Verilmiş ama bir türlü tutulamamış sözler, tam gerçekleşecekken bir türlü uygun zaman ya da olanak bulunamayan durumlar, hoyratça kullanılan duygular-sözler, iki gönül bir olsun samanlıkta boğulalım tarzında bir anlayış...Derken ne kadar sorun yokmuş gibi görünse de, kafanızda milyon tane soru işaretiyle dolu; yüzünüzü gülümseten, beyninizi mıncık mıncık daraltan bir ilişki...
Kadınların bitmek tükenmek bilmeyen beklentileri ve erkeklerin bir türlü akıl edemediği incelikler...Aslında beklediklerimiz, bir ilişkinin akışında ve temelinde olması gerekenler çoğu zaman.Saygı görmek istemek, değer verilmeyi beklemek, sırtınızı dayadığınızda "Bana kimse zarar veremez." hissini yaşayabilmek, içinizdeki küçük çocuktan dışınızdaki olgun kadına kadar her bir zerrenize dokunmayı başarabilmesi...Yani sanırım sihirli cümle şu; Aynı pencereden bakabilmek ve iki vücutta tek bir beyin taşıyabilmek!
Kadınların beklentileri detayların içinde gizlidir de; erkekler bunun ne kadar farkında ya da bu detayları ne denli fark etmek istiyorlar?
Önemli olan sadece sevmek mi? Yoksa neyi sevmek istediğini bilmek mi? Belki de nasıl bir sevgi istemediğini bilmek, değil mi?
Her şey neyi ve nasıl bir ilişkiyi, hayatı istemediğinizi fark ettiğiniz gün netleşiyor.İstediklerinizi sıralarken rastgele maddeler hazırlayabilirsiniz, eminim.Peki ya istemedikleriniz?
Bütün kadınlar en başta çokça sevilmek, bolca sahiplenilmek ve tamamen ait olmak isterler.
Unutmayın, her ilişkinin temelinde "etki-tepki" unsuru yatmaktadır.Sanmayın ki, siz bir kadını sevdiğinizde, sahiplendiğiniz de ve size ait bir parçaymış gibi hissettirdiğiniz de aksi bir hareketle karşılaşacaksınız.
Kadınlar sevildikçe severler; ne kadar sahiplendiğinizi ve ait hissettirdiğinizi düşünürlerse o kadar sahiplenirler, size ait olurlar.İnce bir dokunuştur kadını mutlu ve değerli hissettiren.
Mesela izlemekten keyif aldığı tarzda bir filme gitmek, içmekten keyif aldığı bir içeceği hazırlamak, yorgun bir günün sonunda saçlarının arasında gezinen elleriniz, beklemediği bir anda kulağına eğilip söylediğiniz sevgi sözcükleri, özel günlerde kendisini özel hissettirmeniz, zaman zaman kıyafetlerinin ne kadar yakıştığından ya da saçlarını ne kadar beğendiğinizden bahsetmeniz, arkadaşlarınızın arasındayken özellikle hitap şeklinize dikkat etmeniz, kavgalı dahi olsanız başka insanlara karşı sevdiğiniz kadını koşulsuzca savunmanız, bir mekanda onun varlığını unutmadığınızı ve birlikte hareket etmeyi alışkanlık haline getirmeniz, her ne kadar hem arkadaşınız hem sevdiğiniz kadın da olsa diğerleriyle kurduğunuz iletişimden bir farkı olduğunu hissettirmeniz, kendi isteklerinize ayırdığınız vakti ve gösterdiğiniz özeni sevdiğiniz kadının istekleri için de seve seve göstermeniz, ayrı kaldığınız günleri doyasıya ve bıkmadan anlatan kadını ilgiyle dinlemeniz, dertlerine ortak olmanız...
Bunları yaparken ne kadar yorulacaksınız bir düşünün.Hayatınızdan neleri feda edeceksiniz, sevdiğiniz kadını mutlu etmek uğruna? Özünüzden ve karakterinizden neler neler eksilecek, biraz daha ince düşüncelerin peşinde? Cebinizden kaç milyon dolar eksilecek acaba, sevdiğiniz kadına değerli olduğunu hissettirirken? Hangi alışkanlıklarınızdan kopmak zorunda kalacaksınız iki saatliğine, bir aşk filmi seyrederken sevdiğiniz kadın yanınızda bütün keyfiyle?
Cevap o kadar açık ki; koskocaman bir "HİÇ"...
Sevdiğiniz insanı düşündüğünüz de yorulmazsınız.Hayatınızdan, özünüzden, karakterinizden, cebinizden hiçbir şey kaybetmezsiniz.Hiçbir alışkanlığınızı terk etmek zorunda kalmazsınız.
"Etki-Tepki"...Ve sonunda, sevdiğiniz kadının yaşadığı tüm mutluluklar, sizin yüzünüze bir gülümseme ve hayatınıza derin bir huzur hissi olup yerleşiverir.
Sevdiğiniz kadının hayatınızdaki yokluğu nefesinizi kesiyorsa ve onsuzluk size iyi gelmiyorsa, o hayatınızdayken yaşatabilecekleriniz ile siz onun ayaklarını yerden kesin.
Aşkla kalın... :)))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder