem de özgüvenini yenileyebilirsiniz.

Sevdiğinizle ve "Aşk"la kalın... :)

23 Ekim 2013 Çarşamba

"Mutlu Kadın" olmak

Bir kadını mutlu etmek sanıldığı kadar da zor değildir aslında; sadece biraz uğraştırır.Tamam kabul kimine göre biraz fazla uğraştırabilir. :) İnce ayrıntılarda gizlidir kadınların mutlulukları; belki de sadece düşünülmek bile yüreklerini mutlulukla doldurur.
Fakat dış etkenler olmaksızın kadınların bir de kendilerini mutlu hissetme çabaları vardır.Hani "kendi ayaklarının üzerinde duran kadın" profili olma çabası vardır bir de... İşte bu esnada inanın bana daha fazla efor sarf ederler kendilerince...
Bir de acil durum planları vardır klişeleşmiş; morali bozulur sevgilisinden ayrılır hooop kuaföre gider ya saç rengi değişir ya saçlarını kestirir hiçbir şey yapamazsa bile kaşlarını aldırır :), birine kızar ya da sevgilisiyle kavga eder hooop kollarını bağlayıp tribal bakışlarla sessizliğe gömülür, sorsan yalnızlığı sevmez amaaaa yalnız kalınca da psikolojisi hemen bozulur, aslında çok anlayışlı sakin bir arkadaş ve sevgilidir amaa bir de sinirlenince bir anda Gargamel'e dönüşür... :)
Mutlu kadın olmak düşünüldüğü kadar da zor değil aslında.ABD'deki Huffington Post sitesi, özel hayatında ve iş hayatında mutlu olmak isteyen kadınlar için bir çözüm arayışına gitmiş.Kadınların hayatlarını etkileyen konularda bazı yasaklar sunarak mutlu olma formüllerini araştırmış.


Bakalım mutlu bir kadın olmak için yapmamamız gereken hareketler nelermiş!

1. Sürekli özür dilemek
2. Herkese “Evet” demek
3. Yiyecekleri düşman gibi görmek
4. Vücudunu kötülemek
5. Her gün topuklu ayakkabı giymek
6. Başka kadınların seks hayatını yargılamak
7. Süper görünmeye çalışmak
8. Her şeyin yanıtını, hastalıkların bile internette aramak
9. Yalnız kalmaktan korkmak
10. Hastalıklı, can sıkıcı arkadaşlıklara devam etmek
11. Kendi gerçek yaşamını başkalarının sanal yaşamlarıyla kıyaslamak
12. Geçmişteki pişmanlık ve suçlara takılı kalmak
13. Sadece bir ilişki içinde olmak için bir ilişki yaşamak
14. Tatil günlerini iyi değerlendirmemek
15. Hobilerinden utanmak
16. Hayattaki önemli şeyler için tarih belirlemek

Bundan sonra mutluyum, mutlusun, mutlu... :)

3 Ekim 2013 Perşembe

ŞİDDETLİ GEÇİMSİZLİK # EVLİLİK YORGUNLUĞU

Bir çok zorluğu aşarak, hayatlarını mutlulukla birleştirmek isteyen ve evlenen çiftlerin son zamanlarda karşılaştıkları büyük tehlike; evlilik yorgunluğu!
İlişkinin belirli dönemlerinde ortaya çıkan bu problemin nedenlerini ve önleme yollarını sizlerle paylaşmaya karar verdim.


Dostluk ve paylaşım biterken...
"Aşkım, sevgim bitti. Artık heyecanım kalmadı..." gibi ifadelerle sonlandırılan evliliklerde asıl biten aşk ve sevgi değildir; dostluk ve paylaşımdır. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki evlilik yorgunluğu, evlendikten 2.5 yıl sonra ortaya çıkmaya başlıyor. Günümüzde bir çok çift aşklarını ve sevgilerini, dostluğa dönüştürebiliyorken; bunu beceremeyenler de soluğu maalesef mahkemelerde alıyor. Marifet aşkta ve sevmekte değil, sevgiyi dostlukla zeminlendirip evliliği yürütebilmekte yani...

Çiftlerin birbirlerini anlamalarının temelinde...
Ekonomik ve fiziksel uyum, yaş uyumu, inanç uyumu, ten uyumu vs... Bu faktörlerin hiçbiri evlilik yorgunluğunu önlemede etkin rol oynamamaktadır. Çiftlerden biri çok zengin diğeri çok fakir; biri genç diğeri yaşlı olabilir. Çiftlerin birbirlerini anlamalarının temelinde eğitim durumlarındaki uyum yatıyor. Böyle çiftler birbirlerini daha iyi anladıkları için, tartışmaları daha seviyeli olabilir ve en önemlisi konuşabilirler. Konuşan çiftlerinde problemlerini çözememe gibi bir durumları olamayacağından, evlilik yorgunluğu riski ortadan kalkmış olur.

Günlük hayatımızı kolaylaştıran teknoloji...
 Günlük hayatımızı kolaylaştıran teknoloji, özel yaşantımızı tehlikeye sokuyor.Çok odalı evler, yazlıklar, farklı televizyonlar, bilgisayar başında geçirilen vakitler çiftleri birbirinden koparıyor ve yalnızlaştıryor. Bunlar duygusal kopmalara ve ayrılıklara sebep oluyor.Bu sebepledir ki teknolojik imkanların kısıtlı olduğu kırsal kesimlerde çiftlerin boşanma oranları daha düşüktür.

Akraba ziyaretleri ve arkadaş toplantıları...
Akraba ziyaretleri ve arkadaş toplantıları, evliliği daha canlı tutabiliyor ve yorgunluk riskini azaltıyor. Bu ziyaretler hem eşler arasında paylaşımı arttırır hem de monotonluğu yok eder. Yemeklerden sonra çiftlerin birbirlerine ayırdıkları sohbet etme zamanları da evliliği pekiştirici etkidedir.

Kuantum olumsuzlama zarar veriyor...
Karşılıklı empati kurmak da evlilik yorgunluğunu önleyen faktörler arasındadır. Bir çok sorun daha büyümeden çözülebilir.Kuantum olumsuzlama, yani herhangi bir konuda oluşturulan önyargının bir süre sonra ön kabul oluşturup kendini gerçekleştirmeye başlamasıdır. Çiftlerin birbirlerine karşı "Eşime güvenmiyorum beni aldatabilir, eşim hiçbir işi başaramaz, herşey benim sayemde kolaylıkla oluyor..." gibi olumsuzlamalarla aslında kendilerini evliliklerinden uzaklaştırıyorlar. Bundan dolayı olumlu düşünce ile hareket etmek evlilik yorgunluğunu önleyen faktörlerin en önemlilerinden biridir.

Evlilik canlı bir organizma gibi, beslenmeye ihtiyaç duyar. Evliliklerde 2,5 yıldan sonra duygusal beslenme minimuma iner. Bunun yerini duyma, dinleme ve anlama şeklinde empatik paylaşımcı iletişim alır. Çiftlerinde bunu en iyi şekilde yapmaları gerekmektedir.

Mutlu ve huzurlu birliktelikler diliyorum...

1 Ekim 2013 Salı

GÖLGELER DİYARINDA

Bu günlerde bir ruh temizliği içerisindeyim.Zaman zaman insanın kendini resetlemesi ve temiz sayfalarla hayata gülümseyerek başlaması gerekiyor.Kimse için olmamalı ama bu temizlik; salt kendiniz için, benliğiniz için...
Bana okuduğumda çok iyi gelen ve kendime dönmeme yardımcı olan bir yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Diyor ki, "gölgeler diyarındasın; her şey mümkün bu hayatta..."

"Hayatında her ne yapıyorsan şikayet etmeden, söylenmeden yapacaksın. Eğer hoşuna gitmiyorsa neden bunu yaşadığını kendine sormalısın. Değiştirmenin yoluna bakacaksın.
Karşılaştığın her olay, her durum senin hak edişinde yerini alıyordur. Biri sana hakaret etse bile bunun karşılığı senin içinde bir yerlerde. Ara ve bul.
Kendini ifade etmekten kaçınmayacaksın. Kendini dogru, anlaşılır ve tam ifade etmeye özen göstermelisin. An’ da geri dönüp bakmamak adına bunu yapmalısın.
Ne yapıyorsan kendin için yapıyorsun. Diğeri ne yapıyorsa kendi için yapıyor. Diğerlerine kaptırdığın enerjini kendine kullan.
İçinde dengede kal; Çünkü iyi veya kötü, var veya yok, doğru veya yanlış… Fark etmez.
Kendi değerini ne hafife al ne de abart. Diğerlerinde nefret ettiğin, kınadığın, sevmediğin veya beğendiğin, imrendiğin her şey senin potansiyellerindir. Ne aşağıdasın ne yukarıda, buradasın. Unutma.

Hedeflerini belirle. Şayet olmazsa, bil ki yerine başka bir şey oluyordur.Bir şey için sakın oldu, tamam, bitti deme. Sonrasında yanıldığını anlamak ister misin? Düşün.
Yaşadığın sürece “devamı” var. Başladığında biter, bittiğinde yeniden başlar..Döngünün içindesin.
Haksızlıklara tepkiliysen, haksızlığa uğrarsın. Buna izin ver. Haklılık ile haksızlık arasında fark olmadığını yaşayarak anlamak zorunda kalmamayı yeğle.
Ne yaşarsan yaşa..Duygular ve peşine düşünceler üretirsin..Esiri olma,özgürlüğü seç.
Kendi önemini iyi kavra..Yaşamın, senin birey olma fırsatındır. Değerlendir.
İnce bir çizgi üzerindesin. Meyillerini incele hem de detaylıca.
Gölgeler diyarındasın, her şey mümkün. Neyi ciddiye alırsan, senin gerçekliğine dönüşür. O sahte gerçeklik, senin enerjinden çalar. Kendinden çalmak ister misin?"