10 Ocak 2014 Cuma

Kanadı kırılmış bir kara sevda...

Genç kadın, yıllar boyu mühürlediği kalbinin kapılarını açıp tüm yaşanmışlıkları serbest bırakmak zorundaydı artık...Bütün gülüşmeleri, el ele diz dize geçen günler, bakışlarındaki aşkın büyüsünde kaybolan saatler, omzunda uyurken yaşadığı sonsuz huzur, parmakları saçlarında dolaşırken kaybolduğu düşler, dinlediği şarkılarda dalıp gittiği hayaller...hepsini ama hepsini salıvermesi gerekiyordu yüreğinden..
Yüreğindeki ağrı sağanak olmuş, çığlık çığlık gürlüyordu hasretini..
Yangın mavisine çalan gözleri, her simada "o"nu arıyordu; her seste "o"nu duyuyordu; her melodide "o"nun yanına gidiyordu derinlerinde...
İçten içe geçmişte kalmıştı yüreğinin ritmi; şimdilerde ise sadece nefes alıp veriyordu yaşadığı ana dair...


Kızgındı genç adama; yine kalbinde bir ritim bozukluğu vardı genç kadının, yaşanmışlıkları tekliyordu.
Yılın 2. ayı bitmek üzereydi..
Sevdiği, ömrüne aşk, yüreğine can katan genç adama bir hediye vermek istemişti.Her şey bir fotoğraftan ibaretti, bir çok şeyi anlatan ve elleriyle ittikleri umut dolu geleceğin işareti olan...Tek isteğiydi genç kadının, kanadı kırılmadan önce; sevdasının elinden tutup geleceğe doğru yıllanmak...
Olmadı; hasreti boğazında bir düğüm, sevdası bir kuş kanadında ve ömrü kim bilir kimlerin yanındaydı...!
Yakın bir arkadaşı, genç kadının durumunu şöyle özetlemişti;
"Kendi içinde dram yaratan genç bir kadınsın; eskiyi temizleyip inşaatı yaşken temellendirmek yerine, yeni tuğlaların arasından geçmişe bakıyorsun.Neden?! Çünkü arabesk büyüdük ve öyle de öleceğiz. Değil mi?!"
Bu her şeyin özetiydi ve akıp giden melodinin bir notası olmaya başlamıştı genç kadın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder