16 Şubat 2015 Pazartesi

Gencecik bir can... Özgecan...

20 yaşında ve henüz üniversite birinci sınıftaydı Özgecan...Hayalleri vardı, belki de o kadar hevesliydi ki daha ilk senesiydi okulda. Hangimiz yolda yürürken, dolmuşa binerken, durakta beklerken ya da koştura koştura işimize evimize okulumuza giderken böyle bir son yaşayacağımızı düşünebilirdi ki?!
Eminim o da düşünmemişti...
Annesi "Sabah sütünü içti, harçlık verdim ve okula gitmek için çıktı evden." demiş. 
Okuldan sonra bir alışveriş merkezine gidiyorlar, yemek yiyorlar ve iki arkadaş kim bilir nasıl da keyifli vakit geçirmişlerdir. Üniversite çağları, en heyecanlı, en coşkulu duygularla dolu ve en kıymetli zamanlar değil mi zaten! Pırıl pırıl yüreğinde kim bilir ne hayaller, ne umutlar taşıyordu güzel Özgecan...
Evine dönmek üzere yola çıktığında nereden bilebilirdi ki, sapkın ve insan dahi sayılmayacak bir yaratığın onu böylesine vahşice katledeceğini! Tek bir sebep için hem de; kadın olduğu için! 
Kendini savunmak adına o cani yaratığın karşısında ne kadar da masum kalıyor, elindeki biber gazıyla...
Nasıl bir gözü dönmüşlüktür, nasıl bir vicdandır bu, nasıl bir düşüncedir, nasıl bir kıyımdır bu...
Onun da hakkı değil miydi güzel bir gelecek, bembeyaz bir gelinlik nası da yakışırdı ve anne olmak günün birinde... Yaşanacak daha bir çok güzel anısı, duyguları varken, ne haktır ki bunlar elinden alındı acımasızca. Ne için peki? Kadın olduğu için! 
Kadın olmak neden bu kadar zor benim ülkemde, neden beyni iki bacağının arasında olan caniler bu kadar çok benim ülkemde, çevremizde ve her yerde!

Bir tarafta umutları ve yarınları elinden vahşice alınmış güzeller güzeli Özgecanlar; diğer tarafta ise ceza evinde bir kaç sene yatıp çıkacak olan canilerle dolu etrafımız...
Bu kadar kolay mı bir cana kıymak! Böylesine vahşice...
"Etek giymiş, tahrik oluvermişler" değil mi? "Dekoltesi varmış, hak etmiş" değil mi? 
Belki de diğerleri gibi "Reşit olduğundan gönlü vardı" değil mi? 
Özgecan'ın başına gelenler ilk değildi, kadının bir kimliğinin olmadığı ve insan dışı zihniyetlerin gün geçtikçe arttığı ülkemde son olacağa da benzemiyor.

Herkes bugün siyahlarını giydi, her yerde protestolar devam ediyor, "Kadına Şiddete Hayır" sloganları atılıyor, dört bir taraftan kadınlar bu vahşete tepkilerini gösteriyorlar değil mi!
Tüm bunlar yetecek mi, bu zihniyetin kökünü kurutmaya! Hala "Hak etmiş" diyen bir kısım varken, bu yaşananlara değecek mi?
Yıl olmuş 2015, namusun kadına özgü bir kavram olmayıp, erkeğin namussuzuna gereken ceza verilecek mi?
Özgecan, 
Güzel arkadaşım, pırıl pırıl yüreğiyle umut dolu genç... Dilerim o gün yaşananları unutur, huzur içinde uyursun. Kadın olmak maalesef zordu, sen bunu en acı şekilde yaşadın. Hayallerinle uyu güzel kız...

14 Şubat 2015 Cumartesi

"Sevgili Sevgilim"e

<< Sevgi’ye…

Herkesin hayata dağılıp yaşamını sürdürdüğü, benim ise yalnızlığımla yalnız kaldığım zamanlarımdı. Zorlu bir yarıştan diskalifiye olmuş, her şeyden geri kalmışlığım olan zamanlar…
Her şey o zamanlarda başlamıştı. Sonbaharın hükmünü hissettirdiği bir Ekim (18) akşamında, kalabalığın içinde gördüm onu… Aynı ben gibi bakmıştı bana, içten bir “Hoşgeldiniz” diyerek…
Karanlığın içinde parlayan bir dua gibiydi gözleri, su gibi yalansızdı, yüreğime akan bir nehir gibi… “Hoş bulduk” dedim boğazımda hafif bir hırıltıyla, sanki sesimi yükseltsem kırılıp incinecekti. O kadar narin görünüyordu ki, kendini hayatın kalabalık yalnızlığına terk etmiş gibiydi. Hani ilk bakışta aşk bu deseler, inanırdım o anda… Sonra o akşam, ertesi akşam ve her akşam gittim onu görmeye çalıştığı kafeye. Herkesten farklı bir dünyası vardı; izlerken ifade ettiği mimikleri, yanımdan geçerken hissettiğim kokusu çok tanıdıktı sanki bana… 1-2 hafta sonra ilk defa bu kadar yakın olduk, bana “Kahve içer misiniz?” dedi. “Tabii ki” dedim başımı hafifçe eğerek, tam da kafenin kapanma vakitleriydi. Her yer toparlandı, en son benle arkadaşım, o ve patronu kalmıştık. “Kapatıyoruz” kelimesini duymaktan korkuyordum, fakat bana “Falına bakmamı ister misin? İçimden geldi bak.” Dedi gülümseyerek, ben de kibar bir çapkınlıkla “Evet” dedim; her ne kadar inanmasam da yeter ki yanımda beş dakika daha fazla otursun diye. J
Ve ilk defa biri hayatımı bir fincandan satır satır okudu bana, sanki her anı her sıkıntıyı her nefreti ve her mutluluğu benimle birlikte yaşamıştı. Böyle bir şey olamaz dedim içimden ve o gece gariplikler devam etti. Rüya görmeyen ben, o gece ilk defa rüya görmüştüm. Onu görmüştüm. Beyaz dantelli bir gelinlikle sahil kenarında elini bana uzatarak “Gel” diyordu. Kan ter içinde uyandım ve “İşte bu benim hayatımın kadını!” dedim. Ertesi gün telefona sarıldım, cesaret ve korkuyla aradım onu. O kadar başka bir his ki bu anlatılmaz; sanki 20 yıldır benimleydi, benimdi gibi, sanki dünya eksen hayat her şey ikimizin etrafında dönüyordu. Sabah-öğlen süregelen telefon konuşmalarıyla akşamı zor ediyordum. İşten çıkar çıkmaz soluğu yanında alıyordum, onu tanıdıkça ruh ikizim olduğunu anlıyordum.
Sevdim, sevdikçe daha da güçlendim, güçlendikçe daha da cesaretlendim ve gördüm ki onun içinde kocaman bir yürek, ama yüreğinin içinde de küçücük bir çocuk vardı. O kadar zordu ki kalbine inebilmek, duvarları o kadar kalın o kadar sertti ki… Korkuyordum bulduğum değeri kaybetmekten, her anımı her anıyla dolduran kadını incitmekten, sevginin sevilmenin merhametin doğruluğun ne olduğunu bilen, baktığında insanın içine işleyen su gibi gözlerini kaybetmekten korkuyordum.
Yaklaşık 4 aydır beraberdik. Ben cesaretimi toplamıştım. 13.02.2013 akşamı “Her zaman gittiğimiz yere gidelim mi?” diye sordum, hiç hayır demedi ki bana “olur” dedi. İş çıkışında büyük bir heyecanla gittim yanına ve evet artık söyleyebilirdim.  Çok bilmem süslü sözleri aslında ama ona aldığım yüzüğü uzattım, gözleri dolu dolu olmuştu, bir çocuk gibi ağlıyordu ve “Evet” demişti. Olmuştu rüyam gerçekten gerçek olmuştu. J
Ve eklemişti gülerek “Biz seneye 14 Şubatta da evleniriz.” diye. Kalbi o kadar temizdi ki… J
Biz o gün, yani bugün, yani tam bir sene sonra, şimdi bir sene önce evlenmiştik! >>


Bu güzel tanışma hikayelerini benimle paylaştıkları için Murat & Güniz Menteş çiftine çok teşekkür ediyorum ve hem Sevgililer Gününü hem de evlenme yıl dönümlerini kutluyorum. Aşk dolu bir ömür diliyorum. :) 

8 Şubat 2015 Pazar

Sevgililer Günü Hikaye Yarışması: "Sevgili Sevgilim"

Sevgililer Günü'ne çok az bir zaman kaldı. Herkesi bir hediye telaşesi sarmış durumda, ne alsam, acaba beğenir mi, hangi renk alsam, kaç beden alsam, parfümünün adı neydi, bu renk yakışır mı acaba vs vs...
Sizde kararsız kalanlardansanız ya da bu Sevgililer Gününü unutulmaz kılmak istiyorsanız buyrun yarışmamıza...
"Sevgili Sevgilim" hikaye yarışmasında sizin de hikayeniz yarışsın ve tanışma anınızdan bu yana kalbinizden dökülen sözcükler "İlişki"ye "İlişki"n blog sayfasında yayınlansın. Sevgilinize hem ömür boyu unutulmayacak bir hediye vermiş olun, hem de hikayenizi herkes duysun istemez misiniz??

Öyleyse filmi başa sarıyoruz ve unutulmaz anlarıyla dolu, en ilginç, en samimi hikayeyi seçiyoruz. 

Yarışma şartları şöyle;
Öncelikle Facebook sayfamızı beğenmeniz gerekiyor.

Hemen hikayenizi en anlamlı anlarıyla birlikte yazmaya başlayın ve e-mail adresimize gönderin. Sizi ve aşkınızı anlatan 2 adet fotoğrafı da eklemeyi unutmayın.

Seçilen hikaye 13 Şubat gecesi 00:00 saatlerinde sayfamızda yayınlanacaktır. Sevgilinizin e-mail adresini de paylaşırsanız, kendisine de bir bilgi maili gidecektir.
Şimdi sıra sizde...
Aşk dolu hikayelerinizi bekliyorum.heart ifade heart ifade simheart ifade simgesi