Son zamanlarda sanırım en çok zevk alarak okuduğum kitaplardan biri, "Şemspare"...Birbirinden güzel ve kesinlikle kendinizden minik kırıntılar bulabileceğiniz hikayelerle dolu bir kitap.
Elif Şafak, yine ustaca kaleme aldığı hikayeleriyle karşımızda...
Osmanlıca kökenli olan "Şemspare" kelimesi, güneş parçası-çok parlak anlamlarına gelmektedir.
Özellikle serin yaz akşamlarında, sıcak bir çay ya da şöyle koyu kıvamlı bir kahve eşliğinde ayaklarınızı uzatmış otururken, okumanın keyfi bir başka...Kadın-erkek ilişkileri, ders alacağınız hayat hikayeleri, bir nebzede olsa farkındalık yaratacak dokunaklı olay örgüleriyle kesinlikle okumanızı tavsiye ediyorum.
Kitabın içinde ilginizi çekecek bir sürü hikaye var elbette ki...Fakat içinde kaybolduğum bir hikayeden minik bir parçayı sizlerle paylaşmak istedim.
"Gurbet"...
"Gurbet, tuhaf bir kelimedir, söyler söylemez ağızda kekremsi bir tat bırakır.Dil üstünde bir katre kaya tuzu, kolay kolay erimeyen.Bir saklı burukluk, kendini hemen ele vermeyen."Tarif et." deseler, edemezsin.Bir şey hep yarım kalır, bir nokta hep eksik.Kabataslak anlatır ama tam karşılığını bir türlü bulamazsın.Bir kez telaffuz eder, bir an duraklarsın.Öyle kelimeler vardır ki, istesen bile hafife alamazsın.
Gurbet kelimesini öyle şıp diye bir başka dile çeviremezsin mesela.Farklı farklı kavramlar ve ifadelere başvurursun aynı anlamı yakalayabilmek için.Baktın ki doğrudan anlatamıyorsun, dolaylıyı denersin: Anavatan, sıla, memleket, hasret, uzak, ayrılık, geçmiş...Hepsini kullanmaya kalkarsın bir ya da bir kaç cümle içinde, gene de olmaz.Sabun gibi kayıverir avuçlarının arasından kelimenin manası.Rüzgara yakalanmış uçurtma gibi savruluverir.Tutamazsın.
Bir türlü kelimenin karşılığına denk gelemezsin Batı dillerinde.Uzun yıllardır göç veren, insanlarını ya ekonomik, ya politik, ya dinsel,ya duygusal sebeplerle uzaklara gönderen, sürgünlere yollayan, yokluğa mahkum eden toplumlarda bulursun ancak "gurbet" kelimesini.Göç almaya alışkın, gelişmiş ve müreffeh Batı toplumlarının sözlüklerinde yoktur böyle bir tını, böyle bir kelime...Ne de böyle bir hüzün, böyle bir diken gramerlerinde...
Gurbet görünmez bir kıymıktır çünkü, batar etine; derinin altında, parmağının ucunda sıkışmış kalmıştır, yaşar seninle.Çıkarmaya kalksan çıkaramazsın, göstermek istesen onu da yapamazsın.Etin kemiğindir artık, bedeninden bir parça.Ayrılmaz bir uzvundur, ne kadar yabancı, ayrıksı olsa da..."
En doğru kelimelerle, hayatınızın bir zamanına, bir dönemine dokunmuş Elif Şafak...
Kitabı okumaya devam ediyorum ve sizlerle de paylaşmayı sürdüreceğim.Vakit kaybetmeden okumalısınız.Kendinizden minik minik parçalar bulacağınızı garanti ediyorum.
Şimdiden iyi okumalar... :)
Elif Şafak, yine ustaca kaleme aldığı hikayeleriyle karşımızda...
Osmanlıca kökenli olan "Şemspare" kelimesi, güneş parçası-çok parlak anlamlarına gelmektedir.
Özellikle serin yaz akşamlarında, sıcak bir çay ya da şöyle koyu kıvamlı bir kahve eşliğinde ayaklarınızı uzatmış otururken, okumanın keyfi bir başka...Kadın-erkek ilişkileri, ders alacağınız hayat hikayeleri, bir nebzede olsa farkındalık yaratacak dokunaklı olay örgüleriyle kesinlikle okumanızı tavsiye ediyorum.
Kitabın içinde ilginizi çekecek bir sürü hikaye var elbette ki...Fakat içinde kaybolduğum bir hikayeden minik bir parçayı sizlerle paylaşmak istedim.
"Gurbet"...
"Gurbet, tuhaf bir kelimedir, söyler söylemez ağızda kekremsi bir tat bırakır.Dil üstünde bir katre kaya tuzu, kolay kolay erimeyen.Bir saklı burukluk, kendini hemen ele vermeyen."Tarif et." deseler, edemezsin.Bir şey hep yarım kalır, bir nokta hep eksik.Kabataslak anlatır ama tam karşılığını bir türlü bulamazsın.Bir kez telaffuz eder, bir an duraklarsın.Öyle kelimeler vardır ki, istesen bile hafife alamazsın.
Gurbet kelimesini öyle şıp diye bir başka dile çeviremezsin mesela.Farklı farklı kavramlar ve ifadelere başvurursun aynı anlamı yakalayabilmek için.Baktın ki doğrudan anlatamıyorsun, dolaylıyı denersin: Anavatan, sıla, memleket, hasret, uzak, ayrılık, geçmiş...Hepsini kullanmaya kalkarsın bir ya da bir kaç cümle içinde, gene de olmaz.Sabun gibi kayıverir avuçlarının arasından kelimenin manası.Rüzgara yakalanmış uçurtma gibi savruluverir.Tutamazsın.
Bir türlü kelimenin karşılığına denk gelemezsin Batı dillerinde.Uzun yıllardır göç veren, insanlarını ya ekonomik, ya politik, ya dinsel,ya duygusal sebeplerle uzaklara gönderen, sürgünlere yollayan, yokluğa mahkum eden toplumlarda bulursun ancak "gurbet" kelimesini.Göç almaya alışkın, gelişmiş ve müreffeh Batı toplumlarının sözlüklerinde yoktur böyle bir tını, böyle bir kelime...Ne de böyle bir hüzün, böyle bir diken gramerlerinde...
Gurbet görünmez bir kıymıktır çünkü, batar etine; derinin altında, parmağının ucunda sıkışmış kalmıştır, yaşar seninle.Çıkarmaya kalksan çıkaramazsın, göstermek istesen onu da yapamazsın.Etin kemiğindir artık, bedeninden bir parça.Ayrılmaz bir uzvundur, ne kadar yabancı, ayrıksı olsa da..."
En doğru kelimelerle, hayatınızın bir zamanına, bir dönemine dokunmuş Elif Şafak...
Kitabı okumaya devam ediyorum ve sizlerle de paylaşmayı sürdüreceğim.Vakit kaybetmeden okumalısınız.Kendinizden minik minik parçalar bulacağınızı garanti ediyorum.
Şimdiden iyi okumalar... :)
okunacaklar kitaplığında kışa kalacak galiba : )
YanıtlaSil