28 Şubat 2013 Perşembe

KURŞUN KALEM SANAT TİYATROSU'NDA & "TİYATRO"YA İLİŞKİN

"Tiyatro aşka benzer. İnsanı hazin hazin ağlatır.Ama verdiği acının gücünde bir başka tat bulunur.Tiyatro evrene benzer.İnsanı doya doya güldürür.Ama yansıttığı tuhaflıklar, gülerken ağlamak için istekler doğurur." demiş Namık Kemal; güzel de demiş tiyatro için.


Dün akşam Edirne'de, bizler gibi öğrenci arkadaşlarımızın tabiri caizse tırnaklarıyla kazıya kazıya oluşturdukları "Kurşun Kalem Sanat Tiyatrosu"'nu ziyarete gittik.Edirne'deki ilk oda tiyatrosu mantığıyla, sahnesinden fuaye alanına, dekorundan perdesine sımsıcak bir yuva oluşturmuş arkadaşlarımız.Tiyatroseverler adına verilen eğitimlerle, oluşturulan sosyal paylaşım alanlarıyla, kültürel aktarımda sınır tanımayan ve günbegün büyümeyi hedefleyen Kurşun Kalem Sanat Tiyatrosu, Edirne'de, 2 Şubat 2013 tarihinde kapılarını açtı.
Tankred Drost'un "Dönemeç" adlı oyunuyla karşımızdaydı arkadaşlarımız.Tiyatroya olan sevdaları ve yeteneklerinin sentezinde doyulmaz bir seyir keyfi yaşattılar bizlere.


Sık sık kazaların yaşandığı bir dönemecin yakınlarında yaşayan iki kardeş ve dönemeci denetlemeye gelen, son kurbanları müsteşar arasında geçen hikayede "dönemeç", bizim gibi yalnız ve bencil insanları bir araya getiren sembolik bir mekan olarak kullanılıyor.Yazarın ve oyuncuların bu insanlık durumlarımıza tuttukları ayna, ne şekilde aktarılıyor gidip izlemekte fayda var diye düşünüyorum.
İşte oyundan ve "Kurşun Kalem Sanat Tiyatrosu"ndan en güzel kareler...


Birbirinden yetenekli oyuncularımız; Ata Taşkan, Emrah Bıçak, Alican Gül ile birlikte...

"Kurşun Kalem Sanat Tiyatrosu" müdürü, bu güzel toplulukla bizlerin tanışmasına vesile olan ve finalde bizlere okuduğu Cemal Süreya'nın en güzel şiirlerinden biri olan "Üvercinka" ile uğurlayan, Halil Canbolat ile birlikte...

Kültürel etkinlikleri başta olmak üzere güzel işlere imza atan TÜÇEV grubu da "Kurşun Kalem Sanat Tiyatrosu"ndaydı.

Kurşun Kalem Sanat Tiyatrosu  na ilişkin detayları, oyun programlarını, gelişmeleri Facebook sayfasını beğenerek takip edebilir; tiyatroyla ilgili eğitim kurlarına katılabilirsiniz.

"Kurşun Kalem Sanat Tiyatrosu"nu kuran ve emeği geçen herkese içten teşekkürlerimi sunuyorum.İzleyicisi bol, alkışı pür kıyamet, dopdolu programlarıyla daha nice güzel etkinlikler diliyorum.

Emeğine sağlık Kurşun Kalem...

25 Şubat 2013 Pazartesi

"İnsan, Özledİkçe ve Bekledİkçe Sessİzleşİr."

İnsan hayatı devamlı bir beklemedir, bize daima daha iyiyi ümit ettiren bir bekleme...Saat kadranı bir otobüs durağı gibi ve akreple yelkovana yükleriz bütün bu beklentilerimizi.

Çocukken bir an önce büyüyüp, ablalarımız abilerimiz gibi olmayı bekleriz; onlar özgürdür, başlarına buyruktur belkide...İster istemez özeniriz büyük adımlar atmaya...
Akşam olur ertesi günü bekleriz; bekleriz ki daha büyük umutlarla başlayalım yeni güne, kara bulutları dağılsın hayatımızın, dışarıda tek dertleri peşinden koştukları bir meşin yuvarlak olsun çocukların...
Hasta oluruz, iyi olmayı bekleriz.Canımızın acısının ya da anlam veremediğimiz fizyolojik-psikolojik durumlarımızın son bulmasını umarız günbegün, güneşin ışıltısında...
Canımız sıkılır, mutsuzluğa düşeriz, gelecek mutlu günleri bekleriz.Bazen belli bir sebebi dahi yoktur bu mutsuzlukların, size de oluyordur illa ki.Gülmek istemezsiniz, gecenin karanlığı yerleşiverir mimiklerinize...Gün ışıltısının gözlerimizdeki parıltısını bekleriz umutla.


Sevdiğimiz birinin gelmesini bekleriz; aynı zamanda da sevmediğimiz birinin gitmesini...Gidenler o kadar can acıtmaz da, içinizdeki kırıntılarla giderler; gelmeyenler bekletir saatlerce soğuk kış ayazında, bir dolu kalp kırıklıklarıyla...
Sonra bir gün fark edersiniz ki; çığlık attığınız kadar ve şen kahkahalarınıza inat, sevdiğiniz kişinin kulağının dibinde haykırsanız da aşkınızı, ellerinizle tempo tutarak ve geleceğe koştura koştura giderken, sesiniz çıkmaz olur.
Dile kolay derler; fakat dile gelmez özlemler, beklentiler...
Varsın sessizlikler sarsın yeni bir günü; ben yine sana susacağım.

24 Şubat 2013 Pazar

"Aşk-a Kİlİt" & KÖLN-HOHENZOLLERN KÖPRÜSÜ

Kimse sevdiği insandan, ailesinden, çocuklarından ayrılmak istemez öyle değil mi?
Hatta sevdiklerinizle aranızda görünmez bir kilit vardır adeta, sizi sonsuza kadar ayırmayacağına inandığınız...
Bu kilit aşkınızın mührü, sevginizin bitmeyeceğine dair olan inancınız, içinizdeki yaşam sevinci, aldığınız her nefese daha fazla anlam katan bir efsundur belki de...

Geçenlerde Almanya'nın Köln kentindeki ilginç ama bir o kadar da hoşuma giden bir gelenekten haberdar oldum.
Hepimizi biliriz ki; bizim inanışımıza göre, yılların deviremediği devasalıkta bir ağacın dallarına, üzerinde sevdiğimizin baş harfi ya da dilediğimiz her ne ise onunla ilgili bir simgeyi işlediğimiz çaputu bağlarız.Sevdiğimize kavuşmayı ve hiç ayrılmamayı, dileğimizin kabul olacağını ve mutluluğu bekleriz, bağladığımız çaputtan...
Köln'deki Hohenzollern Köprüsünde ise durum biraz farklı.
Köln'ün iki tarafını birbirine bağlayan köprü, Ren Nehrinin üzerinde bulunuyor.




Aşıklar, üzerine sevdiklerinin adını yazdıkları rengarenk asma kilitleri köprünün demir parmaklıklarına asıyorlar.Kilidin anahtarını ise, köprünün altından geçen Ren Nehrinin derin sularına atıyorlar.Geleneğe göre, nehrin dibindeki anahtarı çıkarıp, kilidi açmadıkları sürece birbirlerinden kopmayacaklar.

İşte bu renkli asma kilitlerle aşklarını sonsuzluğa taşıdıklarına inanan sevgililerin oluşturduğu rengarenk manzaralar...





 Umarım, yolunuz düşer de bir gün KÖLN'deki bu harika geleneğe şahit olursunuz.
Sevdiğinizle aşkınızı renklendiren Aşk-a Kilitler diliyorum...

Aşkla Kalın... :)))

23 Şubat 2013 Cumartesi

DİÜRETİK İNSAN !

İnsanlar çeşit çeşit.Ben bir çok çeşide rastladım.
Yüzeysel olan, direkt konuşan, içinde yaşayan, sarıp sarmalayan, bir öyle-bir böyle olan, sevdi mi tam seven, laf olsun diye seven, mazoşistçe seven-sadistçe seven, sadece sevilmek isteyen, hayatın sırat köprüsünde korkusuzca yürüyen, ailesini yansıtan-ailesinden bağımsız bir kıtada yaşayan, sadece nefes almayı yaşamak sanan-nefes aldıkça yaşadığını hisseden yığınla insan...

Hayatın içinde pek çok insanla her gün yan yanayız.İnsanları belli statülere göre gruplara ayırmayı pek sevmem; fakat benim ayrımım farklı...


Az çok tıbbi terimlere aşinalığınız vardır diye düşünüyorum.En azından başınız ağrıdığında hangi ilacı içeceğinizi bilecek kadar.Nasıl da keser ağrılarınızı, nasıl da diner bütün sancılar öyle değil mi?
İşte ben de hayata uyarlamak istedim bu tıbbi terimleri; hayata ve hayatımdan gelip geçen, şu ya da bu şekilde bir süre mola veren insanlara...

İnsanları gruplara ayırdım; ANELJEZİK İNSANLAR ; ANTİENFLAMATUAR İNSANLAR ; ANTİDEPRESAN İNSANLAR ; DİÜRETİK İNSANLAR !

Bilgi sahibi olmayanlar için şöyle açıklamak mümkün; aneljezik-ağrı kesici; antienflamatuar-ağrı kesici, iltihap önleyici; antidepresan-sakinleştirici; diüretik-idrar söktürücü.

Bazı insanlar bende aneljezik etkiler yaratıyor.Sadece bir kaç dakikalık sohbet, bir tebessüm ya da yalnızca yanında olmak düşüncesi bile bütün hayat yorgunluklarımı, kırgınlıklarımı alıp götürüyor.
Bazılarıysa antienflamatuar etkiye sahip hayatımda...Hem hayata daha pozitif bakıp huzur duymama yardımcı oluyorlar; hem de geçmişe dair bütün iltihaplarımı-gözyaşlarımı kurutuyorlar ve yeni başlangıçlar için güç veriyorlar.
İnsanların en naif yönünü yaralayan durumlarda, beni benden alan insanlar ise hayatımın antidepresanları...Hayatınızda bir şeyler yolunda gitmediğinde, artık her şeyden pes edip kendinize verdiğiniz zararın boyutlarını dahi görmediğinizde, son olarak hayatın uçurumuna adım adım yaklaşırken beyniniz, bir anda ortaya çıkıverir antidepresan insanlar.Hayata farklı açılardan bakmanıza ve ihtiyacınız olan iç huzura kavuşmanızı sağlar bu insanlar; sadece yanınızda olarak bile...Bir süre sonrada bağımlılık yaratırlar, en güzel yanı da budur. :)
Belki de en can alıcı grup, diüretik insanlar...Yanlarında sadece iyi olmak zorunda kalmazsınız; sizin içinizi dışınızı bilirler.Sakın yanlış anlamayın diüretik dedim diye, onlar içinizdeki tüm kötülükleri-nefretleri-hayata kusmak istediklerinizi dışa vurmanıza yardımcı olurlar.Onların yanında ayıp, günah korkusundan ve "acaba şöyle davransam ne der" kaygısından uzaksınızdır.Bu yüzden idrar söktürücü etkileri vardır işte... :)

21 Şubat 2013 Perşembe

Kadınları mutlu etmek zor değİldİr aslında...

Kadınları mutlu etmek zor değildir aslında, yeter ki samimi olun ve içten davranın.
Göz boyamakla, öyle şatafatlı gösterişli hareketlerle işleri yoktur aslında kadınların...

Mesela çiçek almayı unuttum değil, param yoktu deyin.Sizin gerçekleriniz kadınların kalbini daha az acıtır, emin olun.

Patron mesaiye bıraktı değil, arkadaşlarla çıkacağız deyin mesela.Arkadaşlarınızla çıkacağınız için kızıp, dudak bükseler bile kızmayın kadınlara.Sizle daha çok vakit geçirmek istedikleri içindir o tafralar...Yoksa turşunuzu kurmayacaklar, korkmayın. ;)

Aldığınız çiçekler ya da hediyeler değildir onları mutlu eden; duygularınızı somutlaştırıp kalbinizi ellerine bırakıverdiğinizi hisseder kadınlar.Yüzlerindeki o çocukça tebessümün sebebi de budur işte.
Değer verdiğinizi hissederler sonunda solacağını bilseler de o çiçeklerin; bu yüzdendir bu kadar çiçeklere düşkün olmaları ve sizden çiçek almanızı beklemeleri...Zira ben daha önce hiç çiçek yiyen bir kadın görmedim!


Sahiplenilmeyi sever kadınlar; "kendi ayakları üzerinde durma felsefeleri" sadece güçlü görünme çabalarındandır.Sahiplendiğinizi hissettiklerinde dört duvara ihtiyaç duymazlar, yuva kurmak için...Siz ona yuva olmuşsunuzdur zaten!

Hesap sorar gibi değil, tebessümle "Neredeydin?" diye sorduğunuz zaman, size tüm günü anlatıverirler o an.Sıkıldığınızı belli etmediğinizde, otobüste bir kaç durak gittikten sonra yaşlı bir teyzeye yer verdiğine kadar bütün ayrıntıyı heyecanla anlatabilirler size.
Dinlenilmeyi sever kadınlar; düşüncelerine değer verildiğinde eşsiz bir huzura kavuşurlar.Düşüncelerine değer verdiğiniz zaman yine karlı çıkan siz olursunuz; sizi yere göğe sığdıramazlar, bir anda "her şey" siz olursunuz.

Çocuktur aslında bütün kadınlar; bu yüzdendir nazlanmaları, huysuzlukları, ilgiye açlıkları...Ama ellerinde değildir ki; hala içlerindedir elinde pamuk şeker, saçında kocaman kurdelesiyle koşturan kız çocuğu...

Ve annedir bütün kadınlar; bu yüzden her zaman sizden bir adım ötede yaşarlar.Bunu siz anlamasanız da bilmelisiniz; geleceğinizi onlar kurarlar.

19 Şubat 2013 Salı

YENİ İLİŞKİ TRENDİMİZ : "Ne İdİğİ belİrsİzlİk"

Şimdilerde biraz kafam karışık benim.İlişkimizin durumu belirsiz; ne idiği belirsiz bekleyiş halindeyiz günbegün...
Kısacası ilişki ufaktan ufaktan cazibesini kaybediyor anlaşılan.Bahsettiğim çift olarak bizim ya da ikimizden birinin cazibesi değil.İkimizin arasında var olan ve zamanla çürümeye yüz tutan "cazibe" sözünü ettiğim...


Ciddi bir ilişkide en önemli tabularınız nelerdir?
Aşk mı?
Seks mi?
Heyecan mı?
Tutku mu?
Huzur mu?
Karşılıklı anlayış ve saygı mı?
Sadakat mi?
Fedakarlık mı?
Dostluk mu?
Bazıları için hepsi birden aynı önemde, bazıları için ise biri veya bir kaçı öne çıkıyor.Elbette hepsi önemli unsurlar ilişki içinde var olmanız adına.Fakat bu işin cazibesi nerede???

Bir ilişkinin cazibesi yoksa, ne diye sürekli aynı insanı görmek isteyesiniz?Onunla bir süre sonra zaten ezbere bildiğiniz hayatlarınızı, anılarınızı neden konuşup durasınız?
İlk günleri heyecanı, birbirini tanıma sürecinin gizemi, ortak paylaşımlar, anılar bir süre sonra stabil bir hal alırken; ilişkinin başlangıcından beri görmezden geldiğiniz olumsuzlukların tek tek ortaya çıkmasını ve göze batmaya başlamasını nasıl engellersiniz?
Bir ilişkiye cazibe katmak derken, bahsettiğim ilişki aşkın meşkin ötesinde aslında.Bir ilişkiye sahip çıkmaksa, size cazip geldiği boyutta mümkün.İlişkiyi renklendirmek, bu sıkıcı ve stabil halinden kurtarmak, bir nebzede olsa mutluluğa ihtiyaç duymak değil midir?

Kendimi yine en iyi ben bilirim.Sen de öyle...Yapacaklarını da yapamayacaklarını da.Sadece aşka bağımlı yerinde sayan ilişkiler, bir yerde klasik kaderine dönüyor ne yazık ki.Ya geleneksel rutine bağlayarak ya da direk bitişe tırmanarak...Herkes de kendince haklı.Rutin değil midir hep sıkıcı olan; ne zaman her gün aynı yemeği yemenin cazibesiyle başınız döner ki???

Onun için diyorum ki, cazibe bir ilişkide en önemli unsurdur.Eğer onu kaybedersek, geriye kalanlar bir ilişkinin heyecanını sürdürmeye yetmez.

16 Şubat 2013 Cumartesi

Hayattan Öğrendİğİm 20 Şey !

Amerika'da en çok izlenen talk show sunucusu ve son yüzyılın en etkili kadınlarından Oprah Winfrey'den hayatına dair bir liste hazırlamasını istemişler.Kendisinden doğruluğuna emin olduğu şeyleri içeren sorularına, bir liste ile cevap almışlar.

Oprah Winfrey'in oturup yaşanmışlıklarına dayanarak yazdığı liste, öylesine güzeldi ki sizlerle de paylaşmak istedim.
Umarım hayatınızın bir noktasına dokunabilecek fikirlerle sizlere de ulaşabilir, Winfrey'in "doğruluğuna emin olduğu şeylerin" listesi...


İşte "doğruluğuna emin olduğun şeyler" listesi:

1. Ektiğin kadarını biçersin. Emeğin sana mutlaka aynı oranda geri döner.

2. Kendi hikayeni kendin yaz. Kimse senin senaryonu yazmasın.

3. Geçmişte birinin sana yaptığı bir kötülüğün, bugün hiçbir gücü yoktur. Ancak sen o gücü verirsen olur.

4. İnsanlar sana kendilerini nasıl tanıtıyorlarsa, önce öyle kabul et.

5. Endişelenmek vakit kaybıdır. Öyle yapacağına, endişelendiğin şeyle ilgili bir şey yapmaya harca o zamanını.

6. Neye inandığın, hayallerinden, isteklerinden ve beklentilerinden çok daha güçlüdür. Sonunda her zaman, inandığın şey oluyorsun.

7. Sadece tek bir dua edeceksen, o "çok şükür" olsun.

8. Mutluluğun verdiğin sevgi kadardır.

9. Hata, seni başka yöne yönlendiren bir yol işaretidir.

10. Herkesin dediğinin aksine davranırsan, dünya yıkılmaz.

11. İçgüdülerine güven, onlar yalan söylemez.

12. Önce kendini sev. Sonra da, o sevgini her fırsatta etrafına yaymayı öğren.

13. İşini tutku yönetsin.

14. Sevdiğin şeyi yaparak para kazanmanın bir yolunu bul. O zaman her maaş, sana bonus olur.

15. Aşk acıtmaz. Çok da iyi hissettirir.

16. Her gün, yeniden başlamak için bir fırsattır.

17. Dünyadaki en zor iş, anneliktir. Ve bütün kadınlar bunu ilan etmelidir.

18. Şüphe, "-ma" ekidir. Kıpırda-ma, cevapla-ma, acele et-me.

19. Ne yapacağını bilemediğinde, sakinleş. Cevap gelir.

20. Hiçbir dert sonsuza kadar sürmez.

Dilerim bu 20 fener, şimdi yanar. Ve bundan böyle yol boyu hep bizimle olur. Olursa iyi olur, eminim.

13 Şubat 2013 Çarşamba

Sevgİlİler Gününde Dİle Benden Ne Dİlersen :)

Bir çok alışveriş merkezinde Sevgililer Gününe özel çeşitli etkinlikler yapılıyor.Sizler için en güzel ve anlamlı olan etkinliği paylaşmak istedim.
Hafta sonunda Beylikdüzü-Migros AVM'deydim.Sevgililer Gününe özel tasarladıkları kocaman kırmızı kurdeleden oluşan bir dilek çadırı kurulmuş.Ziyaretçilerin bu özel günde dilediklerini yazmaları için ise rengarenk post-itler hazırlanmış.
"Sevgi Yolu" ismini verdikleri çadıra yazılan dilekler oldukça ilginç...Ben okurken çok eğlendim, sizlerinde çok eğleneceğini düşünüyorum.:)
Şimdi bu renkli ve anlamlı "Sevgi Yolu"ndan sizler için seçtiğim Sevgililer Günü dilekleri... :)
















Bu gördükleriniz çadırın yalnızca bir kısmıydı.Komple post-it kağıtlardan oluşan bir dilek çadırı...Tam da Sevgililer Günü'ne göre diye düşünüyorum.






Vee bütün bu dilekler arasında benim favorilerimden biri...
Biscolata stars çılgınlığı bile Sevgililer Gününe damgasını vurmayı başarıyor. :)


Tabii ki şansını aşkta değil, şans oyunlarıyla köşeyi dönmekte arayanlar da var! :)


Bol aşklı, üstüne sevgi serpilmiş, ömür boyu seveceğiniz ve ayrılmayacağınız sevgilinizle birlikte bütün günler Sevgililer Günü...

Sevgililer Gününüzün aşk dolu geçmesi dileğimle...
Aşkla kalın... :)

7 Şubat 2013 Perşembe

Bİrbİrİnİze ne kadar bağlısınız? Halatla? Pamuk İplİğİyle?

İlla ki bir ilişki yaşarken, partnerinizi sevdiğinizi düşünürsünüz.Siz onu seviyorsunuzdur, o da sizi...Ama birbirinize ne denli derin duygularla bağlı olduğunuzu da zaman zaman sorgularsınız.
Hani şu kadınların "Beni seviyor musun?" ritüeli vardır ya... Ya da erkeklerin arkadaşlarının yanında size boğarcasına sarılarak sahiplenme duygusu... :))

Birbirinize olan sevginizin, verdiğiniz değerin, birikimin ölçütü, aslında çift olarak vücut dilinizde gizli...

Sevginizin derinliğini gösteren hareketleri deşifre etme zamanı öyleyse..."Aaaaa! Tıpkısı da bizi anlatıyor!" demenizi diliyorum. :)



BİRBİRİNİZİ TAKLİT EDERSİNİZ!
Hayranlık duyduğunuz birinin hareketlerini taklit etmek, doğal bir eğilimdir; kendiliğinden olur zaten.Birlikte hareket etmek ise karşılıklı olarak güven verir ve güven de aşkın yapı taşlarındandır.Dikkat ettiyseniz, birlikteyken hep senkronize hareketler yaparsınız.



BİRBİRİNİZE YAKIN OTURURSUNUZ!
Arkadaşlarınızla olduğunuz ortamlarda özellikle yan yana oturmaya özen gösteriyorsanız, bu birbirinize destek olduğunuz anlamına gelir.Arkadaşlarınıza güvenmediğinizden değil, sevgilinize daha fazla güvendiğinizden otomatikman yeriniz onun yanı oluverir.Hem düşünsenize, düşmanla yüzleşecek ordu birbirine nasıl da kenetlenir değil mi... :)

ÖZEL BİR DİLİNİZ VARDIR!
Birbirinize özel dokunma stiliniz, anlaşma tarzınız vardır.Hatta öyle ki, bazen birbirinize sadece bir bakışınızla bile ne anlatmak istediğinizi iletirsiniz ona.Çünkü birbirlerine bağlı insanlar, kendilerine ait bir dünya inşa ederler.Telepatiyle bile anlaşabilirler.Hangi konulara nasıl tepkiler verebileceğini bilirler.Yani özel kodları ile kendilerine ait özel bir klan oluştururlar. :)

BİRBİRİNİZE DOKUNDUĞUNUZDA VE BAŞ BAŞAYKEN MUTLU HİSSEDERSİNİZ!
Tanımadığınız ve hoşlanmadığınız biri size dokunduğunda irkilirsiniz ve rahatsız olursunuz.Oysa sevdiğiniz kişinin başınızı okşaması, başını başınıza yaslaması, tanıdığınız bir dokunuşu size güven hissi verir.Birbirini seven iki kişi yan yana gelince, vücudunuzda bazı komutlar devreye girer; omuzlar içgüdüsel olarak iner ve başınız komut aldığı yöne doğru harekete geçer. :)


DIŞ GÖRÜNÜŞÜNÜ DÜZELTİRSİNİZ!
Sevgilinizin yakasını düzeltmek, onun sizin elektriklenmiş saçlarınızı düzeltmesi...Sahiplenme duygusunun göstergesidir.Birbirinizin görüntüsüyle dalga geçmek ya da iğneleyici yorumlarda bulunmaktansa önem veriyorsanız; müjdemi isteriimmm. 
Siz birbirinize adeta halatla bağlısınız! :)

Aşkla kalın... :))

4 Şubat 2013 Pazartesi

"Hayatınız seçtİğİnİz kadındır."

Gecenin bir yarısında arayan sevgilinizden dinleyebileceğiniz en güzel hikayeyi, canım takipçilerimle de paylaşmak istedim. :)
Sizler de umuyorum ki, yılları el ele devirip buruş buruş olsanız da, onun elinde bastonu sizin gözünüzde şişe dibi gözlüklerinizle kalpleriniz hala birlikte atarken, son nefesinizi verirken bile gözlerini gözlerinizden ayırmayacak bir eş bulursunuz.


<<Evvel zaman içinde Memleketin birinde 90 yaşlarında fakat çok dinç ve genç görünümlü bir adam yaşarmış? 
Çevresinde bulunan herkes ona çok özenir ve sorarlarmış.

"Bu gençliğin sırrı nedir" diye. 

İhtiyar delikanlı güler geçermiş her soruldukça bu soruya.
Ama sorular sık ve soranlar çoğalınca cevap vermek vacip olmuş sanki.
Düşünmüş nasıl anlatırım bu sırrımı kolayca
herkese. Sonra karar vermiş tüm meraklıları yemeğe davet etmeye evine.
"Bu davette size sırrımı açıklayacağım" demiş.
Herkes merakla davete gelmiş.Yemekler yenilmiş, içilmiş, sohbetler edilmiş vakit iyice gecikmiş.
Ama gençlik sırrı ile ilgili tek kelam edilmemiş.
Herkes konu ne zaman açılacak diye merak ederken adamcağız huri gibi sevimli hanımına seslenmiş.

"Hatun , şu kilerden bir karpuz getirir misin bize sana zahmet!.."

Hanım hemen doğrulmuş kilere giderek kaş ile göz arasında gidip bir karpuz getirmiş.
Adamcağız şöyle eliyle bir vurmuş tık tık diye sonra da :

" Bu olmamış hanım, güzel çıkmayacak, başka
getirir misin bir zahmet" demiş.

Hanım onu götürmüş bir tane daha getirmiş. Adam onu da bir yoklamış yine beğenmemiş.

"Hanım sana yine zahmet olacak ama bu da olmamış başka bir tane getirir misin" demiş.
Başka istemiş?. Bu böylece dört sefer daha tekrarlanmış.
Dedemiz beşincide karpuzu beğenmiş ve karpuz kesilmiş, misafirlere ikram edilmiş?. Herkes karpuzunu afiyetle yerken bizim dedecik sormuş. 

"Eeeee?. Arkadaşlar işte benim gençliğimin sırrı burada anladınız mı??" Herkes birbirinin yüzüne bakmış.Kimse bir şey anlamamış..

"Aman dede demişler nerede? Anlamadık biz bu sırrı!"
Dedecik gülmüş.
"Efendiler" demiş
"O gördüğünüz karpuz kilerde bir tanecikti, tekti. Ben hanıma git de başka getir dedikçe o kilere gidip geliyor aynı karpuzu getiriyordu. Bir kere bile (aman be adam, delimisin nesin şu tek karpuzu ne
taşıttırıyorsun bana defalarca.) demedi. Beni sizin önünüzde mahcup duruma düşürmedi. İşte bütün bu gençliğimi hanımıma borçluyum."

"Biz birbirimizi hiç başkalarının önünde zor
duruma düşürmeyiz. Aile içindeki hiçbir şeyi dışarıya yansıtmayız. Hep birbirimize destek olur, dert ortağı olur, yardım ederiz. Birbirimizle ilgili olan problemleri yine birbirimize anlatırız. İyi kötü her olayı da birlikte paylaşırız."
demiş.

Hayatınız seçtiğiniz kadındır..
Zevkli bir kadına rastlarsanız,ZEVKİNİZ,
bilgili bir kadına rastlarsanız BİLGİNİZ,
zeki bir kadına rastlarsanız ZEKANIZ gelişir.
Hayat kat kattır.

Babil'in Asma Bahçeleri gibi teraslar halinde yükselir ve bir terastan bir terasa sizi kadınlar götürür.
Ve bugün durduğunuz teras, seyrettiğiniz manzara, gördüğünüz hayat yanınızdaki kadının terası, manzarası ve hayatıdır.

Hayatınız seçtiğiniz kadındır.>>