Bugün durup dururken aklıma geldin çocuk... Şarap misali yokluğun, yıllandıkça çökmüş derinlerime; bu halini de fark etmeden sevmişim meğer... Örümcek bağlamış kenarı köşesi yaşananların, öylece beklemiş sanki bir gün hatırlanmayı yeniden.
Belki de sırf bu sebepten karışamamışım hayatın içine, alışamamışım "bir dahaki sefer"in olmayışına, kucaklayamamışım yaşadığım anın hislerini ve her şey değişse de içimde bir şeyler beklemiş, tozlu raflarında gözlerimin...
Baktığım yerlerde ol istemişim bilmeden, her şey aynı kalsın diye beklemişim düşünmeden, sevmişim aslında bu sızıyı... Bilememişim belki de ben, her şeyi aynı tutsam da, başka zamanda olduğumu... Gerçeği kabul etmediğimi fark ettim sonunda; gereksiz bütün acı çekişlerin de sebebi bu ya... Hep bir savaş, inatlaşma, bilek güreşine tutuşmuşuz yaşananlarla; bir hikaye yazmışız belki de, hep daha fazlasını istemişiz veresiye geçmeyen kalplerden ve sadece istemişiz.
Kabullendiğimi sandığım yaralarım geçmiş elbette, üzerimden kabukları düşmüş. Kurtuldum derken seninle yaşadığımı fark ediyorum, hayatımdaki izinle... Ama dedim ya, aynı şehirde ve aynı sokaklarda olduğumuzu hissetsem bile, başka zamandayız biz seninle... Tüm bunlar içimden geldi, izninle...
26 Mart 2016 Cumartesi
8 Mart 2016 Salı
"KADINLARIMA"
Günlerden 8 Mart Kadınlar Günü...
Bizler hep bir eşitlikten bahsederiz; hak eşitliği, güç eşitliği, sorumluluk eşitliği, sen-ben eşitliği... Hep unuttuğumuz bir şey var ki, insanız biz de!
8 Mart 1857 yılında ABD'nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşullarına sahip olabilmek için, bir tekstil firmasında greve başlamış. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçileri fabrikaya kilitlemesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin kaçmasının engellenmesi sonucu 129 kadın işçi can vermiş. Kadın işçi diyorum ama söz konusu olan insan canı değil mi?!
Ve sonrasında Alman Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, ölen kadın işçilerin anısına 8 Mart'ın "Internationaler Frauentag" (International Women's Day-Dünya Kadınlar Günü) olarak anılmasını önermiştir ve oybirliği ile kabul edilmiştir.
Çokça zamanlar geçmiş üzerinden, fakat hala aynı acılar yaşanmaya devam ediyor. Her geçen zaman caniliklerin dozu biraz daha artarak hem de!
Fiziksel şiddet almış başını gitmiş kadınlarıma!
Okumana ne gerek var evde otur deniliyor, gencecik yaşlarında istemedikleriyle evlendiriliyor, hunharca dövülüyor, sakın sesini çıkarma deniliyor, hor görülüyor, uçkuruna yenik düşmüşler tarafından tecavüze uğruyor, geceleri tek başına sokakta yürürken korkudan tir tir titriyor, bir et parçası gibi görülüyor, kahkaha attığında yadırganıyor, tek görevi kocasını mutlu etmek ve çocuk yapmak diye düşünülüyor, "senin ideallerin ne" diye sorulmuyor, mini etek giymeseydi deniliyor, o saatte orada ne işi varmış deniliyor, kadın kuyruk sallamıştır deniliyor, toplu taşıma araçlarında her an ölümle burun buruna evine-okuluna varmaya çalışıyor, ayakkabısının tıkırtısından bile tahrik olan zihniyetlerce yargılanıyor, nefes alma hakkı elinden alınıyor, öldürülüyor!
Ve sonra... Bunca eziyet edilen, yok sayılan, hor görülen, canının kıymeti bilinmeyen kadına dönüp "anne" deniliyor utanmadan! "Kardeşim" deniliyor, "kızım" deniliyor, "arkadaşım,dostum" deniliyor... Nedir farkı sahip olduklarının peki?
Düşünsenize bir gün yitirdiğinizi hayatınızın kadınlarını; annelerinizi, kardeşlerinizi, kızınız ya da komşunuzu, arkadaşınızı...
Kadınlar, hayatınızın her evresinde sizlere dokunan en içten duygulardır. Annenizdir; sarıp sarmalayan, sizin canınız acısa yüreği yanan, her yaş attığınızda sahip olduklarınızdır anneleriniz. Kardeşleriniz mesela; hayattaki diğer yarınızdır, en güçlü desteğinizdir, ablanızdır danıştığınız derdi tasayı ya da küçük kız kardeşinizdir gülümseme sebebiniz olan. Hayatınızdaki kadınlar, yarınlarınızdır.
Sevin.
Hayatınızdaki kadınları küçük bir kız çocuğu gibi sevin. Bazen küsse de darılsa da, tercihleriyle birlikte sevin. Öyle alelade sevmeyin, nefretle sevmeyin. Güzel gülenleri gözlerinden sevin, sinirlendiğinde ağlayanları gözyaşlarından sevin, hayallerini size anlatan kadınları yürekten sevin. Tılsımlı gözleriyle boşluğa dalıp gitmiş kadınları boşluktan çekip çıkarıp sevin. Emekçi kadınları alnındaki terlerinden sevin. Gidenlerini ayrılanlarını da sevin, öncesi veya sonrasını düşünmeden sadece sevin.
Başardıklarında başarılarından sevin, gurur duyarak hislerini paylaşarak sevin.
Şiddet, kaybetmektir. Artık etmeyin!
Evlerinde bütün gün çocukları için didinen, evinin huzuru için çırpınan, yemeklerine lezzet katmaya çabalayan kadınlarımın, tek başına ayakta ve hayatta kalma mücadelesi veren, çocuklarının geleceğin temel taşları olduğunun farkında olan, yılmadan direnen, yaşadıklarına rağmen kendine güvenen, hayata her ne olursa olsun kocaman bir kahkaha atan kadınlarımın 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü içtenlikle kutluyorum.
2 Mart 2016 Çarşamba
İLK HEYECAN "ODA VE ADAM" ❤
Çocukken kurduğumuz hayaller vardır, hep çok uzak gelir ulaşması, hep çok büyümemiz gerekir o günleri görmek için... Ama aslında öyle değildir, tek gereken şey "çaba"dır.
Benim en büyük hayalim de, senelerce izlediğim usta sanatçıların yanında, tiyatro sahnesinde olmaktı. Oyun sırasında yerimde öyle zor dururdum ki, her an sahneye fırlama isteğiyle mücadele ederdim. Oyun bittiğinde ayakta alkışladığım değerli sanatçıları imrenerek izler, bir gün onların arasında olmayı yürekten dilerdim. Hala da aynı hisleri ve hatta daha da şiddetli olarak yaşıyorum.
Oyuncu olmak... Değerli hocamız Ali İpin'in dediği gibi "hiçbir zaman ben oldum dememektir." Hayatın içinde kendinize kattığınız değerler, size bir karakteri anlarken ve oluştururken anahtar olacaktır. Bir oyuncu için her yeni gün, öğrenilecek yeni şeyler demektir.
Tabii ki değerli hocamız Celal Kadri Kınoğlu'nun her zaman bizlere söylediği gibi, "oyuncu olmak, kendini tanımaktır, bir karakteri oluştururken gereken tüm duyguları kendi içinde bulmaktır."
Öncelikli amacımız hep eğitim olmalıydı tabii ki...
Eğitimimizi Başkent İletişim Bilimleri Akademisi'nde Rüştü Asyalı, Celal Kadri Kınoğlu, Ali İpin, İskender Altın, Cihan Ünal, Seray Gözler, Saydam Yeniay, Özgür Yalım, Burak Şentürk, Hakan Çimenser, Cevdet Arıcılar, Kaan Yakuphan, Salih Uzuner, Aybüke Eryiğit, Oya Okar, Zeynep Koltuk gibi çok değerli ve usta sanatçılardan aldıktan sonra, oyun zamanımız geldi çattı.
Bu büyük heyecanı sizlerle de paylaşmak istiyoruz.
Eğitim sürecimizde bize kattıkları ve katmaya devam ettikleri ile kıymetli hocamız İskender Altın'ın yönetmenliğini yaptığı, Belçikalı yazar Eric de Volder'in yazdığı "ODA VE ADAM" oyunu ile sizlerin karşısında olacağız.
"ODA VE ADAM" gündelik yaşamın ayrıntılarında, kadın-erkek ilişkilerini tüm iniş çıkışları ile birlikte ele alan bir oyundur. İlişkilerdeki yaşanmışlıkları-yaşanamayanları, gerçekleri-hayalleri, beklenenleri-beklenmedik olaylarıyla, komedi ve dramın iç içe geçtiği, görselliğin ve şiirselliğin hakim olduğu eğlenceli bir yolculuk sizleri bekliyor.
"ODA VE ADAM" oyunu gösterim yer, tarih ve saatleri:
- 13 Mart 2016 17:00
- 13 Mart 2016 20:30
- 14 Mart 2016 20:30
- 15 Mart 2016 20:30
- 16 Mart 2016 20:30
YER : "BiTiyatro BiSahne"
ADRES : Tomtom Mh. Camci Fevzi Sk.
34/A Beyoglu/İSTANBUL
TARİF: Şişhane Metro durağından İstiklal Caddesi yönünde çıktığınızda, İstiklal caddesinde sağ tarafa doğru devam etmeniz gerekmektedir. Sağ tarafta ilerlerken Lebon Pastanesi'nin yanından Kumbaracı Yokuşunu göreceksiniz. Kumbaracı Yokuşundan aşağı doğru ilerlerken BiTiyatro BiSahne tabelaları ile kolaylıkla sahneye ulaşabilirsiniz.
ADRES : Tomtom Mh. Camci Fevzi Sk.
34/A Beyoglu/İSTANBUL
TARİF: Şişhane Metro durağından İstiklal Caddesi yönünde çıktığınızda, İstiklal caddesinde sağ tarafa doğru devam etmeniz gerekmektedir. Sağ tarafta ilerlerken Lebon Pastanesi'nin yanından Kumbaracı Yokuşunu göreceksiniz. Kumbaracı Yokuşundan aşağı doğru ilerlerken BiTiyatro BiSahne tabelaları ile kolaylıkla sahneye ulaşabilirsiniz.
Biletler 20 TL'dir.
Sınırlı sayıda yerimiz olduğu için lütfen bilet ile ilgili konularda benimle irtibata geçiniz.
0533 592 46 94
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)