21 Aralık 2015 Pazartesi

Birinin "eskisi" olmak

Her şey içinizi kıpır kıpır eden bir heyecanla başlar. Dünyanın en kusursuz adamı / kadınıdır karşınızdaki... Ne hayaller kurulur hemen, ne planlar yapılır geleceğe dair... Zaman geçtikçe, yani kadın ve adam yıllandıkça, daha da lezzetlenir aralarındaki ilişki... Tabii bu sırada birbirlerini tanıdıkça, ilişkinin tuzu biberi dedikleri tartışmalar da kaçınılmaz. Çoğu zaman halledersiniz sorunları ya da hallettiğinizi zannedersiniz. 
Zordur kadın erkek ilişkileri; bazen aşkı sevgiyi bir tarafa bırakmayı gerektirir. Söz konusu olan en önemli konu "algı" oluverir.
Hani hep deriz ya "algıda seçicilik" diye, gereken önemi vermeyiz ortak algılara... 
Dünyaya aynı pencereden bakmaktır aslında "algı" dediğimiz şey. İlişkilerde de olmazsa olmazdır. Sadece sevgililik, evlilik, flört dönemlerinde değil; birinin hayatında artık "eski" olduğunu da algılamalıdır insan. Bu da demektir ki, dünyaya farklı pencerelerden bakıldığını, olayları ve kişileri farklı süzgeçlerden geçirdiğini, gördüğü ve duyduğu şeyleri farklı anlamlandırdığını, kısacası artık farklı hissettiğini ve hissettirdiğini algılamalıdır insan.


Evet, her ilişki güzel başlar, yaşanan her an kıymetlidir, farkında olmadıklarınız sizi daha da mutlu kılar. Taa ki fark edene kadar... Aynı algı biçimine sahip olmayan insanlar, olayları öylesine farklı yorumlar ki; bir de buna "ben haklıyım" tabusu yerleşince dikenli tele dönüşen erkek arkadaşlar / kadınlar kaçınılmaz olur. 
İşin en kritik noktası da, bir şeylerin artık farkına varmak ve hayatınızı doğru yönlendirmektir. Direksiyonu kırıp doğru yerde U dönüşü yapmak gerekir bazen. Eee tabii bir de kabul edip, saygıyı yitirmemek; yani işin özü, ilişkiler başlarken de biterken de "adam gibi" olmak...
"Biz " olmak zahmetli bir iş; bu zahmete hem katlanamayıp hem de saçma sapan triplere girmek, artık birisinin "eskisi" olmayı kabul etmemek, sanıyorum ki insanların yapacağı en anlamsız hareket olacaktır. Kırılınca insan ilişkileri orta yerinden, alçı tutmaz; kemikleri kaynasa, kanı kaynamaz. 
Eskiler derler ya, "boşa kürek çekmemek" lazım. Karşılıklı olarak birinin eskisi olduğunuzu kabul etmek lazım.

"Aşk"la kalın... 

30 Eylül 2015 Çarşamba

Mevsim Sonbahar

Haftaya yağışlı ve buz gibi bir havayla başladık. Halbuki daha doyamamıştık sımsıcak güneşe, uyandığımızda odaya dolan aydınlığa, akşamları havanın daha geç kararmasına, içimizi açan sıcacık havada deniz kenarı yürüyüşlerine, bikinilere, şortlara, buz gibi içeceklere ve daha bir sürü yaz enstantanesine... 
Sonbahar ani bir hızla geliverdi. Birçoklarımızın hava ile birlikte ruh halleri de kararmaya başladı. Fakat durun! Hemen moralinizi bozmayın! Sonbaharında keyifli yanları var; sonbahar arınma, temizlenme, silkelenme mevsimidir. İşte sizlere sonbaharı keyifle geçirebilmeniz için birkaç öneri;


Kararan hava ve soğuklarla birlikte psikolojinizin de bozulmasına ve ruhunuzun daralmasına izin vermeyin bakalım. Kitaplarıyla yüzlerce insana ilham veren Louise Hay der ki; "Mutluluk insanın içinde olan bir şey. Ben düşüncelerimi olumlu seçtiğim sürece, evren bana sadece ve sadece her şeyin olumlusunu ve en güzelini getirir." Yani kısacası demek istiyorum ki; negatif düşünce negatifi, pozitif düşünce pozitifi çeker. 
Bir de şu açıdan bakmak lazım; sonbahar demek, kiloları kazakların altına saklama mevsimi geliyor demektir. Bikininin içine sığabilmek için yiyemediğiniz çikolataları, tatlıları bir düşünün. :)
Sosyal etkinliklerin tavan yaptığı mevsim geliyor. Yazın bütün arkadaşların tatildeydi, tiyatrolar sezonu bitirmişti, sevdiğin diziler sezon finali yapmıştı ve sen deniz kenarında bol bol güneşlenmeyi tercih etmiştin. Şimdi bolca sosyalleşme mevsimi başlıyor, arkadaşlarınla ev partileri ve tiyatro, sinema, dizi günlerine kaldığınız yerden tam gaz devam!
Deniz kenarında güneşlenirken okumaya devam ettiğiniz kitaplarınıza, sonbahar yağmurlarını dinlerken devam edebilirsiniz. Hem daha huzurlu değil mi, sıcaktan bayılmama garantisi var. :)


Bence sonbaharın aşkla çok güçlü bir bağı var. Kimilerine göre sonbahar, yalnızlık ve melankoli mevsimi gibi olsa da, siz doyasıya aşkınızı yaşayın. Düşünsenize, sonbahar yağmurlarında sevgilinizle romantik yürüyüşler yapabilirsiniz, yağmur damlalarını seyrederken kahvelerinizi ya da sıcak şaraplarınızı yudumlayabilirsiniz, yağmurun ve rüzgarın sesi eşliğinde romantik dakikalar yaşayabilirsiniz. Hem bu mevsimde üşümek de serbest; sevgilinize sarılıp ısınabilirsiniz. :)
Mutluluk size hazır bir şekilde gelmez, sizin kendi eylemlerinizden doğar. Öyleyse sonbahar geldi diye melankolik takılmaya gerek yok. Huzurun mevsimi başlıyor, sıcacık battaniyelerin, pofuduk terliklerin, yumuşacık kazakların ve pijama partilerinin mevsimi...
Sonbahar güzeldir. :)

31 Ağustos 2015 Pazartesi

"AŞK" denilen şey evren gibidir; sürekli büyür.

Aşk için herkes farklı farklı şeyler düşünür; kimi zaman biter derler, kimi zaman da sonsuzdur.
Geçenlerde bir yazı okudum ve ben hayatımın aşkını bulduğumu anladım. Bakalım siz hayatınızın aşkını buldunuz mu?


"Katiyen kimseye anlatmam!" dediğin şeyler illaki vardır. Ama gün gelir, aşık olursun ve dersin ki: "Hayatımın aşkını buldum!" Ve kimselere söylemediğin, anlatmadığın acılarını, mutluluklarını, isteyerek ya da istemeyerek anlatmaya başlarsın. Her halini görmesi artık senin için bir problem demek değildir, aksine bu hoşuna gitmeye başlar; ona sığınırsın, onunlayken güçsüz olmak umrunda değildir.



Belki insanların sana bir şeyler anlatmasından hoşlanmıyorsun, onları dinlemek bir yerden sonra sıkıcı geliyor olabilir senin için. Ama hayatının aşkını bulduğun zaman, onun her anlattığını, dudaklarından dökülen her kelimeyi can kulağıyla dinlersin. Çünkü onun anlattığı her şeyin bir anlamı olduğunu düşünürsün. Ve ondan yeni şeyler öğrendikçe mutlu olursun, daha çok ve daha çok mutlu olursun.
Herkesin sırları olduğu gibi, senin de vardır gizlediklerin, hani o açılmamış kartlar... Ama artık onunlayken sır saklamanın gereksiz olduğunu düşünürsün, açıverirsin elindeki kartları hiç düşünmeden. Çünkü artık sırlarını paylaşabileceğin, sırlarını korkusuzca açığa çıkarabileceğin biri vardır senin için. Ve en önemlisi, bunu bilinçsiz bir şekilde de yapabilirsin. Unutma ki, onunla üzerine düşünülmüş, planlanmış, programlanmış bir şey yapamazsın. Her şey kendiliğinden gelişir, tam anlamıyla kendinsindir onun yanında.
Elbette önceliklerin olmuştur bu zamana kadar hayatta, bir bakmışsın ki onunla her şey allak bullak olmuş. Çünkü önceliklerin bir yana, o bir yana olmuştur artık senin için. Hayattaki önceliklerini sıraladığın listeyi yok edersin birden, "her şey için değer o" diye düşünürsün içinden.
Eskiden zaman çok yavaş akıyordu belki senin için, geçmiyordu bir türlü saatler, ama artık onunlasındır ve zaman mefhumu yok olmaya başlamıştır. Adeta akıp gider zaman, nasıl geçtiğini anlamazsın onunlayken.
Ve uzadıkça uzayan tartışmalar, kavgalar... Ama onunlasındır artık, orta yolu bulursunuz. Zamanla öğrendiğin şeylerden biri de hiçbir şeyi büyütmemek, alttan almayı bilmek, yani fedakarlık etmek, onun üzülmesini engelleyecek her şeyi yapmak olur.
Eskiden anlık yaşıyordun belki, gelecek senin için çok uzaklardaydı ve sanki hiçbir zaman yüzleşmeyeceğin bir şeydi senin için. Ama artık hayatının aşkını bulmuşsundur, onunla birliktesindir ve geleceği düşünmek zorunda olduğunu hissedersin.
"Aşk bu, çok uzun sürmez" ya da "Aşkın da her şeyin gibi bir süresi vardır" diyenler olacaktır, boş ver onları, hayatının aşkını bulduğunda anlarsın zaten, aşk denilen şey evren gibidir, sürekli büyür.
"Aşk"la kalın.. :)

6 Temmuz 2015 Pazartesi

GÜMÜŞ PARILTISI: "Canan Moda Silver"

Manchester Üniversitesi!nin, 1995 senesinde yaptığı bir kazı çalışmasına göre, kadınların takı merakı 8 bin yıl öncesine dayanıyormuş. İnanması güç değil tabii ki... Günümüzde de takılar, bir çok kadının vazgeçilmez aksesuarları arasındadır. Özellikle günlük aksesuar olarak kullanılan gümüş takılar, hem kullanım ve kombin açısından hem de şıklığınızı tamamlamak açısından en çok tercih edilenler arasındadır. 
Ben de bugün sizlerle gümüş takı denilince isminden sıkça bahsettirecek bir markadan bahsetmek istiyorum. "Canan Moda Silver"...
Yakın arkadaşım Canan Hanım'ın sizler için özenle seçtiği koleksiyonlarla şıklığınıza şıklık katmaya hazır mısınız?
925 ayar, damgalı ve patentli gümüş takıları sizlere sunan markanın en belirgin özelliği, her bir takının kişiye özel ve sınırlı adetlerde üretiliyor olması... Yani artık pişti olma korkusu yaşamadan takılarınızı size özel olarak, gönül rahatlığı ile takabileceksiniz.




Kolyeden küpeye, bileklik çeşitlerinden hal hal modellerine kadar henüz mağaza vitrinlerinde görmediğiniz modellere ilk elden ulaşabileceksiniz. 







Sizlere özel koleksiyonlarla, özel tasarım ve kombinlerle hizmet veren Canan Hanım, trend araştırmalarını Avrupa modelleri üzerinden yürütmektedir. İnstagram hesabı @canan_moda_silver üzerinden rahatlıkla alabileceğiniz, birbirinden özel tasarım koleksiyonlara 40 TL ile 100 TL arasında değişen fiyatlarla ulaşabilirsiniz.



Koleksiyonlarına her ay yenilerini ekleyen Canan Hanım, gümüş kullanımı konusunda da bizleri bilgilendiriyor. "Aldığınız gümüş takıların ilk gün ki parlaklığını koruması için; deterjan, sabun, parfüm, ter gibi asit ve kimyasal oranı yüksek maddelerle temas etmemesine özen göstermelisiniz." diye uyarıda bulunuyor. 




Ayrıca kullandığımız gümüş takıları çıkardıktan sonra hava ile temas etmeyecek bir şekilde takı kutusunda ya da kesesinde muhafaza etmemiz konusunda bizlere bilgi veriyor.





Sizler de Canan Moda Silver markası ile tanışmak ve size özel koleksiyonlarla şık kombinler yaratmak istiyorsanız;
İnstagram hesabı @canan_moda_silver adresinden DM mesaj yolu ile ulaşabilirsiniz. 
Fiyat ve gümüşe dair bilgi almak için 0505 958 59 12 telefon numarası ile whatssapp'tan mesaj yolu ile de kolaylıkla ulaşabilirsiniz.

Gümüş parıltısıyla dolu günler dilerim. :)

2 Temmuz 2015 Perşembe

Çünkü aşık oldum ben!

Son günlerde dinlemekten büyük keyif aldığım bir şarkı var. "Kocan Kadar Konuş" film müziği olarak da bilinen, Model'in "Pandalar" şarkısı tabii ki... İnanılmaz eğlenceli, aşkı doya doya hissedebileceğiniz ve bir de aşıksanız o yakışıklıya ya da dünyalar güzeline, tadından yenmeyecek bir şarkı. :)
Aşkı yaşıyorsunuz doyasıya, fakat acaba gerçek bir aşk mı yaşadığınız, yoksa gelip geçici bir heves mi?
Yaşadığımız hissin gerçek bir aşk olduğunu söylemek mümkün mü? Bazı ilişkiler için bunu belirlemek zor olsa da, bazı ipuçları bize yardımcı olabilir. Birisi için aşk olan, diğeri için güçlü bir cazibe ya da derin bir hoşlantı olabilir. Yaşayış tarzı ve belirtiler kişiden kişiye değişiyor, söz konusu aşk olduğunda...
Sizlere yardımcı olacağını düşündüğüm küçük detayları paylaşmak istiyorum. Kendi durumunuzu anlamanız için işte detaylar;



Aşık olup olmadığınızı anlamanın başlıca yolu, vücudunuzun verdiği tepkilerdir. Sadece düşünürken bile nasıl reaksiyonlar gösterdiğinizi gözlemleyin. Bazen ufak bir titreme, heyecanla kalp ritminde bir artış, midede kelebeklerin uçuşması ya da kendinizi gülümsemekten alıkoyamıyorsanız, teşhis belli; aşık olmuşsunuz. :)




Endişe de aşkı belirme de önemli bir ölçüttür. Tabii ki bahsettiğim, obsesif olmayan bir endişe... Onu merak etmeniz, obsesif ya da negatif bir endişe barındırmamalı. Aksine onun mutlu ve huzurlu olduğundan emin olma telaşı içinde hissetmeniz, ona karşı yoğun duygular barındırmanızdan kaynaklanmaktadır.

Sevgi dolu hislerle kendinizi bulutların üzerinde hissedebilirsiniz. Bir de kendinizi iyi hissetmek vardır ki, bu da daha güçlü, her işin altından kalkabilecek gibi hissetmenize ve daha olumlu düşünmeye başlamanıza neden olur. Bu da çoğu zaman aşkın gücünden kaynaklanır.

Yaptığınız her şey de biraz sevdiğinizi buluyorsanız, gittiğiniz her yerde onunla ilgili detaylara takılıyorsanız, parfümünü tanıyor ve konuşurken vurgulamalarını, tercih ettiği kelimeleri önemsiyorsanız, onu hayatınıza dahil etmişsiniz demektir. Gerçekten aşık olduğunuzu size bu hisler de anlatabilir.

Aşk iki kişiliktir elbette. Fakat öylesine coşkulu ve kabına sığmayan bir histir ki, herkes duysun bilsin istersiniz. Bağıra bağıra "seni seviyorum" demek, o benim sevgilim eşim/kocam diye vurgulamaktan kaçınmazsınız. Hem her zaman gurur duyarsınız, hem de bunu göstermekte oldukça cüretkar davranırsınız. Çünkü aşk böyle bir histir, yakışanı budur.

Gerçekten aşık olduklarınızla, "Aşk"la kalın... :)

2 Haziran 2015 Salı

"Dünyayı Çeviriyoruz!"

Bugün sizlerle paylaşmak istediğim konu, aslında benim de mezunu olduğum ve gün geçtikçe büyümekte olan çeviri sektörü ile alakalı...
Coğrafi konumundan dolayı dünyanın gözdesi olan ülkemizde, dış ticarete teşvik konusu çığ gibi büyümektedir. Bununla bağlantılı olarak da ithalat ve ihracat yapan şirketler başta olmak üzere, bireylerin hem iş geliştirmek ve yürütmek hem de iletişim sağlamak açısından ciddi anlamda güvenilir ve doğru çeviri ihtiyacı gündeme gelmiştir.
İşte tam da bu noktada sizlere yepyeni ve hızla sektöre giriş yapan bir çeviri firmasını tanıtmak isterim.
LOCALEX Dil Hizmetleri, Türkiye'de ve Avrupa'da iş yapan pek çok firmaya çeviri ve yerelleştirme hizmetleri sunan İstanbul merkezli dil hizmetleri sağlayıcısıdır. Başta Avrupa ve Ortadoğu dilleri olmak üzere birçok dilde rekabetçi fiyatlarla kaliteli ve tutarlı çeviri hizmetleri sunmaktadır.

"Yerel Kaynaklar, Küresel Hedefler" (Local sources, Global targets) sloganıyla sektöre sağlam bir giriş yapan şirket, sizlere daha güvenilir ve doğru çeviriler sunmak ve çevirilerinde hata oranını sıfıra indirgemek amacı ile çeviri projelerinde çalıştığı dil uzmanlarını üç aşamalı kalite kontrol sürecinden geçirmektedir.
Verilen hizmetlerin tümü, LOCALEX garantisi altındadır.

Dünyanın birçok dilinde çeviri ve yerelleştirme hizmetleri sunabilen LOCALEX, işinizi uygun maliyetli olacak şekilde, eksiksiz olarak teslim etmek için alanında en iyi dil uzmanları ile çalışır. Bünyelerindeki dil uzmanları, yılların getirmiş olduğu tecrübeleri ile çalıştıkları alanın terminolojisine ve art alan bilgisine son derece hakimdirler. Bu sayede verilen hizmet ile müşterilerin talepleri birebir örtüşmektedir.
En öncelikli değeri "kalite" olan LOCALEX, çeviri sürecinde her türlü bilgisayar destekli çeviri aracı (CAT), kalite kontrol aracı, terminoloji yönetim aracı ve proje yönetim aracı ile çalışmaktadır.
LOCALEX'ten çeviri hizmetinin yanında, düzelti ve son okuma hizmetleri de almanız mümkündür. Ayrıca belge, kitap, dergi çevirisinin yanı sıra yazılım-web yerelleştirme, oyun-uygulama yerelleştirme, sözlü çeviri hizmeti, noter onaylı çeviri-apostil, DTP (desktop publishing-masaüstü yayıncılık) alanlarında da uzman çalışan kadrosu ile hizmet vermeye devam etmektedir.
Türkiye'de bir çok alanda profesyonel çeviri hizmeti alabileceğiniz LOCALEX, satış & pazarlama, çoklu ortam uygulamaları, bilgi teknolojileri, yaşam bilimleri, elektronik, ticaret, otomotiv, mühendislik, finans, hukuk, medikal, kamu sektörü, seyahat & turizm, yayıncılık, eğlence sektörü gibi sektörlerde sizlere hizmet vermekten mutluluk duyacaktır.
Siz de çevirilerinizi güvenilir ve doğru kaynaklara teslim etmek istiyorsanız, hemen LOCALEX ile iletişime geçin.
Tan Sokak No: 18/5 Şişli/İSTANBUL
TELEFON: 0212 217 10 07
E-posta: info@localextr.com

2 Mayıs 2015 Cumartesi

SEVMEK GİBİ SEVMEK

Uzun bir aradan sonra sevgiyle dönmek istedim takipçilerime. Bu gün güzel bir yazı okudum sabah sabah... 
Sevmek ve mutluluk birbirine kenetlenmişken, sevgiyi hoyratça kullanıp mutsuzluluğa dönüştürmek neden?
Lafa gelince hepimiz seviyoruz ya, seviliyoruz bir de çokça... Her şey çok güzel giderken, sevgiyi doyasıya yaşarken bile endişelerimiz peşimizi bırakmıyor. Mutluluğun çok kısa bir rüya olduğuna alıştırılmışız zaman içinde. Mutsuzluğa alışmadan yaşamak gerek sevgiyi aşkı, bunu biliriz de işte; oysa mutluluk bir amaç değil. Mutluluk, geçici dünyanın hoyratlığına katlanabilmemiz için verilmiş bir ödül. Aşk da böyle, sevgi de, sevda da...
Hani bazı değerlerin ne denli kıymetli olduğunu, yitip gittiklerinde anlarız ya çoğu zaman, insanoğlu işte elinde değil ki... 
Her ilişki büyük umutlarla, aşkla başlıyor halbuki. Senelerce süren evliliklere baksanıza, annemlerimiz babalarımız misal, yani diyeceğim o ki eski aşklar... Onlar değil midir ki, mutluluğa heveslendiren insanı ve inandıran sağlam beraberliklere.
Şimdi sorguluyorum o zaman ki sevgi ile günümüzdeki sevgi denilen duyguyu... Başlangıç hep aynı da sonunda nedir değerini yitiren?
İnsanlar ayrılıyor, boşanıyorlar, adamlar kadınlarını aldatıyor, kadınlar ekonomik ölçüde erdikleri rahatlıkla saygılarını yitiriyor, seviyoruz diyorlar da mutsuz mutsuz yaşıyorlar birbirlerinden ayrı... 



Aynı evde duruyorlar da konuşmuyorlar bile. Sevgiyi hoyratça kullanmak değil de, nedir bu?

Sevgiyi de aşkı da günümüz şartlarına göre yaşıyoruz illa ki. Fakat bakıldığında geçmişten gelen aşklar, günümüz koşullarına daha bir dayanıklı, sevgisi için direnci daha yüksek her geçen gün...



Şimdilerde ise, öyle çok insan sevginin ne denli bulunmaz hint kumaşı olduğunu, arayıp da bulamadığımız mutluluğun kilit noktası ve hayatımız boyunca sahip olabileceğimiz en değerli ödül olduğunu anlamadan göçüp gidiyor ki... Yaşamak denen şey sevgisiz olduğunda, sevilmeden bir de; nefes alıp vermekten ibaret değil midir ki?

"Aşk"la kalın...

14 Mart 2015 Cumartesi

"Biz" varız...

Çoğumuz sevdiğimizi söylemekte zorlanırız ya da daha erken diye düşünürüz... Ve çoğu zaman da geç kalırız.
"Seni seviyorum" ne büyülü bir cümledir aslında, duygu doludur, anlam doludur...
"Seni seviyorum" ne demektir?

“Birine seni seviyorum demek… onunla birlikte umut edebilmekmiş… Sadece onunla yan yana olduğun için, nefesine ortak olduğun için yaşadığını hissetmekmiş… 
Seni seviyorum demek aslında şükretmekmiş… ona dokunabildiğin her an için, hayatta olduğu için…
Bir acının iki ucundan tutup, birbirine tutunabilmekmiş sevmek… Kendinden bir parçayı ona vermek, eksilmeden çoğalabilmekmiş…
Kendini, prensiplerini hiçe sayman gerektiğinde, bunu kahramanlık saymadan sessizce yapabilmekmiş…   


Bir ihtimal, küçücük bir ihtimal de olsa, onun gözlerinde kendini değil, sevdiğini aramakmış…
Seni seviyorum demek nefes almak kadar doğalmış istediğinde… Bir Pazar sabahı kapıyı çalıveren bir dost kadar güzel bir sürprizmiş…
Seni seviyorum demek… aslında biz varız demekmiş…"
Sevdiğinizi söylemekten çekinmeyin, çokça sevin...
"Aşk"la kalın... :)

16 Şubat 2015 Pazartesi

Gencecik bir can... Özgecan...

20 yaşında ve henüz üniversite birinci sınıftaydı Özgecan...Hayalleri vardı, belki de o kadar hevesliydi ki daha ilk senesiydi okulda. Hangimiz yolda yürürken, dolmuşa binerken, durakta beklerken ya da koştura koştura işimize evimize okulumuza giderken böyle bir son yaşayacağımızı düşünebilirdi ki?!
Eminim o da düşünmemişti...
Annesi "Sabah sütünü içti, harçlık verdim ve okula gitmek için çıktı evden." demiş. 
Okuldan sonra bir alışveriş merkezine gidiyorlar, yemek yiyorlar ve iki arkadaş kim bilir nasıl da keyifli vakit geçirmişlerdir. Üniversite çağları, en heyecanlı, en coşkulu duygularla dolu ve en kıymetli zamanlar değil mi zaten! Pırıl pırıl yüreğinde kim bilir ne hayaller, ne umutlar taşıyordu güzel Özgecan...
Evine dönmek üzere yola çıktığında nereden bilebilirdi ki, sapkın ve insan dahi sayılmayacak bir yaratığın onu böylesine vahşice katledeceğini! Tek bir sebep için hem de; kadın olduğu için! 
Kendini savunmak adına o cani yaratığın karşısında ne kadar da masum kalıyor, elindeki biber gazıyla...
Nasıl bir gözü dönmüşlüktür, nasıl bir vicdandır bu, nasıl bir düşüncedir, nasıl bir kıyımdır bu...
Onun da hakkı değil miydi güzel bir gelecek, bembeyaz bir gelinlik nası da yakışırdı ve anne olmak günün birinde... Yaşanacak daha bir çok güzel anısı, duyguları varken, ne haktır ki bunlar elinden alındı acımasızca. Ne için peki? Kadın olduğu için! 
Kadın olmak neden bu kadar zor benim ülkemde, neden beyni iki bacağının arasında olan caniler bu kadar çok benim ülkemde, çevremizde ve her yerde!

Bir tarafta umutları ve yarınları elinden vahşice alınmış güzeller güzeli Özgecanlar; diğer tarafta ise ceza evinde bir kaç sene yatıp çıkacak olan canilerle dolu etrafımız...
Bu kadar kolay mı bir cana kıymak! Böylesine vahşice...
"Etek giymiş, tahrik oluvermişler" değil mi? "Dekoltesi varmış, hak etmiş" değil mi? 
Belki de diğerleri gibi "Reşit olduğundan gönlü vardı" değil mi? 
Özgecan'ın başına gelenler ilk değildi, kadının bir kimliğinin olmadığı ve insan dışı zihniyetlerin gün geçtikçe arttığı ülkemde son olacağa da benzemiyor.

Herkes bugün siyahlarını giydi, her yerde protestolar devam ediyor, "Kadına Şiddete Hayır" sloganları atılıyor, dört bir taraftan kadınlar bu vahşete tepkilerini gösteriyorlar değil mi!
Tüm bunlar yetecek mi, bu zihniyetin kökünü kurutmaya! Hala "Hak etmiş" diyen bir kısım varken, bu yaşananlara değecek mi?
Yıl olmuş 2015, namusun kadına özgü bir kavram olmayıp, erkeğin namussuzuna gereken ceza verilecek mi?
Özgecan, 
Güzel arkadaşım, pırıl pırıl yüreğiyle umut dolu genç... Dilerim o gün yaşananları unutur, huzur içinde uyursun. Kadın olmak maalesef zordu, sen bunu en acı şekilde yaşadın. Hayallerinle uyu güzel kız...

14 Şubat 2015 Cumartesi

"Sevgili Sevgilim"e

<< Sevgi’ye…

Herkesin hayata dağılıp yaşamını sürdürdüğü, benim ise yalnızlığımla yalnız kaldığım zamanlarımdı. Zorlu bir yarıştan diskalifiye olmuş, her şeyden geri kalmışlığım olan zamanlar…
Her şey o zamanlarda başlamıştı. Sonbaharın hükmünü hissettirdiği bir Ekim (18) akşamında, kalabalığın içinde gördüm onu… Aynı ben gibi bakmıştı bana, içten bir “Hoşgeldiniz” diyerek…
Karanlığın içinde parlayan bir dua gibiydi gözleri, su gibi yalansızdı, yüreğime akan bir nehir gibi… “Hoş bulduk” dedim boğazımda hafif bir hırıltıyla, sanki sesimi yükseltsem kırılıp incinecekti. O kadar narin görünüyordu ki, kendini hayatın kalabalık yalnızlığına terk etmiş gibiydi. Hani ilk bakışta aşk bu deseler, inanırdım o anda… Sonra o akşam, ertesi akşam ve her akşam gittim onu görmeye çalıştığı kafeye. Herkesten farklı bir dünyası vardı; izlerken ifade ettiği mimikleri, yanımdan geçerken hissettiğim kokusu çok tanıdıktı sanki bana… 1-2 hafta sonra ilk defa bu kadar yakın olduk, bana “Kahve içer misiniz?” dedi. “Tabii ki” dedim başımı hafifçe eğerek, tam da kafenin kapanma vakitleriydi. Her yer toparlandı, en son benle arkadaşım, o ve patronu kalmıştık. “Kapatıyoruz” kelimesini duymaktan korkuyordum, fakat bana “Falına bakmamı ister misin? İçimden geldi bak.” Dedi gülümseyerek, ben de kibar bir çapkınlıkla “Evet” dedim; her ne kadar inanmasam da yeter ki yanımda beş dakika daha fazla otursun diye. J
Ve ilk defa biri hayatımı bir fincandan satır satır okudu bana, sanki her anı her sıkıntıyı her nefreti ve her mutluluğu benimle birlikte yaşamıştı. Böyle bir şey olamaz dedim içimden ve o gece gariplikler devam etti. Rüya görmeyen ben, o gece ilk defa rüya görmüştüm. Onu görmüştüm. Beyaz dantelli bir gelinlikle sahil kenarında elini bana uzatarak “Gel” diyordu. Kan ter içinde uyandım ve “İşte bu benim hayatımın kadını!” dedim. Ertesi gün telefona sarıldım, cesaret ve korkuyla aradım onu. O kadar başka bir his ki bu anlatılmaz; sanki 20 yıldır benimleydi, benimdi gibi, sanki dünya eksen hayat her şey ikimizin etrafında dönüyordu. Sabah-öğlen süregelen telefon konuşmalarıyla akşamı zor ediyordum. İşten çıkar çıkmaz soluğu yanında alıyordum, onu tanıdıkça ruh ikizim olduğunu anlıyordum.
Sevdim, sevdikçe daha da güçlendim, güçlendikçe daha da cesaretlendim ve gördüm ki onun içinde kocaman bir yürek, ama yüreğinin içinde de küçücük bir çocuk vardı. O kadar zordu ki kalbine inebilmek, duvarları o kadar kalın o kadar sertti ki… Korkuyordum bulduğum değeri kaybetmekten, her anımı her anıyla dolduran kadını incitmekten, sevginin sevilmenin merhametin doğruluğun ne olduğunu bilen, baktığında insanın içine işleyen su gibi gözlerini kaybetmekten korkuyordum.
Yaklaşık 4 aydır beraberdik. Ben cesaretimi toplamıştım. 13.02.2013 akşamı “Her zaman gittiğimiz yere gidelim mi?” diye sordum, hiç hayır demedi ki bana “olur” dedi. İş çıkışında büyük bir heyecanla gittim yanına ve evet artık söyleyebilirdim.  Çok bilmem süslü sözleri aslında ama ona aldığım yüzüğü uzattım, gözleri dolu dolu olmuştu, bir çocuk gibi ağlıyordu ve “Evet” demişti. Olmuştu rüyam gerçekten gerçek olmuştu. J
Ve eklemişti gülerek “Biz seneye 14 Şubatta da evleniriz.” diye. Kalbi o kadar temizdi ki… J
Biz o gün, yani bugün, yani tam bir sene sonra, şimdi bir sene önce evlenmiştik! >>


Bu güzel tanışma hikayelerini benimle paylaştıkları için Murat & Güniz Menteş çiftine çok teşekkür ediyorum ve hem Sevgililer Gününü hem de evlenme yıl dönümlerini kutluyorum. Aşk dolu bir ömür diliyorum. :) 

8 Şubat 2015 Pazar

Sevgililer Günü Hikaye Yarışması: "Sevgili Sevgilim"

Sevgililer Günü'ne çok az bir zaman kaldı. Herkesi bir hediye telaşesi sarmış durumda, ne alsam, acaba beğenir mi, hangi renk alsam, kaç beden alsam, parfümünün adı neydi, bu renk yakışır mı acaba vs vs...
Sizde kararsız kalanlardansanız ya da bu Sevgililer Gününü unutulmaz kılmak istiyorsanız buyrun yarışmamıza...
"Sevgili Sevgilim" hikaye yarışmasında sizin de hikayeniz yarışsın ve tanışma anınızdan bu yana kalbinizden dökülen sözcükler "İlişki"ye "İlişki"n blog sayfasında yayınlansın. Sevgilinize hem ömür boyu unutulmayacak bir hediye vermiş olun, hem de hikayenizi herkes duysun istemez misiniz??

Öyleyse filmi başa sarıyoruz ve unutulmaz anlarıyla dolu, en ilginç, en samimi hikayeyi seçiyoruz. 

Yarışma şartları şöyle;
Öncelikle Facebook sayfamızı beğenmeniz gerekiyor.

Hemen hikayenizi en anlamlı anlarıyla birlikte yazmaya başlayın ve e-mail adresimize gönderin. Sizi ve aşkınızı anlatan 2 adet fotoğrafı da eklemeyi unutmayın.

Seçilen hikaye 13 Şubat gecesi 00:00 saatlerinde sayfamızda yayınlanacaktır. Sevgilinizin e-mail adresini de paylaşırsanız, kendisine de bir bilgi maili gidecektir.
Şimdi sıra sizde...
Aşk dolu hikayelerinizi bekliyorum.heart ifade heart ifade simheart ifade simgesi

16 Ocak 2015 Cuma

Nesilden Nesile "Dostluk"

İnsanların hayatlarındaki en önemli seçimleridir, dostları...
Şayet ki iyi bir dost olmayı başarabiliyorsanız, iyi bir dosta sahipsiniz demektir. Bir çok paylaşımı, anıyı, fedakarlıkları ve kahkahaları sığdırabilmektir ömrünüze.
Sizlerle paylaşmak istediğim, benimde çok yakından şahit olduğum güzel bir dostluk hikayesi aslında... Hem de bir kuşaktan diğerine aktarılan, birbirinden hiç kopmayan, çaya bisküvi bandıran, sohbetine doyum olmayan, aynı sokağı paylaşan, dedikodunun dibine vuran, 18 seneyi dolu dolu yaşayan bir dostluğun hikayesidir bu...
Ablam Damla ile manevi ablam Merve'nin örnek olacak dostluğu...
Asıl güzel olan da, onlar şuan "anne"...
Bu güzel dostluklarını, gelecek neslin yakışıklı delikanlıları olacak oğulları Batuhan ve Barış'a da aşılayan, dünyalar tatlısı iki anne...
Geçtiğimiz haftalarda Barış'ın doğum günüydü.
Barış artık 1 yaşında! Batuhan da doğum günün de kankası Barış'ı yalnız bırakmadı.
İşte bu güzel ve nesilden nesile aktarılmış dostluğun, fotoğraf karelerine yansıyan anıları...


Dost olmak, sırdaş olmak, kardeş olmak, destek olmak, sarıp sarmalayan olmak, araya mesafeler girse de her an telefonun diğer ucunda olmak, anne olmak... En önemlisi çok sağlam iki dost olmak!


Barış ve Batuhan :)
Birbirlerini gördükleri her an gülümseyen, annelerinden örnekle "ölümüne kankayız" mesajı veren minik adamlar... :)


Dilerim ki, birlikte kutladıkları nice güzel ve sağlıklı yaşları olur bu minik adamların..
Her zaman annelerinin sımsıcak kucağında ve en büyük destekleri babaları ile...


Güzel anne Damla ve yakışıklı Batuş.. :)


Ve Barışgiller :)

Dostluğun kavramını küçüklüğümden beri öğrendiğim ve şimdide kendi oğullarına aşılayan bu güzel annelere çok teşekkür ediyorum. Daha nice güzel günlerde, bol kahkahalı anılarla ve sağlıkla hep bir arada olmanız dileğiyle...
Sizleri çok seviyorum. :)

13 Ocak 2015 Salı

ANNE BEBEK ÇOCUK FUARI-2015 BAŞLIYOR!

Geçtiğimiz senelerde bir çok kez anne bebek fuarlarına katılmıştım ve izlenimlerimi de sizlerle paylaşmıştım.
Şimdi yeni bir fuar daha geliyor. 28. Uluslararası Anne Bebek Çocuk Fuarı, 15-18 Ocak 2015 tarihleri arasında, İstanbul Fuar Merkezi'nde (CNR EXPO) sizlere kapılarını açmaya hazırlanıyor. 
Bebek ve çocuk ürünlerine ait tüm ürünlerin sergilendiği, üretici ve distribütörleri buluşturan bu platforma fuarcılık devlerinden CBME Türkiye (Children Baby Maternity Industry Expo) sizleri de davet ediyor.


Aziz Bebe, WEE Baby, E-bebek, Goose, Pierre Cardin, Sevi Baby, U.S. Polo gibi 700 seçkin markanın ve 350 katılımcının olacağı fuarı mutlaka ziyaret etmenizi tavsiye ediyorum.
Birbirinden güzel ürünleri incelemek ve eğlenceli CBME Kids Fashion Defilesini izlemek için ben de orada olacağım.
Fuar ile ilgili detaylı bilgi için; www.cbmeturkey.com adresine tıklamanız yeterli olacaktır. 

Fuar ziyaret saatleri;
Perşembe : 09:30 - 19:00 Cuma : 09:30 - 19:00 Cumartesi : 09:30 - 19:00 Pazar : 09:30 - 18:00

8 Ocak 2015 Perşembe

Kalplerin Ülkesinde

Hırslarımız var, hiç yapmadığımızı iddia ettiğimiz..sonra elalem ne der'lerimiz var çokça..ya da yaptıklarım karşısında ne düşünür'lerimiz var her defasında bizi engelleyen..bir sıkıntımızda pireyken deve yaptıklarımız, normal olan durumları çapraşık hale sokmalarımız var..içinden çıkılmaz hale gelene kadar bekleyip, en olmadık zamanda yaptığımız çıkışlarımız var, yere çakılmamıza sebep olan..zamanında yürekli olamayışlarımız var, yitirdiklerimiz var bu sebepten..çekincelerimiz var bir de, arkadaş sadece arkadaş, kanka sadece kanka olabilir diye uydurulmuş tabuları yıkamayışlarımız var..gereksiz yere saçtığımız değerlerimiz var, sonunda kendimizi değersiz hissetmemizinde bir sebebi..


Sabrımız var, taşmak için dolmayı beklemeyen... Gülüşlerimiz var yerli yersiz, hangi kalbin ülkesinde başkent olduğu bilinmeyen... Hesaplarımız var birbirimize dair, görülmemiş duyulmamış ya da çarpanlarına ayrılmış kimi zaman... Hayallerimiz var, ucu bucağı olmayan ve birbiri üzerine konmayan... Dostlarımız var anılarla dolu, farklı farklı hayatlarda ve ırak diyarlarda... 
Bir de aşklarımız var... Seslerini dahi unuttuğumuz, birilerinin gülüşüne-bakışına hapsolmuş... Bizden önceleri var, kimi zaman değerli kimi zaman beş para etmeyen; bir de sonraları var, hüzünleri peşi sıra getiren, belki de kaplumbağa hızıyla iyileştiren...
En önemlisi, an'larımız var, şu an'ımız var... En yaşanılası olan, paha biçilemeyen ve tüm güzellikleri hak eden...
Bu sebepten, şimdi çokça sevin, o ya da bu ne düşünür demeyin, kalbinize kulak verin..

"Aşk"la kalın... 

2 Ocak 2015 Cuma

İnfografik Evlenme Teklifi

Yeni yılın ilk postuyla sizlerleyim. Bu yılın yaşanacak güzel anılarla, musmutlu günlerle, huzur ve aşk kokan ilişkilerle dolu bir yıl olması dileğimle postuma başlayabilirim.

İnfografik; yani bilgi ve verileri görsel olarak sergileyen grafikler anlamına geliyor. Peki infografik evlenme teklifi dediğimiz olay nedir?

Bir gün internette bir infografik ile karşılaşıyor Emanuele Colombo ve buradan aldığı istatiki bilgiler doğrultusunda bir video hazırlıyor. "Ruh İkizi Olduğumuzun Kanıtı" ismini verdiği video ile vermek istediği mesaj şu ki; 
dünyada aynı dili konuştuğum ve dünyaya aynı pencereden baktığım bir kadın bulma oranım çok düşük, eğer seni bulduysam inan ki biz ruh ikiziyiz.
Söz konusu infografik, günümüz tüketim toplumunun yarattığı ilginç evlenme teklifleri modasının bir ürünü oluyor ve Drake Martinet bu verileri kullanarak hazırladığı infografik ile sevgilisi Stacy'e evlenme teklif ediyor.
İşte bu güzel evlenme teklifinin detayları;

"Stacy, sen her zaman bizim ruh ikizi olduğumuzu söylersin. Birbirimiz için yaratıldığımızı... Bense hep dünyada kaç kişi yaşıyor, daha iyi birisini bulma şansımız çok düşük gibi, pek de romantik olmayan cevaplar verirdim. Hayatımda olduğun için ne kadar şanslı olduğuma daha yakından bakmaya karar verdim."
"Dünyada 7.000.000.000 kişi yaşıyor. Bunlardan kaçıyla tanışabilirim? En fazla %4’üyle. Sadece kadınları hesaplayabilmek için 2’ye böl. 25-29 yaş arası için de 0,08 ile çarp. Düzgün İngilizce konuşmayanları elemek için de %88’ini çıkar. Böylece geriye hayatım boyunca tanışabileceğim, konuşabileceğim ve aşık olabileceğim 1.340.000 kişi kalıyor. Ama daha fazlası da var! Sadece %3’ü beni güldürebilir. Sadece %2’sinin hem içi hem de dışı harika. Sadece %6’sı böyle bir şey hazırlayan bir ineği sevebilir. Sadece %1’i hayatıma tamamen mutluluk getirebilir. 

Bekle bir dakika. Sonuç 0,48 çıkıyor. Dünyada senin kadar mükemmel olan kadınların sayısı. Stacy, senin mükemmelliğine ulaşmak istatistiksel olarak imkânsız. Sen bu mantıklı adamın mucizelere inanmasını sağladın. Mucizeler gerçek olmalı çünkü sen bunun kanıtısın. Seni seviyorum. Bu da mantıken beni son bir soruya götürüyor: 
Stacy, benimle evlenir misin?"

Ve harika fon müziği eşliğinde hazırlanmış infografik evlenme teklifi;


"Aşk" dolu bir yıl diliyorum... :)